13.07.2015 Views

LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul Büyükşehir ...

LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul Büyükşehir ...

LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul Büyükşehir ...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHayat Boyu Öğrenme kavramı, kültürel kodlarımız açısından bizim gayet iyi bildiğimiz ve içselleştirdiğimiz bir olgudur.Peygamber Efendimiz, “İki günü birbirine eşit olan ziyandadır.” derken aslında kişinin, kendisini her gün geliştirmesiöğüdünü vermektedir. Keza Peygamberimizin, “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz.”, “İlim öğrenmek erkek-kadınbütün Müslümanlara farzdır.” ve “Ya öğrenen ya öğreten, ya dinleyen ya da seven ol. Bunların dışında beşincisi olma;helak olursun.” öğütleri de okumanın ve öğrenmenin önemini vurgulamaktadır. Yunus Emre de, “Her dem yenidendoğarız; bizden kim usanası.” derken insanın kendisini sürekli yenileyen bir varlık olduğuna işaret etmektedir. Bunungibi, kadim medeniyetimizin en önemli köşe taşlarından olan Hz. Mevlana da, “Her gün bir yerden göçmek ne iyi /Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş /Her gün bir yere konmak ne güzel /Dünle beraber gitti cancağızım /Ne kadarlaf varsa düne ait /Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” sözleri ile insanın yeni güne, yeni şeyler söylemesi gerektiğini ifadeetmektedir. Yeni şeyler söylemek ise yeni şeyler öğrenmekle ve geliştirmekle mümkündür.Okuma Kültürü Açısından İçinde Bulunduğumuz DurumHer ne kadar tarihi açıdan okuma kültürüne yatkınlığımız olduğu bir gerçek olsa da zaman içinde bu konudaki hassasiyetimizinerozyona uğradığı inkâr edilemez bir gerçektir. Türkiye, ne yazıktır ki okuma kültürünü yansıtan istatistiklerdegelişmiş ülkelerin bir hayli gerisinde yer almaktadır. Örneğin; toplam nüfusu, sadece 7 milyon olan Azerbaycan’dabir kitap ortalama 100 bin adet basılırken, Türkiye’de bu rakam 2 bin–3 bin civarındadır. Ülkemizde yükseköğrenimgörenlerin oranı 1965 yılına göre 14 kat artmış olmasına karşılık, yükseköğrenim mezunlarının kitap okuma oranınınise 1965 yılının da altında kalması manidardır. Kitap, Türkiye’de ihtiyaç maddeleri sıralamasında 235. sırada yer almaktadır.İstatistiklere göre Türkiye’de dergi okuma oranı % 4, gazete okuma oranı % 22, radyo dinleme oranı % 24,televizyon izleme oranı ise % 95’tir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına düşen yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD Dolarıiken, Türkiye’de ise bu alım 10 ABD Doları’nın altındadır. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu’nda, Malezya, Libyave Ermenistan gibi ülkelerin bulunduğu 173 ülke arasında kitap okuma oranında Türkiye 86. sırada yer almaktadır.Ülkemiz insanı ile diğer ülkeler mukayese edildiğinde; Norveçli 300, ABD’li 210, İngiliz 87, Japon 97 kat daha fazlakitap okumaya zaman ayırmaktadır.Neden Hayat Boyu Öğrenme?Bireylerin, hayat boyu öğrenme faaliyeti içinde olmalarının en temel sebebi; hızla değişen toplumlarda, hayat boyuöğrenmenin, sosyal içerme ve iş gücü piyasasına dâhil olabilme açısından çok önemli olmasıdır. Günümüzün dünyası,geçtiğimiz asırlardaki dünyadan çok farklıdır. Günümüzde dünyada kelimenin tam anlamıyla bir “Bilgi