23.04.2017 Views

Arthur-Conan-Doyle-Sherlock-Holmes-Kızıl-Soruşturma

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Hope, sağ tarafında duran tabancasının kabzasına eliyle vurdu. “Sayıları bizim için çok fazla ama, yine<br />

de iki üç tanesini de bizimle birlikte götürürüz,” dedi fesat bir gülüşle.<br />

Evdeki tüm ışıklar söndürüldü ve Ferrier, karanlık pencereden, bir zamanlar kendisinin olan ama<br />

sonsuza kadar terk etmek üzere olduğu topraklarına son bir kez daha baktı. Topraklarını gözden çıkarmaya<br />

kendini çoktan hazırlamıştı ve kızının hayatı ve mutluluğu, mahvolan servetinin yol açtığı üzüntüden daha<br />

ağır basıyordu. Hışırdayan ağaç yaprakları ve uçsuz bucaksız tarım tarlaları da dahil olmak üzere her şey,<br />

o kadar sakin ve huzurlu görünüyordu ki, katillerin nerelere pusuya yattığını fark etmek çok zordu. Ama<br />

genç avcının, bembeyaz yüzündeki ifade, eve yaklaşırken kafasındaki soruların cevabını aldığına işaret<br />

ediyordu.<br />

Ferrier, altınlarla ve banknotlarla dolu çantayı, Jefferson Hope da hazırladığı erzakı ve suyu almıştı. Bu<br />

sırada Lucy’nin elinde birkaç özel eşyasını koyduğu küçük bir çanta vardı. Camı yavaşça ve dikkatlice<br />

açarak karanlık bir bulutun ayı örtmesini bekledikten sonra, evin küçük bahçesine birer birer girdiler.<br />

Nefeslerini tutan kaçaklar, çömelip yürüyerek bahçeyi geçtiler ve bahçenin etrafını çeviren ağaçların<br />

kenarından geçip giderek mısır tarlasına çıkan geçide geldiler. Tam buraya varmışlardı ki, genç adam iki<br />

yol arkadaşını kollarından çekip gölgeye sürükledi, sessizce ve heyecandan titrer bir halde yere yattılar.<br />

Zamanında almış olduğu eğitim, Jefferson Hope’un kulaklarının bir vaşağınkiler kadar keskin olmasına<br />

yaramıştı. Biraz öteden, bir baykuşun bir diğerine acıklı bir şekilde öterek karşılık vermesinden önce,<br />

kendilerini yere güçlükle atabilmişlerdi. Aynı anda, belirsiz ve şüpheli bir figür, ilerlemekte oldukları<br />

geçitte belirdi ve yine baykuş taklidi yapıp, acıklı bir şekilde öterek sinyal vermesiyle birlikte karanlığın<br />

içinden ikinci bir adam ortaya çıktı.<br />

“Yarın, gece yarısı,” dedi otorite sahibi gibi gözüken ilki. “Çobanaldatan üç kere ötünce.”<br />

“Pekala,” dedi beriki. “Drebber Kardeşe söyleyeyim mi?”<br />

“Bunu ona ilet, o da diğerlerine iletsin. Dokuza yedi!”<br />

“Yediye beş!” diye tekrar etti beriki ve iki figür, değişik yönlere ayrıldılar. Son sözleri, kendi<br />

aralarında bir tür işaret ve parola olmalıydı. Ayak sesleri yavaş yavaş kesilince, Jefferson Hope ayağa<br />

fırladı ve yol arkadaşlarının geçitten geçmesine yardım edip onlara tarlalarda hızlı adımlarla yol<br />

gösterdi, bu sırada gücü tükenen kızın, koluna girerek yürümesine yardım ediyordu.<br />

“Acele edin! Acele edin!” diyordu nefesi kesilerek. “Nöbetçilerin bulunduğu bölgeden geçiyoruz. Her<br />

şey, adımlarımızın çabukluğuna bağlı. Acele edin!”<br />

Ana yola çıkınca, daha hızlı ilerlediler. Yolda şans eseri hiç kimseyle karşılaşmadılar ve bir tarlaya<br />

girerek yine kimseye görünmeden yollarına devam ettiler. Genç avcı, kasabaya varmadan önce, dağlara<br />

çıkan engebeli ve dar bir patikaya saptı. Tepelerindeki iki sivri tepe, karanlıkta, her zamankinden daha<br />

kocaman ve korkunç görünüyordu ve bu iki tepeyi birbirinden ayıran boşluk da atlarının, kendilerini<br />

beklediği Kartal Kanyonu oluyordu. Jefferson Hope emin olduğu içgüdüleriyle, iri kaya parçalarının<br />

arasında yolunu bulup sadık hayvanların iplerle kazıklara bağlandığı, kayalarla gizlenmiş köşeye gelene<br />

kadar, kurumuş bir dere yatağını takip etti. Kızı bir ata bindirdiler ve yaşlı Ferrier, para çantasıyla<br />

atlardan diğerine binerken, Jefferson Hope da kendi atına binerek, dik ve tehlikeli patikadan aşağı inmeye<br />

başladılar.<br />

Doğanın bu korkunç yüzünü görmeye alışkın olmayan herkes için, korkunç sayılabilecek bir yoldan<br />

geçiyorlardı. Bir taraflarında, pürüzlü yüzeyinde taşlaşmış bir canavarın kaburga kemiklerini andıran<br />

volkanik taşların olduğu, karanlık, çetin ve yaklaşık bin metre yükseklikte olup, insanı tehdit eder bir

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!