26.10.2023 Views

Atlas Tarih Özel Sayı

Atlas Tarih, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını özel bir sayıyla selamlıyor. Bu özel sayıyı, yarım asra yaklaşan tarihiyle cumhuriyetimizin köklü kurumlarından olan Sütaş iş birliğiyle hazırladık.

Atlas Tarih, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını özel bir sayıyla selamlıyor. Bu özel sayıyı, yarım asra yaklaşan tarihiyle cumhuriyetimizin köklü kurumlarından olan Sütaş iş birliğiyle hazırladık.

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Nâzım Hikmet ve 835 Satır<br />

Yirminci yüzyılın önde gelen şairleri<br />

arasında gösterilen Nâzım Hikmet,<br />

Türkiye’deki ilk kitabı “835 Satır”ı<br />

1929 yılında yayımladı. Geleneksel<br />

şiirimizde rastlanmayan öğeler taşıyan<br />

“835 Satır”, mısra ve kafiye düzeni,<br />

benzetme ve eğretileme anlayışı<br />

açısından geleneksel şiir anlayışının tüm<br />

değerlerini yıkmıştı. Kitap, edebiyatçılar<br />

ve aydınlar arasında büyük ses getirdi.<br />

Ahmet Haşim kitabı kıyasıya eleştirirken<br />

Yakup Kadri, “Türk şiirindeki hatta<br />

Türk dilindeki inkılabın ilk satırı” olarak<br />

tanımlamıştı.<br />

Nâzım Hikmet’in 1932 yılında<br />

yayımladığı “Benerci Kendini Niçin<br />

Öldürdü?” kitabı da büyük ilgi gördü.<br />

Aynı yıl ilk tiyatro oyunu “Kafatası”<br />

Darülbedayi’de sahnelendi. 1936’da<br />

başyapıtlarından olan “Simavne<br />

Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı”nı<br />

yayımladı.<br />

İlki 1928 ve ikincisi 1933’te olmak<br />

üzere iki kez tutuklanan Nâzım<br />

Hikmet’in uzun sürecek cezaevi yaşamı<br />

ise 1938 yılında başladı. Komünizm<br />

propagandası yapmak ve askeri isyana<br />

teşvik etmekle suçlandı ve 28 yıl 4<br />

ay hapse mahkûm edildi. İstanbul,<br />

Bursa ve Çankırı cezaevlerinde 12<br />

yıl 7 ay hapis yattı. “Memleketimden<br />

İnsan Manzaraları” eserini cezaevi<br />

yıllarında yazdı. Cezaevinde açlık<br />

grevine girdi, Demokrat Parti’nin<br />

çıkardığı Af Yasası kapsamına alınması<br />

için kampanya düzenlendi. Temmuz<br />

1950’de özgürlüğüne kavuştu. 1951’de<br />

askere sevk edileceğini öğrenince<br />

Romanya üzerinden Moskova’ya kaçtı<br />

ve vatandaşlıktan çıkarıldı. 3 Haziran<br />

1963’te Moskova’da hayatını kaybeden<br />

Nâzım Hikmet’in eserleri, 1965’te<br />

yayın yasağının kaldırılmasıyla birlikte<br />

Türkiye’de yayımlanmaya başlandı.<br />

2009 yılında vatandaşlığı geri verildi.<br />

“Memleketimden İnsan Manzaraları”, Milli<br />

Eğitim Bakanlığı’nın okullara önerdiği<br />

“100 Temel Eser” arasına alındı.<br />

Alaturka: Radyoda yasak, sofrada serbest<br />

Cumhuriyetin 10. yılı kutlanırken<br />

gazetelerde Türk müziğinde<br />

alaturka-alafranga tartışmaları<br />

yaşanmaktadır. 1931’de Türkiye’ye gelen<br />

Viyanalı besteci Joseph Marx’ın Türk<br />

müziğinde Batı teknikleri uygulaması<br />

konusundaki görüşleri etrafında<br />

gelişen tartışmaları Peyami Safa,<br />

“Musikimiz Nasıl Garplılaşmalı?” başlıklı<br />

bir ankette toparlar. Katılımcıların<br />

bir kısmı Türk müziği melodisinin<br />

kendi kendine yetebileceği ve Batı<br />

armonisiyle zenginleştirilmeye ihtiyacı<br />

olmadığını savunurken, diğer kısmı da<br />

Batı müziği formlarının kabul edilerek<br />

uluslararası bir müzik dili yakalanması<br />

yönündedir. Tartışmalar Yeşilhilal<br />

(bugünkü Yeşilay) Cemiyeti’ne kadar<br />

taşınır. Cemiyet yöneticileri alaturka<br />

müziğin içki içmeyi teşvik ettiği<br />

gerekçesiyle yasaklanmasını isterler.<br />

1 Kasım 1934’te İstanbul ve Ankara<br />

radyolarında Türk müziği yasaklanır.<br />

Böylece eğitim kurumlarından 1926<br />

yılında çıkartılan Türk müziğine<br />

radyonun da kapısı kapanır. Her ne<br />

kadar “alaturka” yasağı dense de<br />

kapsamı, Dede Efendi’den Saadettin<br />

Kaynak’a saz semai peşrevlerine<br />

kadar uzanan yasak, iki yıla yakın<br />

sürdü, 1936’nın eylül ayında tamamen<br />

kaldırıldı.<br />

Kararın dayanağı, Mustafa<br />

Kemal’in 1 Kasım 1934’te yaptığı Meclis<br />

açılış konuşmasına dayanıyordu:<br />

“Bir ulusun yeni değişikliğine ölçü,<br />

musikide değişikliği alabilmesi,<br />

kavrayabilmesidir. Bugün dinletilmeye<br />

yeltenilen musiki yüz ağartacak<br />

değerde olmaktan uzaktır. Bunu<br />

açıkça bilmeliyiz. Ulusal ince duyguları,<br />

düşünceleri anlatan, yüksek deyişleri,<br />

söyleşileri toplamak, onları bir gün<br />

önce son musiki kurallarına göre<br />

işlemek gerekir. Ancak bu güzeyde<br />

Türk ulusal musikisi yükselebilir,<br />

evrensel musikide yerini alabilir. Kültür<br />

İşleri Bakanlığı’nın buna değerince özen<br />

vermesini, kamunun da ona yardımcı<br />

olmasını dilerim.”<br />

Atatürk’ün bu görüşlerinin<br />

kişisel beğenisini yansıtmadığının<br />

en açık ifadesi Falih Rıfkı Atay’ın<br />

“Çankaya”sındaydı: “Sevdiği musiki<br />

alaturka, inandığı garp musikisi idi.<br />

Evinden alaturka musikiyi eksik<br />

etmemişken, milli eğitimde yalnız Batı<br />

musikisini tutmuştur.”<br />

Türk müziğine<br />

damga vuran<br />

sanatçılardan<br />

Safiye Ayla.<br />

ATLAS TARİH 103<br />

100_111_K-E-CF-cumhuriyetsanat.indd 103 20.10.2023 17:15

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!