Patlaması” yaşanmaktadır.Dünyanın sahip olduğu teknoloji, buhar makinesinin icat edildiği 1750 yılına kadar oldukça yavaş bir hızlagelişmiştir. Dünyanın teknoloji düzeyi, milattan 1750 yılına kadar ancak iki katına çıkabilmiştir. O yıldan sonra teknoloji,50 yılda ikiye katlanmaya başlanmış, içinde bulunduğumuz yıllarda ise teknolojinin iki katına yükselme hızı da 4 yılainmiştir. Fütüristler, 2020 yılında teknolojinin iki katına artma hızının, 73 güne ineceğini hesap etmektedirler. Yeni döneminözelliği sadece teknolojik icat ve buluşların sayısının artması değil, dünya genelinde yayılma hızının da kısalmasıdır.Örneğin; buhar makinesi 150 yılda, televizyon 50 yılda dünya genelinde yaygınlık kazanırken; fotokopi 15 yılda, mikroişlemciler ise 5 yılda yaygın olarak kullanılır hale gelmiştir.Teknoloji bu şekilde hızla gelişirken mesleklerin kompozisyonu ve piyasaların iş gücünde aradığı özellikler de aynışekilde süratli bir şekilde değişime uğramaktadır. Böyle bir ortamda kişilerin durağan bir biçimde okullardan mezunoldukları bilgi ve beceri düzeyi ile mesleklerini uzun süre icra etmeleri neredeyse imkânsız bir hale gelmiştir. “Hayat BoyuÖğrenme” bu açıdan hem bireyleri sürekli “istihdam edilebilir” kılmak hem de onların verimliliklerini artırarak ülkeninuluslararası arenada rekabet edebilirliğini sağlamak için hayati öneme sahip bir kavram haline gelmiştir.Kuşaklar Arası Değişim ve Hayat Boyu Öğrenme“Hayat Boyu Öğrenme” kavramının önemini vurgularken teknolojideki gelişmelerin, hayatın her aşamasında öğrenmesüreci içinde olunmasını, adeta zorunlu hale getirdiğini belirttik. Bu noktada sorulması gereken soru şudur: “Değişensadece teknoloji midir?” Bunun cevabı “Hayır.”dır. Geçtiğimiz asırdan bu güne sadece teknolojide değil, kuşaklarınözelliklerinde ve hayata bakış açılarında da önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Yeni kuşaklara, yeni bir hayat boyuöğrenme sistemi inşa edilecekse; kuşaklarda meydana gelen değişmelerin neler olduğunun iyi analiz edilmesi gerekir.Bu açıdan kuşakları ve temel özelliklerini şu şekilde özetlemek mümkündür:Gelenekçiler (1900-1945)İnceleyeceğimiz kuşakların başında “Gelenekçiler” gelmektedir. Geçtiğimiz yüzyılın başından 1945 yılına kadar olanyıllarda doğan kişiler, bu kuşak içinde kabul edilmektedirler. Şüphesiz bu yıllarda doğan herkesin kendilerine mahsusözellikleri, bakış açıları, tutum ve davranışları vardır. Ancak ortak özellikleri itibariyle bu kuşak, savaşlara şahit olmuş, bunedenle “yokluk” kavramını gayet iyi bilen insanlardan oluşmuştur. Sıkıntılı bir dönemde dünyaya gelmeleri sebebiylesınırlı kaynaklarla işlerini görme noktasında gelenekçi kuşak mahir kabul edilir. Bu kuşağın diğer özellikleri, genelliklesadık ve çalışkan olmaları ve mali açıdan tutucu davranmalarıdır. Ayrıca tasarruf duyguları da çok gelişmiştir.Baby Boomers (1946-1964)Bir önceki kuşağa göre nispeten daha rahat bir dünyaya gelen bu kuşak, dünya ekonomisindeki ve barışındaki iyileşmelerinbir sonucu olarak artan çocuk sayısının fertlerinden oluşmaktadır. O yıllarda artan refaha bağlı olarak nüfusunhızla artması “Bebek Patlaması” olarak isimlendirilen bu kuşağın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Dünya ekonomisindeartan üretim, bu kuşaktakilerin uzun saatler