HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUAllah’ın emaneti olarak bakar. Kendisinden sonra o talip kendi değerlerini hayata geçirecektir. Talibe böyle baktığızaman onu kendisinin istikbalde yaşayacak olan bir devamı olarak görür. Ve üzerine titrer. Aynı zamanda talibi güzelsıfatlarla bezer. O kimse gerek bir hanımefendi genç kızımız, gerek bir genç delikanlı olabilir, çocuk da olabilir, sabî deolabilir. Onun aynı zamanda güzel sıfatlarla büründüğünde eşref-i mahlukattan olacağını bilir, ona inanır ve ona olabildiğincegüzel sıfatları öğretmeye ve onun üzerinde bu sıfatları hal edindirmeye çalışır. Bunu yaparken hiçbir zamanciddiyetten inhiraf etmez. Çünkü insan mizacı kendi üzerine titrenildiğini hissettiği zaman, ihtimam gösterildiğini hissettiğizaman şımarmaya meyyaldir. Eski müderris, eski mürşid, eski muallim gayet ciddidir. Ama bu ciddiyetin hemenarkasında, o bir sert kabuk gibi görünmekle birlikte, titreyen, eski tabirle duygusal, rakik bir kalp vardır.Üçüncü Oturum / Third SessionModeratör: Prof. Dr. Mustafa AykaçKırklareli Üniversitesi Rektörü - Rector, Kırklareli UniversityBir üçüncü özellik, bu çok önemli, her insana, her talibe aldığı kadar verilir. Her insanın bir kapasitesi vardır. İlim mühimolduğu zaman bir not sınırı konur, şu günde olduğu gibi. Ahlak mühim olduğu zaman her insanın belli özelliği vardır.Önemli olan ahlaklı olmaktır. İlim ondan sonra geliyor. Dolayısıyla her talibe aldığı kadar verilir. Adeta her insan eskieğitim sisteminde özel bir problemdir. Bu tekkede de böyledir, çarşıda da böyledir, esnaf ve zanaatkâr arasında da böyledir,mektepte de böyledir, camide de böyledir. Her talibin ne kadar aldığı ise, deneyerek, onunla beraber yaşayarak,onunla beraber hayatı tecrübe ederek öğrenilir. Buradan bir başka şey daha çıkıyor. Eski zamanda, eski medeniyetimizinuygulamasında eğitenle eğitilen aynı muhitte olabildiğince beraber yaşamaktadırlar. Bugün bu özelliği tümüyle kaybetmişbulunuyoruz. Eğiten ve eğitilen çok kısıtlı zamanlarda ve çok kısıtlı mekânlarda birbirleriyle görüşüyorlar. Eğerberaber yaşarlarsa birbirlerini çok daha iyi anlayacaklardır. Tabii bu anlama faaliyetinde bütün ağırlık eğiticinin, muallimin,mürşidin, müderrisin üzerindedir. Bunların eski zamandaki hayatına baktığımız zaman muallimle talip, zamanınınbirçok parçasını, mekânın birçok kısmını ortak olarak paylaşmaktadırlar. Adeta beraber yaşamaktadırlar. Böylece birmanada talibin iç dünyasına girmek, onun ahlaki düzenlemesini kolayca yapmak ve kapasitesinin ne kadar alabildiğini,ne mertebede olduğunu anlamak çok kolaylaşmaktadır.Eski zamandaki medeniyet yorumumuzda eğer muallimle talebe, mürşidle mürid, müderrisle molla ortak zamanlardayaşıyorlarsa, ortak mekânları paylaşıyorlarsa bunlar bugün iyice unuttuğumuz bir mühim faaliyetin içerisindeler. Bunabiz sohbet diyoruz. Bu sohbet faaliyeti biliyorsunuz Peygamber mescidinden geliyor. İslam Peygamberi mescidinde, özelliklesabah namazlarından sonra ashabıyla sohbet ediyor. Bu sohbetlere katılanlara İslam uygarlığında “şeref-i sohbetleşereflenmiş olanlar” diyorlar. İşte o gelenek usta-çırak, müderris-molla, mürşid-mürid, muallim-talib arasında devametmektedir. Peki, talebenin veya talibin veya müridin görevleri var mı? Tabii ki var, onlar çok daha az. Kendisine sunulanprograma sabırla, itaatle ve iştiyakla devam etmek. Sabır, itaat ve iştiyak. Çünkü bu program zor bir program. Eskilerderlerdi ki; “Aşk olmazsa meşk olmaz.” Ondan sonra dikkat ve titizlikle çalışmak. İş ne olursa olsun küçümsememek.Eski zamanda önce dükkân süpürmeyle başlıyorlar işe, çöp dökmekle başlıyorlar. Ustanın o zamanki usulde hayvanınıtımar etmekle başlıyorlar. Ama size bir disiplin veriyor. Medresede de böyle başlanıyor. Sonra eğiticiye hürmet ve muhabbetleyaklaşmak… Ustanıza hem hürmet edeceksiniz hem de onu seveceksiniz. Üç şartı var: Birincisi sabır, itaat veiştiyakla programa itaat etmek. İkincisi dikkat ve titizlikle çalışmak. Üçüncüsü de muallime karşı hürmet ve muhabbettebulunmak.Muallimden söz ettik. Talibden söz ettik. Bir üçüncü faktör daha var. Bu ise çevre faktörü. Diğer insanlara çok büyük roldüşüyor. Bu iş eğiticiye, muallime, müderrise hürmet ve itibar etmek. Toplumda muallimin, müderrisin, ustanın, üstadınhürmet ve itibar sahibi olması lazım. Toplumun bir başka görevi daha var. Talebeye, müride, çırağa teşvik ve destekolmak. Eski geleneğimizde bütün bunlar vardı. Ve bunlarla beraber İslam medeniyetinin Osmanlı yorumunun ortayaçıktığını görüyoruz. Bu yorum modernitenin getirdiği yeni şartlar