Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
gerçekleşmesini bekliyorum. Kendi plânlarım sayesinde başarılı olacağımı umut ediyorum ama bu, ince<br />
elenip sık dokunması gereken bir mesele. Çünkü, karşımızda en az kendisi kadar zeki olduğunu kanıtlama<br />
fırsatını bulduğum biri tarafından yardım gören, zeki ve tehlikeli bir adam var. Hiç kimsenin kendisinden<br />
şüphelenmediğini düşündüğü sürece bu adamı yakalama şansımız var ama, en ufak bir şeyden şüphelenirse<br />
adını ve eşgalini değiştirip, dört milyon nüfuslu bu büyük şehirde bir anda izini kaybettirebilir.<br />
Hiçbirinizin duygularını rencide etmeden söylemek zorundayım ki, bu adamlarla, resmi güçlerin başa<br />
çıkamayacağını düşündüğüm için sizden yardım istemedim. Başarısız olursam, beceriksiz suçlamasına<br />
hedef olacağımı biliyorum ama buna karşı da hazırlıklıyım. Kendi plânlarımı tehlikeye atamam. Fakat,<br />
sonuca vardığımda size tüm bildiklerimi anlatacağıma söz veriyorum.”<br />
Gregson ve Lestrade, <strong>Holmes</strong>’un, tavırlarından ve kendilerine yönelik bu küçük düşürücü, imâlı<br />
sözlerden hiç de memnun olmamış gibiydiler. Gregson, lepiska saçlarının dipleriyle oynarken,<br />
Lestrade’in, şeytanca bakışlarında merak ve kızgınlık okunuyordu. Hiçbiri konuşmaya fırsat bulamadan<br />
birisi kapıya vurdu. Ve köprüaltı çocuklarının pis kokan sözcüsü genç Wiggins, içeri girdi.<br />
“Lütfen, efendim,” dedi, elini alnına götürüp, saygıyla selâm vererek. “Arabanız aşağıda bekliyor.”<br />
“Aferin evlât,” dedi <strong>Holmes</strong> tatlı bir ses tonuyla. “Bu kelepçe modelini neden Scotland Yard’a<br />
tanıtmıyorsunuz?” diye sözlerine devam ederken, açtığı çekmeceden bir çift kelepçe çıkartıp, müfettişlere<br />
gösterdi. “Kilidi ne kadar da mükemmel çalışıyor. Bir anda kapanıyor.”<br />
“Eski kelepçeler yeterince iyi,” dedi Lestrade, “Tabii kelepçeleyecek adam bulursak.”<br />
“Çok güzel, çok güzel,” dedi <strong>Holmes</strong> gülerek. “Arabacı, bavullarımı taşımama yardım edebilir sanırım.<br />
Arabacının yukarı gelmesini söyle, Wiggins.”<br />
Arkadaşımın bir tatile çıkıyormuş gibi konuşmasına şaşırmıştım. Çünkü, bana hiçbir şeyden<br />
bahsetmemişti. Odadaki ufak valizi çekip, valizin kemerlerini sıkmaya başladı. Arabacı odaya girdiğinde<br />
kendini işine çoktan kaptırmıştı.<br />
“Bana biraz yardım etsene, arabacı,” dedi. Fakat, konuşurken yüzünü arabacıya dönmemişti.<br />
Arabacı, asık yüzle ve asabi bir şekilde içeri girerek, yardım etmek için ellerini uzattı. Aynı anda bir<br />
metalden çıkan sert bir ses duyuldu ve <strong>Sherlock</strong> <strong>Holmes</strong> ayağa kalktı.<br />
“Baylar,” diye bağırdı, gözleri parıldayarak, “Sizlere Enoch Drebber’ın ve Joseph Stangerson’un katili<br />
Bay Jefferson Hope’u takdim ederim.”<br />
Her şey bir anda olup bitmişti - o kadar çabucak olmuştu ki, ne olduğunu tam olarak anlamaya fırsatım<br />
olmadı. O an <strong>Holmes</strong>’un, yüzündeki muzafferane ifadeyi, sesinin yankılanmasını, korkunç yüzlü<br />
arabacının, bileklerinde sanki büyüyle bir anda beliren parıltılı kelepçelere, afallamış bir şekilde<br />
baktığını çok net hatırlıyorum. Bir iki saniye herkes heykel gibi kaldı. Ardından, kıskıvrak yakalanan<br />
arabacı, müthiş bir kuvvetle, <strong>Holmes</strong>’un ellerinden kurtulmayı başardı ve kendini camdan dışarı atmak<br />
için ileri fırladı. Karşısında, dairenin ahşap kısımları ve cam vardı ama, daha camdan başını uzatamadan<br />
Gregson, Lestrade ve <strong>Holmes</strong>, avlarına saldıran av köpekleri gibi arabacının üzerine atıldılar. Adamı<br />
etkisiz hâle getirmek için, işe ben de karıştım ve müthiş bir boğuşma başladı. Adam o kadar güçlü ve<br />
vahşiydi ki, dördümüzü de hiç durmadan silkip attı. Saralı bir insanın sahip olduğu müthiş bir güce sahipti<br />
sanki. Yüzü ve elleri, camdan çıkmaya çalışırken parçalanmıştı ama, kan kaybı direncini azaltamamıştı.<br />
Lestrade onu boyun bağından yakalayıp da boğazını sıkmaya başlayana kadar çabalarının boşuna<br />
olduğunu anlatamadık. Sonunda adamı kıskıvrak yakalayıp ellerini ve ayaklarını sıkısıkı bağladık. Buna<br />
rağmen hâlâ debeleniyordu, üstelik elleri kelepçeliydi de. Bu da bittikten sonra nefes nefese kalmış bir