HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUTÜRKİYE BOYUT ile VASIF ve BECERİTARTIŞMALARIVOCATIONAL TRAINING IN ECONOMIC AND SOCIAL DEVELOPMENTProf. Dr. Tekin Akgeyikİstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri BölümüDepartment of Labor Economics and Industrial Relations, Faculty of Economics, Istanbul UniversityProf. Dr. Tekin Akgeyik, 1992 yılında İ.Ü. İktisat Fakültesi’ni tamamladı. Aynı üniversitede Endüstri İlişkileri BilimDalı’nda yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. 1995-96 akademik yılında İsrail hükümetinin bursu ile İsrail’deKudüs Hebrew Üniversitesi’nde araştırmacı olarak bulundu ve “Post-Fordist Üretim Tarzı ve İnsan KaynaklarıYönetimi” konulu bir projeyi tamamladı. 2004 ve 2005 yıllarında Brigham Young Universitesi, Utah/Amerika’damisafir araştırmacı statüsü ile çeşitli araştırma projelerini gerçekleştirdi.2002 yılında doçentliğe, 2008 yılında da profesörlüğe yükseltilen Tekin Akgeyik, halen İ.Ü. İktisat Fakültesi’ndeöğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.Tekin Akgeyik, İnsan Kaynakları Yönetimi, Stratejik İnsan Kaynakları Yönetimi, Modern İş Yaşamı, StratejikYönetim ve Toplam Kalite Yönetimi konularında dersler vermektedir. Yayınlanmış 12 kitabı, 55’i aşkın ulusal veuluslararası makalesi vardır.ÖzetMesleki eğitim odaklı ekonomik ve sosyal tartışmalar son yıllarda birçok ülkede ön plana çıkan bir gündemyaratmaktadır. Özellikle okuldan işe geçiş sürecinde emek arzı ve talebi arasındaki farklılık diğer bir ifade ilevasıf ve beceri uyumsuzluğu bu gündemi şekillendiren temel parametre konumundadır.Vasıf ve beceri uyumsuzluğu, ekonomik gelişmenin talep ettiği vasıf gereksinimleri ile iş gücü yetkinlikleriarasındaki uyumsuzluğu, yetersizliği ve etkinsizliği tanımlayan ve üretken istihdamın gerçekleştirilmesiniolumsuz yönde etkileyen ciddi bir sorun alanıdır. Vasıf uyumsuzluğu gerekli nitelikte bilgi, beceri ve kabiliyetesahip olan bireyleri istihdam edemeyen ekonomiler açısından rekabet zafiyeti yarattığı gibi sosyal gelişmeyide olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu süreçte ilgili aktörlerden vasıf ve beceri formasyonundaki giderecekpolitika aksiyonlarını önceliklendirmeleri beklenmektedir.Öte yandan, araştırmalar, birçok ülkede mevcut iş gücü profilinin yeni ekonominin gerektirdiği vasıf formasyonuve ekonomik gelişme arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar, iş gücü piyasasına yeni giren iş gücünün,vasıf donanımı açısından ekonominin beklentilerini karşılamaktan uzsak olduğunu ve eğitim sisteminin buaçıdan yetersiz kaldığını göstermektedir.istihdam edilebilirlik vasıflarına dayalı bir istihdam stratejisini kurumsallaştırmaktadır. Özellikle bilgi odaklıüretim sektörleri, çalışanların sadece belirli koşullarda performans sergilemesini yeterli görmemekte ve yenibeklentilere uyumluluğunu talep etmektedir.Tüm bu beklentiler eğitim sistemlerinde köklü değişimleri gündeme getirmektedir. Ekonomilerin gereksinimduyduğu rekabetçi iş gücü profili yaratıcı, girişken ve problem çözme becerileri gelişmiş bireyleri gerektirmektedir.Bu süreçte iş gücü piyasası aktörlerinin eğitim sisteminden talebi küresel rekabete ayak uydurabilecektemel ve uygulamalı yetkinlikleri güçlü profesyonelleri yetiştirmesidir.Bu çalışmanın amacı, mesleki eğitim sistemini ekonomik ve sosyal gelişme perspektifi açısından analiz etmektir.Makale, özellikle vasıf ve beceri uyumsuzluğunun ekonomik ve sosyal gelişme sürecine yansımalarınıTürkiye boyutu ile değerlendirmeyi hedeflemektedir.Yeni iş gücü vasıf formasyonu, yeni vasıf alanlarını harekete geçirirken, donuk ve statik bir öğrenme anlayışıyerine, yaşam boyu öğrenme ve gelişme konseptini egemen kılmaktadır. Bu anlayış değişikliği, doğal olarak,68 69