karşısında kendini muhafaza altına aldı. Bir manadahayatiyetini askıya aldı, yeni biçimler üretemedi. Bu her medeniyetinin başına gelen hadiselerdir. Ancak postmodernistçağda, modernitenin büyük zaafları, iki dünya savaşı ve soğuk savaşlar ortaya çıktıktan sonra, modernitenin bugüninsanlara sunduğu sadece sömürü. Büyük bir refah, büyük bir özgürlük olmakla beraber sadece insanların maddi boyutlarınasunduğu bu şartların ötesinde insanların sadece kendisinin dışındaki dünyaya, hatta kendi dünyasına şiddetve sömürüden başka bir şey sunmadığı anlaşılınca İslam uygarlığının belki bir üçüncü hamlesine şahit olmak ümit veniyazıyla hepinizi Allah’ın selamıyla selamlıyorum. Sizi seviyorum, size dua ediyorum, siz de bana dua edin.MESLEKİ EĞİTİM ve İSTİHDAM: TRENDLER, POLİTİKALARve DENEYİMLERİstihdam Edilebilirliğin Geliştirilmesinde Mesleki Eğitimin RolüProf. Dr. Süleyman Özdemir - İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstriİlişkileri BölümüMesleki Eğitimde Özel Sektörün Eylem PlanıNurettin Özdebir - Ankara Sanayi Odası BaşkanıMesleki Eğitimde Karşılaşılan Sorunlar ve Model ÖnerileriProf. Dr. İbrahim Kadı - Karabük Üniversitesi Rektör Yrd.İSMEK’in Mesleki Eğitimdeki Rolü ve İstihdam BoyutuProf. Dr. Yahya Fidan - Karabük Üniversitesi, İşletme Fakültesi Dekanı100 101
HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUHAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ ve MESLEKİ EĞİTİM SEMPOZYUMUMESLEKİ EĞİTİM ve İSTİHDAM: TRENDLER,POLİTİKALAR ve DENEYİMLERVOCATIONAL TRAINING AND EMPLOYMENT: TRENDS, POLICIES AND EXPERIENCESModeratör: Prof. Dr. Mustafa AykaçKırklareli Üniversitesi RektörüRector, Kırklareli UniversityProf. Dr. Mustafa Aykaç, 1958 yılında Karabük’te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Karabük’te; lise öğreniminiİstanbul’da; yükseköğrenimini 1976-1980 yılları arasında Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İktisatBölümü’nde tamamladı.1981 yılında Bursa Üniversitesi İktisadi ve Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyal Siyaset Kürsüsü’nde araştırma görevlisiolarak göreve başladı. Daha sonra Uludağ Üniversitesi adını alan aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’ndebaşladığı doktora çalışmasını, 1987 yılında doktor unvanını alarak bitirdi. Aynı yıl Marmara Üniversitesi İktisadive İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’nde doktor öğretim görevlisi olarakgöreve başladı.1989 yılında yardımcı doçent, 1993 yılında doçent unvanını alan Aykaç, 2000 yılında da profesörlüğe yükseldi.Marmara Üniversitesi bünyesinde Bölüm Başkanlığı, Enstitü Müdür Yardımcılığı ve Araştırma Merkezi Müdürlüğügibi idari görevlerde bulundu.Yurt içinde ve yurt dışında birçok bilimsel toplantılara katıldı; projeler yürüttü ve bu projelerde görev aldı. Ulusalve uluslararası düzeyde birçok dergide makale ve bildirileri yayınlandı. Ayrıca kitap editörlüğü ve çeviriler yaparakraporlar hazırladı.1997 yılında İngiltere University of Manchester Department of Sociology’de, 2003 yılında Güney Afrika CumhuriyetiVİSTA University Department of Human Resource Management’ta bir yıl süre ile bilimsel araştırmalaryaptı.Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretimüyesi olarak görevini sürdürmekte iken 09.09.2008 tarihinde Kırklareli Üniversitesi Rektörü olarak atandı. Evli veüç çocuk babası olan Prof. Dr. Mustafa Aykaç iyi derecede İngilizce bilmektedir.Bu oturumda dört konuşmacı kendi alanlarındaki tebliğlerini bize sunacaklar. Kendilerine yirmişer dakikalık süre vereceğiz.Dört konuşmacının sunumları bittikten sonra da sizlere söz vereceğiz. Sorularınızı ve yorumlarınızı almayaçalışacağız.Bu toplantıda bulunmaktan dolayı gerçekten ayrı bir mutluluk duyduğumuzu ifade etmeden geçemeyeceğim. İSMEKhakkında daha fazla söze gerek yok. Faaliyetlerine başladığı andan itibaren ne kadar büyük mesafe katettiğini anlamaya,çok küçük bir göz atmak dahi yeterli olur. Çok büyük bir mesafe. Ülkemiz açısından, insanlarımız açısındangerçekten büyük bir başarıdır bu ve dünya üzerinde de bilebildiğimiz kadarıyla birçok ülkeye örneklik teşkil ediyor.Temenni edelim ki bu çalışmalar artarak devam etsin, çok daha büyük başarılara erişsin. Çok daha geniş insanlaraulaşsın. İnsanlarımız bu faaliyetlere katılarak hepimizin özlediği daha bilgili, daha eğitimli, daha kültürlü, daha anlayışlı,daha hoşgörülü, daha verimli insanlar haline gelsinler. Başından itibaren İSMEK’in kuruluşunda ve her noktasında enküçüğünden en büyüğüne kadar emeği geçenleri şahsım ve arkadaşlarım adına kutluyorum.102 103