Sayı 149 - YDÄ° ÃaÄrı
Sayı 149 - YDÄ° ÃaÄrı
Sayı 149 - YDÄ° ÃaÄrı
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
olmalıdır. Hem hükümetin, hem devlet kurumlarının<br />
aynı zamanda uluslararası kurumların silahın<br />
yöntem dışına çıkarılması için cesaretlendirici, teşvik<br />
edici, motive edici çaba içerisinde olması lazım.”<br />
A.Öcalan, bir diplomatla diplomasi diliyle yapılan<br />
bu konuşmaya çok öfkelendi. Bunun nedeni de bellidir.<br />
A Öcalan için, kendi dışında bir çözüm mümkün<br />
değildir. Eğer çözüm olacaksa, buna A. Öcalan’la<br />
devlet pazarlıkları temelinde karar verilecektir. Kararın<br />
tek adresi odur. PKK silahlı güç olarak var olduğu<br />
sürece, ve PKK için A.Öcalan’ın direktifleri belirleyici<br />
olduğu sürece –ki durum budur- gerçekten de<br />
çözümün tek adresi, silahlı mücadelenin ne olacağı<br />
konusunda, savaşın sürmesi veya durması konusunda<br />
karar verici merci A.Öcalan’dır. Bu durum devletin<br />
elinde tutsak olan A. Öcalan’ın yaşamı için de tek güvencedir.<br />
Silahlı mücadelenin “miyadını doldurmuş”<br />
olması, “çözüm yöntemininin sadece diyalog, müzakere<br />
ve istişare “ olması halinde, çözüm için Abdullah<br />
Öcalan’a ihtiyaç kalmaz. Yani bu anlamda “silahlı<br />
mücadele zamanını doldurdu” biçiminde değerlendirmeler,<br />
çözümde BDP gibi legal siyasi aktörleri öne<br />
çıkaran, fakat PKK ve en başta da tabii A.Öcalan’ın<br />
önemini azaltan değerlendirmelerdir. Abdullah Öcalan,<br />
Baydemir’in bu konuşması ertesinde yapılan ilk<br />
avukat görüşmesinde, Baydemir ve onun gibi düşünenleri<br />
şöyle hizaya çekti:<br />
“Fakat bakıyorum bazen öyle şeyler oluyor ki, çok<br />
şaşırıyorum, öfkeleniyorum. İşte basından izledim,<br />
bazıları çıkıp sorumsuzca ‘silahlı mücadele miadını<br />
doldurmuştur’ diyor. Buna kendileri nasıl karar verirler,<br />
bu hakkı nasıl kendilerinde buluyorlar? Silahlı<br />
güçlerin pozisyonu ve geleceği hakkında Kandil bile<br />
tek başına karar veremezken, bunları nasıl söyleyebiliyorlar?<br />
Açık söylüyorum Kandil bile bu konuda tek<br />
başına yetkili değil. Bu sorunu Kandil bile çözemezken<br />
onlar nasıl çözecekler? Bunları dile getirenler, silahlı<br />
güçlerle bir ilişkileri yok ki nasıl onlar hakkında<br />
söz söylesinler! Herkes kendi işine bakmalı, herkes<br />
sorumlu olduğu konularla ilgilenmeli, kafa yormalı,<br />
söz söylemelidir. Bazıları bırakmış kendi asıl işlerini<br />
silahlı güçlerin durumunu konuşuyor, bu konu onlara<br />
düşmez. Bunları anlamıyorum, niye kendi işlerini<br />
yapmıyorlar, niye kendi işi olmayan konulara giriyorlar?<br />
Anlamıyorlar mı? Şöyle bir düşünüyorum da herkes<br />
işin içinde görünüyor ancak Kürtlerin geleceği,<br />
özgürlüğü hakkında kafa yoran, üreten yok. Burada<br />
yanlış anlaşılmasın, binlerce, on binlerce arkadaşımızın<br />
emeği, katkısı var ama yeterli değil. Yeni savunmalarımda<br />
bu konuyu işledim, nasıl başladığımı,<br />
nasıl bugüne getirdiğimi edebi bir dille anlatıyorum.<br />
Ama siyasi mücadele yürütenlerin çoğu fiziken varlar<br />
ancak bu konularda kafa yormuyorsunuz. Herkes<br />
hala bana yaslanmış, her şeyi benden bekliyorlar. Ben<br />
bu yüzden uyuyamıyorum burada, kafa yoruyorum.<br />
Ama onlar kendi yapması gereken işleri dururken,<br />
bunu doğru dürüst yapmazken kalkıp kendilerini<br />
aşan, dünyanın, ABD’nin Avrupa’nın bile çözemediği<br />
silahlı güçler konusunda ahkam kesiyorlar. Çözebilseydi<br />
ABD ve Avrupa bu konuyu çözerdi ama<br />
onları bile aşan bir konu olduğunu gördüler. ABD’si<br />
Avrupa’sı bile artık bu konuda beni tek etkili-yetkili<br />
kişi olarak görürken bunların yaptıkları açıklamalara<br />
bakın! Çevik Bir bile burada benimle görüşürken “sen<br />
dağa çıkardın sen dağdan indireceksin” demişti. Tabi<br />
burada yarı tehdit de vardı, tehdit olabilir de olmayabilir<br />
de. Önemli olan bir gerçeği tespit etmesiydi. Burada<br />
yaptığım bu süreçteki görüşmelerde heyettekiler<br />
bile ancak silahlı güçler sorununu benim çözebileceğimi<br />
belirttiler. Bu gerçekleri herkes görürken, bizimkiler<br />
niye göremiyorlar? Kalkıp silahlı güçler miadını<br />
doldurmuş diyorlar, AKP seni bırakır mı? Hem parası,<br />
hem olanakları, hem gücü var, senin neyin var, yer<br />
yutar seni. Bunu nasıl görmüyorsunuz? Şimdiki gibi<br />
rahat siyaset yapabilecek misiniz, devlet seni yaşatır<br />
mı, neyin karşılığında silahlar bırakılsın diyorsunuz?<br />
İşte basit gibi gelebilir ama Diyarbakır’da TOKİ inşaat<br />
çukurunda iki çocuk boğulmuş, bu ölümleri engellemek<br />
için ne yapıldı, iki kepçe toprak atılsa içine, o<br />
çukur kapatılsa bu ölümler olmayacak.”<br />
A. Öcalan’ın Baydemir’i doğrudan karşısına alan<br />
bu tavrı, Baydemir ve BDP içinde Baydemir gibi düşünenler<br />
tarafından “Herkesin eleştiri hakkı vardır.<br />
Büyütülecek bir şey yoktur” şeklinde bir tavırla geçiştirildi.<br />
Daha sonraki gelişme içinde, görüşmelerin kesilmesine<br />
kızdığı anlaşılan A. Öcalan, kendisinin çözüm<br />
için tek adres olduğunu bir kez daha gösterdi. Kasım<br />
sonunda yapılan Avukat görüşmesinde A.Öcalan<br />
“eylemsizlik” sürecinin Mart’ta bitebileceğini, “daha<br />
kötü bir sürecin başlayabileceğini” söyledi. Notlarda<br />
söylenenler şöyle idi:<br />
“Burada son bir aydır herhangi bir görüşme olmuyor<br />
ama bu ileride olmayacağı anlamına da gelmez.<br />
Buradaki görüşmeler müzakere değil hatta diyalog<br />
da değil aslında ben bir aracıyım, arabulucuyum burada.<br />
Ben devlet ile PKK arasında aracıyım. Çünkü<br />
henüz müzakerelere geçmedik. Müzakereye geçilse<br />
gündem<br />
49