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUGiriş1990’lı ve 2000’li yıllar istihdam edilebilirlik vasıflarına dönük ilgilinin arttığı bir dönemi temsil etmektedir. Özelliklevasıf ve beceriye ilişkin sorunlar birçok ülkede son dönemde önemli bir gündem haline gelmektedir. Rekabetçi piyasakoşullarının bir gereği olarak işletmelerin daha nitelikli ve katma değeri yüksek çalışanlara dönük beklentilerinin artmasısorunun belirgin bir öncelik kazanmasını desteklemektedir.Sorunun odak noktası, iş gücü piyasasında talep edilen vasıf ve beceri formasyonuna uygun işlerin olmaması, bir diğerdeğişle mevcut iş yapısından daha yüksek vasıflı bir iş gücü arzı ile yeterli beceri düzeyine sahip olmayan bir çalışan profilininvarlığıdır. Bu olgu, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede iş gücünün artan bir bölümünün vasıf düzeylerineuygun işler bulamamaları nedeniyle yeni boyutlar kazanma eğilimindedir.Sorunun iş gücü piyasası ile sınırlı olmadığı açıktır. Bu durum, aslında eğitim sisteminin yetersizliğini de ortaya koymaktadır.Okuldan piyasaya geçiş sürecinde gençlerin, işletmelerin gereksinim duyduğu vasıf formasyonlarının üzerinde eğitimaldıkları, ayrıca sektörel ve iş gereksinimlerine uygun becerileri taşımadıkları anlaşılmaktadır. Bu durum, gelişmekteolan ülkelerde irrasyonel eğitime yatırımları ve kaynakların israfı anlamına gelmektedir.Vasıf uyumsuzluğuna ilişkin tartışmaların ülkemiz açısından da önemli bir problem olduğu görülmektedir. Sorun, gidererekartan yüksek öğrenim talebine karşılık mevcut ekonomik yapının hali hazırda küçük hatta mikro ölçekli işletmetemelinde yapılandırılmış olmasına bağlı olarak derinleşme eğilimi göstermektedir. Nitekim ülkemizde işsizlik, eğitimdüzeyine bağlı olarak artan bir trend göstermekte, eğitimli işsizlik önemli bir problem haline gelmektedir. Daha daönemlisi, kamunun daralan iş hacmi eğitimli grupların geleneksel istihdam alanlarını daraltmaktadır. Bu konuda ençarpıcı örnek atanamayan öğretmenlerin sayısının yüz binlerle ifade edilen rakamlara ulaşmasıdır.Bu çalışmanın amacı, vasıf ve beceri formasyonu uyumsuzluğuna ilişkin tartışmaları Türkiye boyutu ile değerlendirmektir.Makale, bu amaçla öncelikle konunun kavramsal zeminini ortaya koymayı, daha sonra sorunu OECD ve TÜİK verileriçerçevesinde analiz etmeyi hedeflemektedir. Çalışmanın son bölümünde vasıf ve beceri uyumsuzluğunu gidermedeizlenmesi gereken politika aksiyonları tartışılmaktadır.1. KAVRAMSAL SORUN: VASIF ve BECERİVasıf uyumsuzluğu aslında oldukça karmaşık bir soruna işaret etmektedir. Her şeyden önce sorunun terminolojik zeminigöründüğünden çok daha girift bir olgudur. Sorunu yaratan temel faktör ise, hem literatürde hem de uygulamadaterminolojik çerçevenin yeterince ayrışmaması ve aynı unsurların farklı kavramsal ifadelerle tanımlanmasıdır.Literatürde vasıf (qualification) ve beceri (skill) bu alanda en fazla karıştırılan iki temel kavramdır. Nitekim literatürdevasıf uyumsuzluğu, yaygın bir şekilde, bireyin (özellikle genç iş gücünün) sahip olduğu becerilerle işin gerektirdiği becerilerarasındaki uyumsuzluk olarak tanımlanmaktadır. Vasıf kavramı, beceri kavramına yakın bir terminolojiye atıf yapmışolsa da, kavramlar arasında bazı temel farklılıklar olduğu da açıktır. Vasıf formasyonu sadece formel veya sertifikalıeğitim yoluyla edinilen vasıfları yansıtmaktadır. Beceri ise, eğitim ancak özellikle deneyim yoluyla edinilen ve istihdamedilen işe ilişkin genel ve teknik yetkinliklere işaret etmektedir.Vasıf uyumsuzluğuna ilişkin ilk çalışmalar, Freeman tarafından 1976 yılında yapılmıştır. Araştırmacıya göre, aşırı vasıflıiş gücü eğitimden edineceği gelirleri törpüleyerek, yüksek bir eğitim düzeyi için daha düşük bir getiri sağlamaktadır.Freeman, aşırı vasıflılık durumunun geçici bir olgu olduğunu savunmaktadır. Buna karşılık, bu beklenti hiçbir zamangerçekleşmemiştir. Çünkü zaman içinde aşırı vasıflılık durumu ABD ekonomisi için varlığını sürdüren bir sorun olmayadevam etmiştir. Benzer bir sonuç, İngiltere için de geçerlidir. Bu ülkede iş gücünün % 29’u ile % 47’si arasında değişenbir bölümünün aşırı vasıflı konumda olduğu tahmin edilmektedir (Farooq at al 2009). 