13.07.2015 Views

mimarlığı “sosyolojik olarak” anlamak - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

mimarlığı “sosyolojik olarak” anlamak - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

mimarlığı “sosyolojik olarak” anlamak - Mimarlar Odası Ankara Şubesi

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

KennedyAdorno’ya göre 4 bu çelişkilerin kaynağı <strong>mimarlığı</strong>n hem pratik ihtiyaçlara yönelik bir meslek olması hemde kendi başına bir sanat olması (ki sanatın böyle bir amacı yoktur)ve bunun sonucu olarak ortaya çıkanmuğlak karakterinin yarattığı iktidarsızlıktır. Adorno’nun bahsettiği iktidarsızlığı artıran en önemli etkenise, şüphesiz, mimarın mesleğini bir yatırımcı olmadan icra etmesinin imkânsızlığıdır.Bu değerlendirmeler Türkiye’deki mimarlar ve mimarlık mesleği bakımından da geçerlidir. Türkiye’demimarlık mesleğinin tarihi gelişmesinin, Batı’daki gelişmelerden tamamen farklı olmadığı, var olan farklılıklarınise kültürel olduğu ve daha da önemlisi Türkiye’de toplumsal alt yapının yani kapitalizmin farklışekilde ortaya çıkmasından kaynaklandığı söylenebilir. Türkiye’de kapitalizmin inşasının devlet tarafındanyürütülmüş olduğu gerçeğinin batıyı norm alarak değerlendirilmesi ve mimarlık mesleğindeki farklılıklarında bu gerçeği dikkate almaksızın açıklanmaya çalışılması en basitinden batı-merkezci bir bakış açısıdır.Örneğin Erken Cumhuriyet dönemindeki <strong>mimarlığı</strong>n siyasal olduğundan söz eden mimarlar özellikletoplumun kendine özgü gelişimini ve <strong>mimarlığı</strong>n toplumsal konumunu gözden kaçırmakta ve mimarınbunlardan bağımsız olabileceği gibi bir inanç taşımaktadırlar. Oysa bu farklılıkları kabul etmek mesleğinsosyolojik çözümlemesini yaparken Giddens’ın bahsettiği tarihsel duyarlılığa sahip olmanın ön koşuludur.Öyleyse bu noktada Türkiye’de mimarlık mesleğinin batıdakinden hangi noktalarda farklı olduğundankısaca bahsetmekte yarar var. Öncelikle, kapitalist üretim tarzında fazla yaşama şansı olmayan küçük, bağımsızmimarlık büroları -sayıları azalmaya başlamasına rağmen- Türkiye’de oldukça yaygındır. Ekonomikve siyasi koşullar, mimarların özel işler almalarını zorlaştırmaktadır; bunun sonucu olarak kamu ihaleleriküçük mimarlık bürolarının kendilerini idame ettirebilmeleri için hâlâ çok önemlidir. Ne olursa olsuniş alabilmek için başvurulan fiyat kırma pratiği bir yandan, “bizden olsun, çamurdan olsun” mantığıylaişi alan yetersiz kişiler öbür yandan, sadece üretilen mimarinin kalitesini etkilemekle kalmayıp, çokdaha fazla küçük büronun kapısına kilit vurmak zorunda kalmasına da neden olmaktadır. Bu mimarlarınyaşamlarını nasıl sürdürecekleri çok önemli bir meslek sorunudur.İkinci olarak, bugün, Türkiye’de mimarların daha acil çözüm bekleyen sorunları da vardır. Bunlar doğrudandoğruya mimarın topluma karşı sorumluluğu ve sanatçı yönüyle katkıda bulunduğu estetik sorumluluğuile ilgilidir. Bugün yapılı ve doğal çevreyle ilgili uygulamalar ve çıkarılan yeni yasalar ile toplumun hemyaşam kalitesinde hem de ortak belleğinde geri dönüşü mümkün olamayan hasarlar ortaya çıkmaktadır.Türkiye’de de konut sektöründeki artan arz, konutu temel bir insan hakkı olmaktan çıkarıp bir lüks tüketimmaddesine dönüştürürken, kentsel dönüşüm sonucu eski konutlarını kaybeden insanlar hem anılarınıhem de toplumsal dayanışma örüntülerini yitirmekte ve yalnızlaştırılmaktadırlar. Yalnızlaştırma toplumsalmanipülasyonun en önemli araçlarından birisidir ve mimarlık şu veya bu biçimde bunun aracı olmaktadır.Bunlara tepki olarak <strong>mimarlığı</strong>n, bugün, siyasallaştığından bahseden mimarlar da <strong>mimarlığı</strong>n siyasettarafından her zaman kullanılabileceği gerçeğini gözden kaçırmakta ve mimarın toplumsal konumundanbağımsız olabileceği inancını yeniden üretmektedirler.Sosyal bilimci ve kentsel coğrafyacı David Harvey, 2012’de <strong>Ankara</strong>’da verdiği bir konferansta 5 “kentseldönüşümün esas olarak soylulaştırma politikalarıyla, ‘kent merkezlerinin yeniden pazarlanması’ şeklindegerçekleştirildiğini” ve “özellikle kriz dönemlerinde sermaye birikiminin konut politikaları üzerindensağlandığını” öne sürmüştü. Harvey’e göre “kapitalizm dönemsel krizlerini, borçlandırma ve kredilendirmeyoluyla, insanları ‘konut sahibi olma’ya özendirerek efektif talebin artırılmasıyla aşmaya çalışmaktadır.” 6David Harvey’in anlattıkları, tüm dünyayı içine alan ekonomik krizin atlatılması için kentsel dönüşümprojelerinin ve konut edindirme çabalarının kullanılmasının sadece Türkiye’ye özgü olmadığını göstermesiaçısından önemlidir. Ancak, Türkiye’de bu politika, aynı zamanda, yeni rant araçları yaratmak içinde kullanılırken mevcut hükümetin izlediği ve yakın tarihle hesaplaşmayı hedefleyen rövanşist politikanında hizmetindedir. Bir diğer önemli fark da batı toplumlarında, toplumu ve çevreyi koruyacak sistemlerintüm aksaklıklarına rağmen işleyebilmesidir. Türkiye’de meslek odalarının işlevsiz hale getirilme çabalarıve yargı sistemindeki değişikliklerle var olan tepkilerin önüne geçilmeye çalışılması ise, en küçük bir karşıçıkmanın bile istenmediğinin göstergesidir. Bu durum Türkiye’de mimarların sırtına hiç olmadığı kadarbüyük bir toplumsal yük bindirmektedir ve yapılı çevreden sorumlu diğer mesleklerle ortak mücadelebugünün en acil konularından birisidir.2dosya <strong>mimarlığı</strong> <strong>“sosyolojik</strong> <strong>olarak”</strong> <strong>anlamak</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!