23.11.2017 Views

ortakmiras_23112017

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

258<br />

Ortak Miras<br />

Bu konuda Ekrem Özbay’ın “Türkmenistan’dan Anadolu’ya<br />

Örf, Adet ve Halk İnançları (2007)” adlı karşılaştırmalı<br />

eserinde geniş bilgi mevcuttur.<br />

Yeme-içme ve davranışların çocuğa yapabileceği tesirler<br />

hususunda da ilgi çekici inançlar ve pratikler mevcuttur.<br />

Bazı bölgelerde hamile kadın fiziki yapısını çok beğendiği<br />

birine dikkatlice bakarsa, çocuğun ona benzeyeceğine inanılır<br />

(Elbistan).<br />

Hamile kadın, hamileliğin belli bir döneminde “aş erme”<br />

halini yaşayabilir. Yani belli yiyecekleri canı çeker. Ekşi<br />

yiyecekleri canı çeken hamile kız, tatlıya aş erenin oğlan<br />

doğuracağına, eğer canının çektiği o yiyeceği yiyemezse<br />

kendisine veya doğacak çocuğa zarar geleceğine inanılır.<br />

Çocuğun düşmesinden veya sakat doğmasından korkulur.<br />

Bazı yörelerde hamile kadın, bebek karnında oynadığı<br />

zaman güzel birine, altın yüzüğe, bileziğe, aya, güneşe<br />

bakarsa çocuğun güzel olacağına, eğer tavşana bakarsa çocuğun<br />

tavşan dudaklı olacağına inanılır. Çocuğun çirkin<br />

olmasını önlemek için hayvanlara bakılmamalı, tavşan eti<br />

yenilmemelidir.<br />

Meyvelerin yenmesi de değişik yorumlara ve inanmalara<br />

sebep olmaktadır. Hamile iken muşmula yiyen kadının<br />

çocuğu akıllı, ayva yiyenin güzel, nar yiyenin çocuğunun<br />

yanakları kırmızı, ekşi pestil yiyenin esmer, tatlı yiyenin<br />

çocuğu güzel ve gürbüz olur. Eğer hamile kadın ekşi yerse<br />

çocuğu zayıf ve çirkin olur. Karabiber yiyenlerin çocuğu<br />

benli doğar. Zeytin yiyen kadının gözleri siyah, portakal<br />

ve elma yiyen kadın güzel çocuk doğurur.<br />

Gebe kadın keklik eti yerse çocuk konuşkan, balık yerse<br />

balık ağızlı, paça yerse sümüklü olacağına inanılır (Özbay,<br />

199).<br />

Bu konuda çok zengin bir inançlar yelpazesi ve ilginç uygulamalar<br />

görülmektedir. Kadın hamileyken yılan görürse<br />

çocuğu yılancık hastalığına yakalanır ve gömleğinin yakasını<br />

biraz yırtmazsa doğacak çocuğun dili dışarıda ve ince<br />

olur.<br />

Hamileyken türbe ziyareti sırasında bir yerini kaşırsa doğacak<br />

çocukta “türbe beni” denilen bir ben oluşur.<br />

Bu tür inanç ve uygulamaların çoğunluğu eski Şamanistik<br />

inançların kalıntılarıdır. Hamile kadının karnında çocuğun<br />

oynadığı sırada kurt görür ve ona bakarsa çocuk kurt<br />

gözlü ve cesur olur.<br />

Gebe kadının haberi olmadan komşunun kümesinden iki<br />

yumurta alınır ve haşlanarak kadına yedirilirse doğacak<br />

çocuğun iki yanağında gamze olur.<br />

Bu inançların bir kısmı ise İslami’dir. Mesela Kandil veya<br />

Miraç günlerinde ana rahmine düşen çocuk özürlü doğar.<br />

Karı koca arasında süt kardeşliği varsa çocuk sakat doğar,<br />

ayrıca aptal olur. Aynı şekilde kutsal günlerde (arife, bayram<br />

vb.) ana rahmine düşen çocuklar da sakat doğar.<br />

Hamile kadın kurbağa veya bir hayvan öldürürse çocuk<br />

özürlü doğar. Gebe kaldıktan sonra emzirmeye devam<br />

eden kadının çocuğu özürlü olur. Anadolu’da çocuğun<br />

doğumuna kadar olan inanmalar ve uygulamalar bunlarla<br />

da sınırlı değildir. Çok farklı başka uygulamalar da çevreye<br />

bağlı olarak değişiklik gösterir.<br />

Doğum yaklaştıkça doğuma hazırlık dönemi ile ilgili<br />

inanmalar ve pratikler başlar. Hamile kadının doğumu<br />

kolay olsun diye kadının altına ılık “höllük” denilen elenmiş<br />

toprak konur (Özbay S. 200). Sık sık banyo yaptırılır.<br />

Temizliğe dikkat edilir. Sokak hayvanlarına ve kuşlara su<br />

ve yiyecek verilir. Doğuma 30-40 gün kala akraba ve komşulara<br />

ziyarete gidilir. Ancak mahalledeki doğum yapmış<br />

lohusa ziyaretine gidilmez.<br />

Doğum sırasında kullanılacak araç-gereçler, bebek için<br />

giyecekler aynı şekilde anne için de hazırlanan giysiler bir<br />

sandığa konur ve hazır bekletilir. Beklenen çocuk erkek ise<br />

mavi, kız ise pembe renkli giyecekler hazırlanır. Doğum<br />

anında yapılan uygulamalar daha çok doğumun kolay olması,<br />

annenin ve çocuğun doğum sırasında sağlığıyla ilgili<br />

hazırlıklardır. Çocuk doğduğunda göbek bağı 4-5 parmak<br />

bırakılarak kesilir. Eğer göbek bağı uzun olursa uzun ve<br />

güzel sesli, kısa olursa kısa ve çirkin sesli olacağına inanılır.<br />

Bebek doğunca, bebeğin bütün vücudu ince tuz ile ovulur,<br />

2 saat bekletilir ve sonra ılık suyla yıkanır. Suyun sıcaklığı,<br />

suya dirsek sokularak ölçülür. Bebeğin kokmaması için bu<br />

uygulama yapılmaktadır. Bebeğin kulağına ezan okunur.<br />

Ağzına şekerli su akıtılır ve daha sonra annesinin memesi<br />

temizlenerek bebeğe verilir.<br />

Ebe, bebeği annenin kucağına verirken “Ben mi ağırım,<br />

tuz mu ağır?” diye sorar. Anne “Çocuk benim kucağımda<br />

ama sen ağırsın.” diyerek ebeye minnet ve şükranlarını<br />

belirtir, ebeye kına, sabun, elbiselik kumaş ve buğday gibi<br />

hediyeler verir.<br />

Bazı bölgelerde, çocuğun ileride kokmaması için tuzlu su<br />

ile yıkanmaktadır (Niğde). Bazı bölgelerde de doğum yapan<br />

kadının, doğum yaptığı yerden bir hafta ayrılmaması<br />

gerekir. Çocuğun tek başına bırakılması tehlikelidir. Cinler<br />

o çocuğu alıp götürür ve yerine başka bir çocuk koyarlar.<br />

Eğer çocuk bir yıl içinde hastalanırsa annesinin onu ilk

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!