1997 yılında Dolton ve Vignolesyaptıkları bir araştırmada ise, İngiltere’de, üniversite mezunlarının % 30’unun ilk iş deneyimlerinde aşırı vasıflı konumdakaldıklarını ve ortalama altı yıl bu olgunun varlığını koruduğunu saptamışlardır. Sloane ise, bu soruna maruz kalanüniversite mezunlarının oranının % 40 olduğunu tahmin etmektedir (Dolton and Silles 2001). Benzer bir çalışmayıİsviçre’de gerçekleştiren Dorn ve Poza, bu ülkede iş gücünün % 13’ünün aşırı, % 2’sinin de yetersiz vasıf düzeyinesahip olduğunu ortaya koymuşlardır (Dorn and Poza 2005).Bu tartışmalara çeşitli teorilerin de katkıda bulunduğu görülmektedir. Örneğin “Beşeri Sermaye Teorisi”ne (HumanCapital Theory) göre, iş gücü piyasası tam etkindir ve her çalışan kendi marjinal üretim değerine göre ücret alır. Dolayısıyla,aşırı vasıflı çalışanların uyumlu vasıf formasyonuna sahip iş gücü ile aynı verimlilik seviyesinde bir performanssergilemeleri nedeniyle paralel bir ücretlendirme düzeyinde olmaları doğaldır. Buna karşılık, bu teori, becerilerin yetersizkullanılması, kurumsal katılıklar ve rekabetçi olmayan piyasa olgusunu yeterince dikkate almamaktadır (Farooq atal 2009).“İş Rekabet Kuramı” ( Job Competition Theory) ise, talep odaklı bir görüşü savunmaktadır. Buna göre, marjinal üretimve dolayısıyla kazanç, kişinin değil, işin niteliğiyle yakından ilişkilidir. Oysa, iş gücü piyasasında çalışan-iş eşleşmesi eğitiminde dâhil olduğu kişisel niteliklere göre gerçekleşmektedir. Bu eşleşme, hem mevcut iş gücünün hem de mevcut işlerinarzına bağlı olduğundan, sonuçta bazı çalışanlar işin gerektirdiği becerilerin üzerinde bir eğitim ve vasıf formasyonudüzeyinde kalabilmektedir. Dolayısıyla eğitimli iş gücü arz fazlası söz konusu olduğu sürece, bazı çalışanların vasıflarınınaltındaki işlere razı olması kaçınılmaz bir sonuçtur (Farooq at al 2009).2. TÜRKİYE’DE SORUNUN BOYUTLARI2.1. OECD Verileri2.1.1. Vasıf Uyumsuzluğu2005 yılı verileri baz alındığında OECD ülkeleri arasında çalışanların % 25.3’ünün aşırı vasıf düzeyinde, % 22.2’sininde, yetersiz vasıf seviyesinde olduğu görülmektedir. Daha detaylı bir analiz ülkeler arasındaki farklılıkları ortaya koymaktadır.Örneğin Avustralya, Meksika, Hollanda ve Türkiye (% 40) aşırı vasıf düzeyine sahip olan ülkeler arasında ilk sıralarda yeralmaktadırlar. Buna karşılık, İngiltere, bazı Merkezi ve Doğu Avrupa ülkeleri spektrumun en sonunda bulunmaktadırlar.Ayrıca, Avusturya, Almanya, İsviçre gibi köklü bir mesleki eğitim geleneği olan ülkeler vasat seviyede kalmakla birlikteaşırı vasıf düzeyin sahip ülke konumdadırlar. Benzer bir vasıf eğitim kültürüne sahip olan Danimarka ise, bu kapsamdadeğildir. Nihayet, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’da iş gücünün en az 1/3’ünün aşırı vasıflı bir konumda olduğu, özelliklede üniversite öğrencileri arasında bu olgunun daha belirgin bir sorun taşıdığı anlaşılmaktadır.Macar çalışanları ise, işin gerektirdiği vasıflardan daha yetersiz vasıf düzeyine sahiptirler. Bu problem, Yeni Zelanda,Kanada ve İsrail için de kısmen geçerlidir. Öte yandan Türkiye, Slovakya ve Brezilya’da yaklaşık her on çalışandan biriyetersiz vasıf düzeyine sahiptir (OECD 2011).Sorunun her iki boyutunu da aynı anda yaşayan ülkeler de mevcuttur. Diğer bir ifade ile bazı ülkelerde hem aşırı hemde yetersiz vasıf seviyeleri eş anlı olarak görülmektedir. Bu durum, İtalya, İsviçre, bazı Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri,özellikle Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovenya ve Slovakya Cumhuriyeti gibi ülkelerde, vasat düzeyde ölçümlenmektedir.Buna karşılık, sorunu daha belirgin şekilde yaşayan ekonomiler Avustralya, Kore, Lüksemburg, Hollanda ve İspanya’dır.Bu ülkelerde iş gücünün bir kısmı hem yüksek düzeyde aşırı vasıflı iken, bir bölümü de vasıf yetersizliğini kronik birşekilde yaşamaktadır. Bu ülkelerden bazıları (örneğin Kore ve İspanya) vasıf uyumsuzluğu eğitimlerine katılımın sonyıllarda yüksek bir artış sergilediği ekonomilerdir (OECD 2011).70 71