13.07.2015 Views

LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul Büyükşehir ...

LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul Büyükşehir ...

LIFELONG LEARNING CULTURE - İSMEK - İstanbul Büyükşehir ...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUnayilerin ayakta kalabilmesi ve neredeyse yarısı 30 yaşın altında olan 72 milyonluk nüfusun ihtiyaçlarının karşılanmasıylagelir getirici bir işte istihdam edilmelerinin sağlanabilmesi için bu nüfus kitlesinin etkin bir eğitim sürecinden geçirilmesizorunluluk arz etmektedir. Sanayi ve ekonomimiz için en önemli sorunlardan birinin ara elemanlar, yani meslekî ve teknikaçıdan belli bir bilgi birikimi edinmiş yarı vasıflı eleman eksikliği olduğu göz önüne alınırsa, ülkede meslekî eğitimeolan ihtiyacın boyutları da anlaşılmaktadır. Merkezî devlet tarafından çıraklık okulları dışında meslekî ve teknik okullarlameslek yüksekokulları çerçevesinde verilen bu eğitime son dönemde yerel yönetimlerin, özel kuruluşların ve sivil toplumkuruluşlarının eğilmesi de bu ihtiyacın farkındalığını göstermektedir. Aynı şekilde her ne kadar son dönemde düşmeeğilimi gösterse de halen yüksek olan işsizliğe karşı en önemli çözüm yollarından biri de işsizlerin belli bir meslekî eğitimsürecinden geçirilerek istihdam edilebilmeleridir. İşsizler içinde genç işsizlerin oranının daha da yüksek olduğunu gözönüne aldığımız takdirde, çalışma hayatının daha başında olan bu gençlerin bir meslekte istihdam edilebilecek şekildeeğitilebilmelerinin ihtiyaçtan ziyade ülke geleceği için bir zorunluluk olduğu açıkça görülmektedir.Bugüne kadar izlenen devlet politikaları sonucu meslekî ve teknik açıdan nitelikli insan gücü yetiştirme konusundaönemli problemler yaşadığımız acı bir gerçektir. Özellikle 28 Şubat ve sonrasında eğitim politikalarının meslekî ve teknikeğitimin iyice göz ardı edilecek şekilde yönlendirilmesi bu durumun önemli nedenlerinden biridir. Tüm dünyada meslekîve teknik eğitime verilen önemin arttığı bir süreçte Türkiye’de bir geriye gidiş yaşanması, 1996-2007 yılları arasındameslek lisesine kayıt olan öğrenci sayısının sürekli düşmekte olduğunu gösteren aşağıdaki tablodan d a görülmektedir.Mesleki (%)G)Genel (%)1996/1997 45,8 54,21997/1998 45,2 54,81998/1999 43,76 56,241999/2000 39,56 60,442000/2001 37,04 62,962001/2002 35,1 64,92002/2003 32,59 67,412003/2004 34,8 65,22004/2005 36,2 63,82005/2006 36,2 63,82006/2007 36,7 63,3Tablo: Genel ve Meslek Lisesi Öğrenci Sayılarının Toplam Ortaöğretim İçindeki OranlarıKaynak: İsmail Şahin ve Tayfun Fındık, “Türkiye’de Meslekî ve Teknik Eğitim: Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”,Türkiye Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 12, S. 3, Aralık 2008, s. 75.Ülkede meslekî eğitimin etkin sürdürülemeyişinin altında yatan çeşitli sebepler vardır. Meslekî yönlendirmenin bireylerinyetenek ve kabiliyetleri dikkate alınmadan gerçekleştirilmesi ve üniversite sınavlarında meslek lisesi öğrencilerineuygulanan katsayı ayrımcılığı bu sorunların en başında gelmektedir. Meslekî eğitim programımızın iş gücü piyasasınınihtiyaçları ile nicel ve nitel açıdan uyumsuz olması, bu nedenle de mezun öğrencilerin istihdam edilmesinde yaşanansıkıntılar da bir diğer önemli olumsuzluktur. 