çalışmaya yatkın, kariyerlerine önem veren kişiler olmasına nedenolmuştur. Bu yönü itibariyle bu kuşağa “Sandviç Kuşağı” da denilir. Hak ve özgürlükleri için mücadele eden bu kuşağınhayata bakış açıları genel felsefelerini yansıtmak için yeterlidir: Çalışmak için yaşamak…X Kuşağı (1965-1980)1965-1980 döneminde doğanlar “X Kuşağı” olarak isimlendirilmektedir. Ebeveyn ayrılıklarının sıkça yaşandığı bir döneminçocukları olan bu kuşağın teknoloji ile arası iyidir. Kurum bağlılığı duygusu önceki kuşaklara göre nispeten dahazayıf olan bu kuşak, rahatlıkla ve sık sık iş değiştirebilir. Gündelik yaşamlarında iş-özel hayat dengesine önem veren bukuşak, çalışmayı bir önceki kuşak gibi hayatın gayesi değil, hayatı idame ettirmek için bir zorunluluk olarak kabul edenkişilerden oluşmaktadır.Milenyum Y Kuşağı (1981-1999)Teknolojik gelişmelerin çok hızlı yaşandığı dönemin çocukları olan bu kuşak, cep telefonu ve bilgisayarlarla büyüyenkişilerden oluşmaktadır. Soru sormayı seven ve sabırsız olan bu kuşağın çocukları iş ve yaşam dengesine önem verirler.Bu kuşağın bir başka özelliği de belirli görev tanımları ile sınırlandırılmaktan hoşlanmamalarıdır.Z Kuşağı (2000-2021)İçinde bulunduğumuz yılları kapsayan dönemin çocukları “Milenyum Z Kuşağı” olarak adlandırılmaktadır. Bu kuşağaaynı zamanda “İnternet Kuşağı” da denilmektedir. Bilgisayar, MP3 çalar, I-Pod, cep telefonu gibi modern teknolojik gereklerbu kuşağın çocuklarının adeta ayrılmaz parçalarıdır. İnternet teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak birbirleriile uzaktan ilişki kurabilen bu kuşak bu yönü itibariyle geleneksel eğitim yöntemlerine uygun değildir. Geleceği hedefleyenbir hayat boyu öğrenme sistemi oluştururken hedef kuşağın bu olduğu gözönüne alınarak sistem tasarımınında buna uygun biçimde yapılması gerekmektedir. Z Kuşağı yaratıcılık özelliği yüksek, edilgen değil etken bir toplulukolmaya aday olarak gözükmektedir. Bu kuşağın çocukları muhtemelen çok diplomalı, uzman ve buluşçu olacaklardır.Bu kuşağın yaşamında, otorite kavramının önemli olmayacağı tahmin edilmektedir. Tatminsiz, kararsız ve doğuştantüketici insanların oluşturduğu bu kuşağın hayata hangi çerçeveden bakacakları doğrusu şu an bilmediğimiz bir şeydir.Sistem Kavramına Bir BakışBuraya kadar hayat boyu öğrenme kavramının neyi ifade ettiği ve hayat boyu öğrenmeye neden ihtiyaç duyulduğuözetle izah edilmeye çalışıldı. Hayat boyu öğrenmenin sistemleştirilmesinin öneminin inceleneceği bu çalışmada bu noktada“sistem” kavramının neyi ifade ettiğini hatırlamamızda fayda vardır. Sistem kelimesi, Latince “birleşme”, ”oluşma”,”bir araya gelme” anlamını taşıyan “systema”dan; o da Yunanca yine aynı anlamlara gelen “sustema” kelimesindentüremiştir.Sistem; ortak bir amacı gerçekleştirmek veya başarmak amacıyla bir araya getirilen, ortak özellikleri olan, birbiriyleetkileşimli parçaların bütününe verilen isimdir. İşlerin daha hızlı, verimli ve hedef odaklı yapılmasının olmazsa olmazunsurlarından biri olan “sistem”in kendisinden beklenilenleri yerine getirebilecek “iyi” bir kurguya sahip olması için şuözelliklere sahip olması gerekmektedir:• Kendinden beklenen görevi en düşük maliyetle yerine getirmelidir.40 41

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!