You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Türkmenistan<br />
olduğunu kabul etmiş ve ordusunda elbise ve silah reformu<br />
yapmıştır. Bu reform Çin tarihinde “Hun kıyafeti ve<br />
atlı okçuluğu” reformu olarak adlandırılmıştır. Böylece<br />
Chao Devleti ordusunda ağır zırhlı birlikler terkedilmiş,<br />
Hunların hafif süvari birlikleri taklit edilmiş, askeri kıyafetler<br />
değişmiş, at kullanmaya uygun olmayan Çin’in uzun<br />
etekli giysileri yerine Hunların pantolon ve çapanları kullanılmaya<br />
başlanmıştır” şeklinde aktarmıştır (ayrıca bkz.<br />
Eberhard, 1987: 52; Onat, s.69-70).<br />
Türk giysilerinin ortak birliğinin en önemli özelliklerinden<br />
birisi pek çok Türk halklarında kadın ve erkek kıyafetlerinin<br />
biçimlerinin arasındaki belli bir ayrımın olmamasıdır.<br />
Ancak her sosyal tabakanın ayrı bir giysi biçimi<br />
oluşturulmuştur. Türk giysileri içinde yalnızca erkek veya<br />
kadın giysisi diyebileceğimiz bir parça bulunmamaktadır<br />
(Eruz 1998,297). Türklerde kadın ve erkek takılarda dâhil<br />
olmak üzere tüm giysileri ve onların parçalarını birlikte<br />
kullanmışlardır (Esin 1959,160). Ayrım giysi parçalarında<br />
değil bunların kullanım şekillerinden, aksesuar farklılıklarından<br />
ve süslemelerin yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.<br />
Kadın ve erkek ayrımın belirleyiciliğinin en önemli<br />
parçası başlıklar olmuştur. Örneğin; Azerbaycan Millî<br />
Tarih Müzesi Koleksiyonu’nda bulunan kadın giyiminin<br />
biçimsel özelliklerinin Anadolu’da Diyarbakır Karacadağ,<br />
Derik ve Gelengöç köylerinde kullanılan “Kotik” adı verilen<br />
giysilerin birbirine benzerliği ortak kültürün belgeleri<br />
olarak sunulabilir.<br />
2.1. Başlıklar ve Baş Biçimlendirmedeki Ortak<br />
Özellikler<br />
Türklerde kişinin başkalarına üstünlüğünün belirlemek<br />
için dış görünümünü kullanması başlık ile ilişkilendirilebilir.<br />
Özden Süslü’nün (1989:150) Anadolu Selçuklu kıyafetleri<br />
ile ilgili yapmış olduğu çalışmasında Türk tipini<br />
“yuvarlak çehreli, şakalara doğru hafif çekik badem gözlü,<br />
yay kaşlı, sivri kalkık burunlu, küçük ağızlıdır. Bele kadar<br />
inen uzun örgülü saçlı” olarak tanımlamıştır. Bu örgülü<br />
saçlar Göktürklerde, Uygurlarda, Abbasilerde ve Cevsak<br />
ül-Hakani saray duvar resimlerinde görülmektedir. Örgülü<br />
saç geleneği Anadolu’da da devam ettirilmiştir. Zülüflerin<br />
örülmeden bırakılması geleneği evlilik işareti olarak<br />
kullanılmıştır. Divanü Lugâti’t-Türk’te zülüf, “kesme” kâkül,<br />
zülüf, perçem, “onğıklan” ise zülüflü olmak, takma<br />
saçlanmak, “önğik” kadınların takma olarak keçi kılından<br />
yaptıkları zülüf, “önğik yürgeyek” ulanmış zülüf, “önğiklen”<br />
zülüflü olmak, takma saç zülüf takmak olarak tanımlanmıştır<br />
ki zülüf kesme kullanılması çok önemli ve eski<br />
bir geleneğe dayanmaktadır. Araz (1956:8) Anadolu’da zilifleri<br />
örülmemiş ve örgüleri çembere geçirilmemiş bir Yörük<br />
kadınının yeni gelin olduğunu ve gelinlerin dalfesin<br />
üzerine renkli örtüleri kullandığını evlenmek istemeyen<br />
dul kadınların zilif kesmediğini ve kara yazma bağladığını,<br />
bu kadınların zilif kesmesi durumunun yeniden evlenmek<br />
isteği olarak kabul gördüğünü belirtmiştir.<br />
149<br />
Giyim Kuşam