17Gerek bu olumsuzlukların aşılması, gerekse ara eleman eksikliğinin giderilmesi amacıyla son dönemde meslekî eğitimeyönelik sürekli yeni program ve uygulamalar hayata geçirilirken, İSMEK örneğinde olduğu gibi halka belli bir meslekîbeceri kazandırmaya çalışan yerel yönetim kuruluşları ile sivil toplum organizasyonlarının da arttığı görülmektedir. Bugelişmeler meslekî eğitim açısından her ne kadar ümit verici olsa da, uygulamanın başında sağlam bir altyapı kurulabilmesive uzun ömürlü bir süreç başlatılabilmesi için tarihten, özellikle de yukarıda bahsedilen ahi meslekî eğitimindenalınacak dersler olduğu kanaatindeyiz. Bu doğrultuda çeşitli tavsiye ve öneriler sunmaya çalışacağız:1. İlk olarak, meslekî eğitim veren kurumlar, bireylere modern anlamda birer işçi adayı ya da çalışan olarak değil; aynenAhilikte olduğu gibi birer insan oldukları bilinciyle yaklaşmalıdırlar. Unutulmamalı ki, bugün bizim işçi adayı ya da yarıvasıflı, vasıflı şeklinde ekonomik ibarelerle tanımladığımız kişiler her şeyden önce bu toplumu oluşturan parçalardır. Bunedenle eğitim kurumlarımızın sorumluluğu, iktisadî açıdan olduğu kadar, sosyal, kültürel ve ahlakî açıdan da yetişmişinsanlar yetiştirilmesi olmalıdır. Her ne kadar meslekî eğitim veren kişi ya da kurumların Ahi Baba, usta vb. o dönemeait isimlerle tanımlanması şeklinde bir yorumda bulunmayacak olsak da, bu kurumların Ahi birlikleri ile Ahi Babaların,ustaların, esnaf şeyhlerinin taşıdığı toplumsal sorumluluğu taşımalarının da bir zorunluluk olduğunu düşünmekteyiz.Yine unutulmamalı ki, eğitim sadece eğitilen kişi için değil, asıl eğitici için bir gönüllülük işi olarak görüldüğü sürecemeyvelerini verecek ve başarılı olacaktır.2. Hamilik: İkinci bir tavsiyemiz, meslekî eğitimin başarısı için iş gücü piyasası ile meslekî ve teknik eğitim veren kurumve kuruluşların birlikte hareket etmesi gerektiğidir. Bu doğrultuda meslekî eğitim hizmeti veren birimler, üyelerini, yanieğitime tabi tuttukları kişileri bizim hamilik olarak adlandıracağımız, iş gücü piyasasında işveren olarak bulunan esnafların,atölye sahiplerinin yanlarına belirli bir ücret karşılığında staj amaçlı yönlendirerek, teorik eğitimlerini pratik hayatlada destekleyebileceklerdir. İktisadi amacı yanında milli bir sorumluluk olarak görülecek böyle bir projede, esnaf-işverenlereyapılacak bilgilendirme toplantılarıyla ahilik teşkilatının çırak-kalfa-usta ilişkileri hakkında tanıtım yapılıp, bu kişilerinmeslekî eğitim sürecinden geçirilen kişilere direkt çalışma hayatında pratik eğitim vermeleri de sağlanabilecektir.Hami, yani koruyucu olarak nitelendirebileceğimiz bu esnaf-işverenlere yönelik maddi-manevi teşviklerde bulunulmasıhalinde, örneğin bu kişilerin bu sosyal sorumluluk faaliyetlerinin toplum ve kamuoyuna duyurulması şeklinde teşvikedilmesiyle bu sürece katılımlarının da artırılabileceğini düşünmekteyiz.3. Bir meslekte çalışacak kişiler için o mesleğin temellerinin öğrenildiği çıraklık sürecinin tekrar yapılandırılarak, toplumgözündeki olumsuz imajının kaldırılması ve nitelikli iş gücünün ilk adımlarının bu süreçte atıldığının bilincinde olacakşekilde gerek meslekî eğitim sunan kurumların, gerekse aileler ve öğrencilerin doğru