07.01.2013 Views

ASKON EKONOMİ RAPORLARI: 14 KÜRESEL KRİZDEN KIRILGAN ...

ASKON EKONOMİ RAPORLARI: 14 KÜRESEL KRİZDEN KIRILGAN ...

ASKON EKONOMİ RAPORLARI: 14 KÜRESEL KRİZDEN KIRILGAN ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

40<br />

Suyun endüstriyel kullanımı ülkelerin geliri arttıkça artış göstermektedir. Düşük ve orta gelirli ülkelerde yüzde<br />

10’luk olan kullanım yüksek gelirli ülkelerde yüzde 59’a çıkmaktadır. Şekil 4’te de görüleceği üzere düşük ve orta<br />

gelirli ülkelerde su tüketiminin büyük bir kısmı tarımsal üretim için kullanılmaktadır.<br />

Yine iklim değişiklikleri kapsamında bir diğer önemli husus ise Kyoto Anlaşması olmaktadır. Kutu 2’de<br />

Kyoto’dan beklentiler ve bu anlaşmanın muhtemel riskleri açıklanmaktadır.<br />

Kutu 2: Kyoto Anlaşması?<br />

Dünya üzerinde küresel anlamda en önemli olan olayların başında atmosfer kirlenmesi gelmektedir. Mevsimler<br />

değişmiş, iklim yapısı değişmiş ve insanlık toplu halde akibeti belirsiz bir yöne doğru yönelmiştir. Bu küresel soruna<br />

çözüm bulmak amacı ile BM nezdinde 1992’de Brezilya’nın Rio de Janerio kentindebir toplantı yapılmış ve “Küresel<br />

İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” taslağı tartışmaya açılmış, 1997 yılında ise imzaya hazır hale getirilmiştir. Kısacası,<br />

Kyoto Protokolü, BM tarafından hazırlanan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’dir. İmza yeri Japonya’nın Kyoto şehri<br />

olduğu için kısaca “Kyoto Protokolü” olarak isimlendirilmektedir. Bu protokolün gereği, ülkelerin gaz salınımlarını 1990<br />

yılında atmosfere saldıkları gaz miktarının yüzde 5.2 kadar gerisine çekmeyi amaçlamaktadır. Anlaşmanın şartlarından<br />

birisi de imzaya açılabilmesi için imzalayan ülkelerin toplam sera gazı salımlarının dünya toplam sera gazı salımının<br />

en az yüzde 55’ini oluşturması gerekliliği idi. Bu nedenle 8 senelik bir bekleyiş sürmüş, en sonunda 2004 yılında<br />

Rusya’nın ikna edilmesi ile bu yeterlilik sağlanmış ve sözleşme imzalanmıştır. Şu anda imzalayan ülke sayısı 182’dir.<br />

Ülkemiz açısından bu anlaşmaya imza atmaması durumunda sanki üçüncü dünya ülkesi veya bir Afrika ülkesi imiş gibi<br />

mualeme görmektedir. Ancak ABD’de Kyoto’yu imzalamamıştır. Bu çok manidar bir husustur ve üzerinde düşünülmesi<br />

gerekmektedir. ABD dünya petrolünün yüzde 25’ini tüketmekte ve anlaşmayı gönülden desteklediğini belirtmekte ancak<br />

imzalamamaktadır. Dünya petrolünün yüzde 8’ini tüketen Çin, yüzde üçünü tüketen Hindistan ve yüzde ikisini tüketen<br />

Brezilya ise sadece gözlemci olarak katılıp, herhangi bir yükümlülüklerinin olmayacağını ifade etmişlerdir. Bu sayılan<br />

ülkelerin nüfusu toplamda 2.7 milyarı bulmakta ve dünya petrolünün yüzde 38’ini tüketmektedirler. Kısacası, Protokolde<br />

imza sahibi olan 163 ülkeden daha fazla petrol tüketmektedirler.<br />

Atmasfore yayılan bu gazlar sadece petrol tüketiminden kaynaklanmamakta, örneğin Çin, bol miktardaki kömür<br />

rezervlerini kullanarak enerji üretmek istemekte ve her yıl onlarca santral kurmaktadır. Dolayısı ile bu santrallerin de<br />

hava kirliliğine olan katkısı çok yüksek düzeyde olmaktadır. ABD ve Çin’in temel itiraz noktası gaz salınım hesaplarının<br />

kişi başına düşen gaz salımı olarak hesaplanması yönündedir.<br />

Karbon Kredi Sertifikası<br />

Ülkelerin protokol şartlarına uyabilmesi ve 2008-2012 yılları arasındaki periyotta gaz miktarlarını 1990’ın yüzde<br />

