ASKON EKONOMİ RAPORLARI: 14 KÜRESEL KRİZDEN KIRILGAN ...
ASKON EKONOMİ RAPORLARI: 14 KÜRESEL KRİZDEN KIRILGAN ...
ASKON EKONOMİ RAPORLARI: 14 KÜRESEL KRİZDEN KIRILGAN ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
54<br />
milyar dolar, 2005 yılında yüzde 15 artışla 1.5 milyar dolar, 2006 yılında yüzde 35’lik artış ile 2 milyar dolar, 2007<br />
yılında yüzde 30.5 artışla 2.715 milyar dolar olmuş, 2008 yılında ise yüzde 30 civarında artış yaşanmıştır.<br />
Bugün Dünya üzerinde yıllık 1.5 trilyon dolar değerinde 10 milyar ton üzerinde maden üretilmektedir.<br />
Bu pazar içinde ülkemizin 132 ülke arasında toplam üretim değeri itibariyle 28., maden çeşitliliği itibariyle<br />
10. sırada yer almaktadır. Dünyada ticareti yapılan doksan çeşit madenden yetmiş yedisinin ülkemizde var olduğu<br />
tespit edilmiştir. Ancak bunlardan 60 civarında maden ve mineralin üretimi yapılmaktadır. Bu madenlerin varlığı bir<br />
araştırma konusu iken bunların çıkarılması ve satışı ise bambaşka bir konudur. Ülkemizde bir an evvel derin<br />
maden aramacılığı ve işletmeciliğine geçilerek bu madenlerin gerçek potansiyelini ve çıkarma maliyetlerini<br />
detaylı bir şekilde analiz etmeliyiz.<br />
Ülkemizde toplamda 150 milyon tonu bulan maden üretimi büyük oranda inşaat, sanayi sektöründe hammadde<br />
olarak tüketilmekte ve yıllık 5-6 milyar dolarlık bir katma değer sağlamaktadır.<br />
Önemli ithal kalemlerinden birisi olan altının ülkemizdeki teorik potansiyeli 6.500 ton civarındadır.<br />
Şu ana kadar yapılan çalışmalarla 600 ton altın varlığı görünür hale getirilmiş, ancak 50 ton civarında altın ancak<br />
üretilebilmiştir. Ülkemizde ortalama her yıl 300 ton altın ithal edilmekte ve bunun da 100-150 tonu işlenerek ihraç<br />
edilmektedir. Dolayısı ile ülkemizdeki iç tüketimi yapılan altın tutarı yaklaşık olarak 2-3 milyar doları bulmaktadır.<br />
Mevcut rezervlerin kullanılır hale getirilerek dış ticaret dengesini bozan bu altın ithalatının engellenmesi<br />
gerekmektedir.<br />
Enerji<br />
Jeotermal enerji, yer kabuğunun çeşitli katmanlarında bulunan ısı ile oluşan, buhar, gaz ve kimyasal maddeler<br />
içeren sıcak su kaynaklarından elde edilen yenilenebilir ve sürdürülebilir bir enerji türü olarak tanımlanabilir. Bu<br />
enerji ile işletilen elektrik santrallerinin kurulum maliyeti düşük, inşaat süreleri kısa ve yakıt maliyetleri nerede ise<br />
sıfırdır.<br />
Dünyada yirmi beş ülke bu enerjiden elektrik üretmektedir. Jeotermal ısı ve kaplıca uygulamalarında, Çin,<br />
Japonya, ABD ve İzlanda’dan sonra beşinci sırada olmamıza rağmen jeotermal elektrik kurulu gücümüz çok kısıtlı<br />
kalmaktadır. Bu tür santrallerin yapımına yönelik lisans alınıp inşaatlarına başlanmış bile olsa henüz yeteri kadar<br />
yaygınlaşamamıştır. Ülkemizdeki potansiyel yılda 16 milyar KWh elektrik üretimini yakalayacak kapasitededir. Bu<br />
ise iki nükleer santrale eşdeğer enerji üretimi ve yılda yaklaşık on milyon ton karbondioksitin çevreye salınımını<br />
engellemek demektir.<br />
Bu enerji türünün fosil enerji kaynakları ile yarışmasına gerek bulunmamaktadır. En azından bina ısıtması,<br />
seracılık, kültür balıkçılığı ve kaplıcalar gibi direk ısıl uygulamalarında rahatlıkla kullanılabilmektedir. Örneğin<br />
ülkemizdeki potansiyel 1 milyon konutun bu enerji ile ısıtılmasını sağlayabilecek güçtedir. Ancak henüz yeteri kadar<br />
yaygın olmayan bu enerjinin yaygınlaştırılması için gerekenler yapılmalıdır. Bunlar;<br />
Jeotermal enerjinin çevre dostu olarak kalmasını sağlayacak yasal düzenlemenin yapılması, reenjeksiyonun<br />
jeotermal kaynak kullanımında gerekli ve vazgeçilmez bir parça olması sağlanmalıdır.<br />
Elektrik üretimine elverişli ise bu kaynaklar, ihaleler hızlı yapılmalı, bürokrasi minimuma indirilmeli,<br />
alım garantileri ile teşvikler sağlanmalı ve kısacası bu yatırımlar cazip hale getirilmelidir.<br />
Toplu konut ısıtmasında kullanılacak ise bir standart getirilmeli ve keyfi yapılanmaya izin verilmemelidir.<br />
Jeotermal enerji kullanımındaki maliyetlerin doğalgaz kullanımına veya diğer yöntemlere göre düşük kalması<br />
sağlanmalıdır. Bu durum, gerçek dışı veya sabit fiyat gibi verimsiz uygulamalar yapılmalı anlamı taşımamaktadır.<br />
Ev ve iş yerlerinde kullanılan hava kaynaklı klimalar yerine toprak kaynaklı ısı pompalarının kullanılması<br />
yönünde gereken teşvikler sağlanmalıdır. Her ne kadar ilk kurulum maliyetleri yüksek olsa bile binalarda düşük enerji<br />
maliyetli ısıtma ve soğutmanın sağlanmasında ve gürültü kirliliğinin oluşmamasında çok faydaları da görülecektir.<br />
Jeotermal projelerin karşılaştığı engelleri ortadan kaldırmak, teşvikte bulunmak ve talep ve gereç temininde<br />
artış sağlamak amacı ile kurulan GeoFund, Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin jeotermal projelerine destek vermektedir.<br />
TÜRKİYE <strong>EKONOMİ</strong>Sİ 2010