23.04.2017 Views

Arthur-Conan-Doyle-Sherlock-Holmes-Kızıl-Soruşturma

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

duruma sokuyordu. Sonradan, zorunlu kaldığı için girdiği dine karşı kayıtsız kaldığı için, kendisini<br />

suçlayanlar vardı, bazıları da gözünü para hırsının bürüdüğünü ve elinde olmadan masraflarının arttığını<br />

ya da cimriliği yüzünden evlenmediğini iddia ediyordu. Diğerleri de eski bir aşk ilişkisinden, Atlantik’in<br />

kıyısında, onun özlemiyle yanıp tutuşan bir kadından söz ediyorlardı. Her ne sebeple olursa olsun Ferrier<br />

bekâr kaldı. Diğer her yönden, bu yeni yerleşimin tüm kurallarına ayak uydurdu ve dinsel inançlarına<br />

sadık, adımlarını doğru atan bir adam olarak ün kazandı.<br />

Lucy Ferrier, kütükten yapılmış kulübede büyüdü ve babasına, giriştiği işlerde yardım etti. Dağların<br />

insanın içine işleyen havası ve çam ağaçlarının güzel kokusu, küçük kız için bir dadının ve annenin yerini<br />

aldı. Takip eden yıllar boyunca boyu uzadı ve biraz daha güçlendi, yanakları daha da pembeleşti ve<br />

adımlarını daha bir sağlam atmaya başladı. Yoldan geçerken Ferrier’in çiftliğine uğrayan birçok yolcu,<br />

buğday tarlalarındaki kıvrak, genç kız figürünü izlediklerinde ya da onunla, babasının kısrağına binerken<br />

karşılaştıklarında, gerçek bir Batılı çocuğun, becerisiyle ve zerafetiyle her şeyin üstesinden geldiğini<br />

görerek, uzun zamandan beri unutmuş oldukları birçok düşüncenin zihinlerinde canlandığını<br />

hissediyorlardı. Böylece tomurcuk çiçek açtı ve babasının, en zengin çiftçilerden biri olduğu sene, Pasifik<br />

boyunca rastlanabilecek en güzel Amerikalı kızlardan biri olup çıkmıştı.<br />

Fakat kızının gelişip çok güzel bir kız olduğunu ilk fark eden babası olmadı. Zaten genellikle böyle olur.<br />

Bu gizemli değişim, zamanla ölçülemeyecek kadar gizlice ve yavaş yavaş olur. Genç kız, bir ses tonu ya<br />

da bir elin dokunuşuyla heyecandan içi içine sığmayacak hale gelene kadar, kendini hiç tanıyamaz ve<br />

korkuyla karışık bir gururla, içinde yeni ve daha büyük bir doğanın doğduğuna inanır. O günü<br />

hatırlayamayan ve yeni bir hayatın müjdecisi o küçük olayı unutan pek az kadın vardır. Lucy Ferrier’e<br />

gelince, ilerde kaderini ve beraberinde birçok şeyi etkileyecek olan bu durum, kendisi için oldukça<br />

ciddiydi.<br />

* * *<br />

Sıcak bir Haziran sabahıydı ve Ahir Zaman Azizleri, kovanlarını kendilerine amblem olarak seçen,<br />

arılar kadar meşguldüler. Tarlalarda ve sokaklarda insanlar harıl harıl çalışıyordu. California’da altın<br />

arayıcılığı salgını baş gösterdiğinden ve kara yolu, Seçilmişlerin şehrinden geçtiği için anayol boyunca<br />

katırlar, sırtlarındaki ağır yüklerle, uzun sıralar oluşturmuştu, hepsi de batıya gidiyordu. Uçsuz bucaksız<br />

otlaklarından koyunlarını ve öküzlerini getirenler ve bitmez tükenmez yolculukları sonucunda atları kadar<br />

yorgunluktan bitkin düşmüş göçmenler vardı. Tüm bu karmakarışık kalabalığın arasında, hünerli bir<br />

binicinin ustaca at sürüşüyle Lucy Ferrier, dört nala at koşturuyordu. Güzel yüzü, yaptığı egzersiz sonucu<br />

kıpkırmızı kalmıştı ve uzun, parlak saçları, arkasından uçuşarak havada dalgalanıyordu. Kasabadaki<br />

babası, onu bir iş için çağırmıştı ve önceden de birçok kez yaptığı gibi, gençliğin verdiği tüm<br />

korkusuzlukla ve yalnızca verilen işi nasıl yerine getireceğini düşünerek atını dörtnala sürüyordu. Uzun ve<br />

zorlu bir yolculuğa çıkmış olan kervanlardaki erkekler, onu hayranlıkla izlediler ve hayvan derisinden<br />

yapılmış giysileri içindeki <strong>Kızıl</strong>derililer bile, solgun yüzlü genç kızın güzelliğine hayran hayran bakarken,<br />

o her zamanki kolay heyecana kapılmama özelliklerini yitirdiler.<br />

Kasabanın civarına vardığında, düzlüklerden gelen vahşi bakışlı altı adamın sürdüğü büyük bir hayvan<br />

sürüsünün yolu tıkadığını gördü. Atını sabırsızlıkla aralık gördüğü bir yere sürerek bu engeli aşmayı<br />

denedi. Aralıktan daha yeni geçiyordu ki hayvanlar arkasından iyice yaklaştılar ve kendini sel gibi<br />

üzerine gelen vahşi gözlü, uzun boynuzlu boğaların tam ortasında buldu. Sığırlarla uğraşmaya alışkın<br />

olduğundan, bu durum karşısında paniğe düşmedi ve sürüyü yarabilme umuduyla, atını ayakta tutabilmek<br />

için her yolu denedi. Fakat, boğalardan birinin boynuzu kazara ya da kasten kısrağın böğrüne geldi ve<br />

hayvancağız delirecek kadar ürktü ve canının da yanmasıyla, bir anda şaha kalkıp öfkeyle kişneyerek en<br />

usta sürücüyü bile üzerinden atacak gibi zıplayıp havaya sıçramaya başladı. Durum, çok tehlikeli bir hâl

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!