5.2 daha altına çekebilmeleri için enerji, çelik, çimento, cam, tuğla, kağıt vb. sanayilerde kullanılan enerjiler sebebiyle<br />

oluşan atmosfer kirliliği ve gaz miktarını düşürmeleri gerekmektedirler. 1990’ın yüzde 5.2 altına inmek demek<br />

bugünkü üretim şartlarında yüzde 30’lara yaklaşan bir rakam anlamı taşımaktadır. Teknolojinin bir anda gaz salımını<br />

azaltamayacağını düşünürsek, bunu azaltmanın tek yolu üretimin yüzde 30 azaltılmasından geçmektedir. Eğer<br />

gaz salınımı azaltılmaz ise atmosfere yayılan bu kirlilik nedeni ile bir bedel ödenmesi gerekecektir. Bu noktada<br />

bedel ödeyen ise bunu atmosfere salan ülke veya şirket olacaktır. Her ülkenin ve ülke içindeki şirketin belirli bir<br />

miktar “Karbon Salım” izni olacaktır. Bu kotayı aşmak isteyen, yani daha fazla üretim yapmak isteyenlerin ise bedelini<br />

ödemeleri yani “Karbon Salım Sertifikası” almaları gerekmektedir. Hatta bu nedenle kurulmuş bir borsa “Karbon Kredi<br />

Sertifikası Borsası” kurulmuş ve Flexible Mechanism (Esnek Mekanizma), Clean Developing Mechanism (Temiz<br />

Gelişim Mekanizması), ve Joint Implementation (Müşterek Uygulama) adları ile farklı mekanizmalar oluşturulmuş,<br />

protokol kapsamına alınmıştır.<br />

Karbon Kredi Sertifikası Borsası, Almanya, İtalya, Fransa, İspanya ve İtalya ile birlikte Japonya ve Kanada tarafından<br />

kurulmuştur. Bu borsa aracılığı ile gaz salımı az olan fakir ve az gelişmiş ülkelerin elinde bulunan karbon kotalarının<br />

alınması ve satılması düşünülmektedir. Bu sertifikaların satışı Londra borsası ile birlikte 4 borsada daha yapılmaktadır.<br />

İşlemlerin yüzde 80’i Londra borsasında yapılmakta ve 2008 yılındaki değerleri 70 milyar dolar civarında olmaktadır.<br />

Bir ton karbon karşılığı sertifika değeri 18.37 Euro düzeylerindedir. On yıllık bir süreç sonunda bu sektörün yaklaşık 3<br />

trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağı düşünülmektedir.<br />

Küresel düzeyde yaşanan bir sorundan bile para kazanma yöntemi elde eden bu protokol şartlarına bakıldığında<br />

zengin olan ülkelerin üretimlerini daha da arttırması ve fakir ülkeler üzerinden para kazanmasını sağlayacak bir sistem<br />

kurulduğu görülecektir. Kötü senaryolar arasında örneğin ülkemiz açısından bakıldığında alacak karbon sertifikası<br />

bulamamamız durumunda üretimi askıya almak veya üretimi durdurmak, işsizliğin artması gibi hususlar gündeme<br />

gelecektir.<br />

Sistemin işleyişindeki diğer bir nokta ise daha az sera gazı salımı için daha iyi bir teknolojinin pazarlanması şeklinde<br />

olacaktır. Teknolojinin de gelişmiş ülkelerde olduğu düşünüldüğünde bu da yeni bir pazar olacak ve eski teknoloji<br />

ile yaptığımız ve düşük kaliteli linyitlerimizle işlettiğimiz santraller yerine ya karbon kredisi satın alınacak ya da bu<br />

santrallerin modernizasyonu için para ödenecektir.<br />

Bu yazının hazırlandığı an itibariyle ülkemizde üç şirket kar bon sertifikası işine girmiş durumdadır. Ülkemizde bazı<br />

karbon kazanım projeleri ile özel şirketlerin para kazanması mümkün olmakla birlikte makro düzeyde kaybedilecekler ve<br />

vatandaşın cebinden çıkacaklar çok daha yüksek düzeydedir. Bu protokolün bir sonucu olarak artan üretim maliyetleri<br />

ve azalan arz nedeni ile fiyatlar yükselecek, hayat pahalılığı artacak ve Türkiye’de özellikle orta ve düşük gelirli sınıf<br />

açısından ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır.<br />

Kyoto Anlaşması, küresel ısınma bahanesi ile para kazanmak için ortaya konulmuş bir sistemden başka bir şey<br />

değildir.<br />

TÜRKİYE <strong>EKONOMİ</strong>Sİ 2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!