yönlendirilmesi.4. Meslekî eğitim veren kurum ve kuruluşlar, gerek kendileri açacakları üretim birimleriyle, gerekse kamu ve özel sektörkuruluşlarıyla ilişkiye geçerek eğitime tabi tuttukları kişilerin istihdam edilmesine aracı olmalıdırlar. Tarihte de çok sayıdaörneği olduğu gibi, böyle bir faaliyet önemli başarıları da beraberinde getirebilecektir. Örneğin Birinci Dünya Savaşı’ndaerkek nüfusun silâhaltına alınması ve çok sayıda şehit verilmesiyle dul kadın ve kimsesiz kız ve erkek çocukların sayısınınönemli miktarlara ulaştığı görülmüştü. Herhangi bir gelire sahip olmayan bu kadın ve kızların namuslu bir şekilde gelirelde edebilecekleri bir meslek sahibi olmalarını amaçlayarak 1916 yılında kurulan Kadınları Çalıştırma Cemiyet-iİslamiyesi, bahsettiğimiz bu başarı öykülerinden sadece birisidir. Bu cemiyet kurulduktan hemen sonra gazetelere ilanvererek çalışmak isteyen kadınların kendilerine başvurmasını istemişti. İlan tarihinden sonra yalnızca 4 ay içinde 15 bincivarında kadın cemiyete iş için başvurmuştu. Cemiyet 4 senelik süreçte 25 bine yakın kadını ya bizzat istihdam ederek,ya da kamu kurumları ve özel kuruluşlara yerleşmelerine aracı olarak iş sahibi yapmıştı. Ancak her şeyden önce bukadın ve kızları kendi açtığı darussınailerde, yani sanayi evlerinde terzilik ve diğer çeşitli mesleklere yönelik bir eğitimetabi tutmuş, böylece bir sanat sahibi olmalarını sağlamıştı. Aynı zamanda kimsesiz çocuklara barınma ve üyelerine ucuzyiyecek imkânı sunmuştu. Tüm bunlar yanında üyeleri arasında, yani Müslüman kadın ve erkekler arasında evliliği veçocuk sahibi olmayı para ödülleriyle teşvik ederek böylece ülkenin savaşlar nedeniyle azalan Müslüman nüfusunu artırabilmeyide bir sorumluluk olarak üstlenmiş ve gönüllü şekilde yerine getirmişti.Bu cemiyetin yukarıda bahsettiğimiz faaliyetleri ile Ahi birliklerinin meslekî eğitim faaliyetleri arasında aradaki uzun tarihfarkı dışında aslında hiçbir fark yoktur. 1200’lü yıllardan başlayarak Ahi birliklerinin ilk önce Selçuklu ve daha sonraOsmanlı için meslek hayatını olduğu kadar aile ve toplum hayatını da sağlam temellere oturtabilmek amacıyla yerinegetirmeye çalıştığı yukarıda değindiğimiz faaliyetleri, 20. yy.’ın hemen başında benzer şekilde Kadınları ÇalıştırmaCemiyet-i İslamiyesi tarafından da yerine getirilmişti. Görüldüğü gibi her iki sistemde de ana amaç sadece iş gücü yetiştirmekdeğil, aslında insan yetiştirmekti. Bu cemiyetten almamız gereken en temel ders, Ahi eğitim sisteminin sadecegeçmişe ait ve bir efsane, bir hikâye olarak anlatılıp dinlenecek bir şey olmadığı, aksine taşıdığı ve hedeflediği değerlerinevrensel olgular olarak her dönemde uygulamaya sokulabileceği ve de yüksek başarı sağlayabileceğinin açıkça görülmesidir.Meslekî ve teknik eğitimini yeniden şekillendirmeye ve yapılandırmaya çalışan Türkiye’nin de bu süreci yürütürkenAhi eğitim sisteminin temel ilke ve hedeflerini göz ardı etmemesi ve içselleştirmesi faydalı olacaktır.17İsmail şahin ve Tayfun Fındık; “Türkiye’de Meslekî ve Teknik Eğitim: Mevcut Durum, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Türkiye SosyalAraştırmalar Dergisi, Yıl: 12, S. 3, Aralık 2008, s. 75-77.66 67

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!