Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
görünümü olan sarp ve kayalık bir uçurum vardı. Diğer tarafta, iri kayaların ve birikmiş parçaların<br />
yarattığı engebeli yol ilerlemeye engel oluyordu. Yol öyle düzensizdi ki, bazen tek sıra halinde ilerlemek<br />
zorunda kalıyorlardı. Güçlüklerle dolu bu yoldan, yalnızca usta biniciler atlarını geçirebilirlerdi. Ama<br />
tüm tehlikelere ve zorluklara karşın, kaçakların yüreklerinde en ufak bir kaygı bile yoktu çünkü, attıkları<br />
her adım sayesinde peşlerindekilerden ve kendilerini bekleyen kötülüklerden biraz daha uzaklaşıyorlardı.<br />
Fakat çok geçmeden, hâlâ Azizlerin topraklarında olduklarını gördüler. Bu sırada, Lucy’nin korkup<br />
bağırarak, bir tepeyi işaret etmesiyle, yolun en tehlikeli bölümüne geldiklerini anladılar. Yola tepeden<br />
bakan ve gökyüzüne doğru uzanan karanlık ve düz patikada, bir nöbetçi tek başına duruyordu. Atlıların<br />
nöbetçiyi görmesiyle nöbetçinin atlıları görmesi bir oldu ve nöbetçinin “Kim var orada?” diye<br />
seslenmesi, sessiz kanyonda yankılandı.<br />
“Nevada’ya giden yolcular,” dedi Jefferson Hope, eğerinde asılı duran tüfeğine elini götürerek.<br />
Hope’un hareketinden şüphelenen nöbetçi de parmağını tüfeğinin tetiğine götürdü. Kaçaklar, verdikleri<br />
cevaptan tatmin olmamış bir şekilde kendilerini izleyen nöbetçiye şüpheyle bakıyorlardı.<br />
Nöbetçi “Kimin izniyle?” diye sordu.<br />
“Kutsal Dörtlünün,” diye cevap verdi Ferrier. Mormon’larla yaşadığı zaman içinde, edindiği tecrübeler<br />
ona, adını verebileceği en yüksek otoritenin, Kutsal Dörtlü olduğunu öğretmişti.<br />
“Dokuza yedi,” diye bağırdı nöbetçi.<br />
“Yediye beş,” diye karşılık verdi Jefferson Hope hemen, bahçede duyduğu parolayı hatırlayarak.<br />
“Geçin, Tanrı sizinle olsun,” dedi yukarıdaki nöbetçi. Onun bulunduğu yerin ilerisinde, yol genişliyordu<br />
ve atlar tırıs gitmeye başlamışlardı. Arkalarına baktıklarında, yalnız başına nöbet tutan adamın, oturmak<br />
için yere doğru eğildiğini gördüler. Seçilmiş insanların sınırlarından çıktıklarını ve kendilerini özgürlüğün<br />
beklediğini biliyorlardı.