17.09.2014 Views

ELMA DENİZ KARAKURT

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

S a y f a | 118<br />

salmışlardı. Büyük bir ırmak vadinin ortasından gürüldeyerek, çağıldayarak akıyor sonra da<br />

ileride yüksek bir çağlayana dönüşerek aşağıya dökülüyor ve gümüş bir pelerin gibi salınıyordu.<br />

Etrafta sık sık toygarlara 224 ve çulluklara rastlanıyordu, ileride bir keklik sürüsü bitkilerin yoğun<br />

olarak tohum döktüğü bir yeri bulup oraya konmuştu. Daha ötedeki iri köknar ağacını bir<br />

toğurtka 225 sivri gagasıyla deliyordu hızlı hızlı.<br />

Yükseklere çıktıkça bitki örtüsü değişiyor, ağaçlar azalıyor, kısalaşıp bodurlaşıyorlardı;<br />

çalılıklar ise artık yoğun biçimde kendilerini belli etmeye başlıyor, egemenliklerini ortaya<br />

koyuyorlardı. Bu arada sıcaklık da yavaş yavaş düşmeye başlarken serin bir hava etkisini<br />

gösteriyor, rüzgâr esiyordu. Adamın yanında yürüyen kulanın 226 yağrınlarında iki tulum<br />

yiyecekle, bir tulum su yüklüydü. Üzerindeyse tulumların ortasında, posttan yapılma bir<br />

çantanın içerisinde aletlerle eşyalar bulunuyordu.<br />

Bu zayıf adamın belli ki aradığı bir şey vardı, sürekli sağa sola bakınarak kayaların arasına<br />

girip çıkıyor, kuytulukları inceliyordu. Bazen durup dinleniyor, yiyecek bir şeyler atıştırıyordu.<br />

Geceleri en ufak bir korku duymuyordu. Yarasalar nasıl gece için yaratılmışsa o da geceyi aynı<br />

gözle görüyor, karanlığı içine dolduruyordu. Yırtıcı hayvanların kendisine zarar<br />

verebilmelerinden dahi çekinmiyordu. Çünkü onun kafası başka birşeye kilitlenmişti. Tasarladığı<br />

intikamı en ince ayrıntısına kadar kafasında hesaplıyor ve geleceği sanki şimdiden zihninin içinde<br />

yaşıyor, ona can veriyor, hatta sabırsızlanıyordu.<br />

Tarlasında oturup dinlendiği yaşlı adamın kendisine anlattığı tepeyi dördüncü günün<br />

sonunda buldu. Birebir aynısıydı onun anlattığı yerin, adam doğru söylemişti. Biraz sonra da<br />

yumurtaları gördü; çoğu bozulmuş, kırılmıştı. Kimilerinin içinde yavrular oluşmaya başlamış ama<br />

bilinmeyen bir nedenden ötürü çıkamadan ölmüşlerdi. Çok eski çağlardan, tarih öncesinden<br />

kalmış gibiydiler sanki. O yüzden bir kısmı taşlaşmıştı. Yalnız gerçekten de bazılarını salladığında<br />

içinden bir sıvı sesi duyuluyordu. Sırayla seslerini dinledi. İçlerinde en kötüsü olduğunu<br />

düşündüğü bir tanesini kırdı; bozuk, pis kokulu bir sıvı aktı. Başka bir tanesini daha kırdı, o da<br />

bozuktu. Ama yaşlı adam kıtlıkta bunlardan iki tanesini yediklerini iddia etmişti. Bu hâlleriyle<br />

öldürürdü bunlar adamı, ağza bile sürülmezdi. Adam hastalandıklarını falan söylemediği gibi,<br />

kızının sırf bu yüzden çok sağlıklı olduğunu bile düşünüyordu. Öyleyse ihtiyarın ve ailesinin<br />

yediği yumurtalar sağlamdı. Zaten o yumurtaları kar dolu bir mağaradan aldığını anlatmıştı.<br />

Bu kez bulunduğu yerden kımıldamadan mağarayı aramaya başladı gözleriyle; aralarında<br />

durduğu kayalardaki yükseltilerin her yanına bakındı.<br />

Sonunda buldu. Fazla değil hemen biraz yukarısında, karşıdaydı o koca in. İçine<br />

girdiğinde gerçekten de yerde yumurtalar olduğunu gördü, tabanda da Kozan Aka’nın söylediği<br />

gibi taş yığınları ve hayvan kemikleri bulunuyordu. Acaba hangi hayvanlara aitti bu kemikler? Şu<br />

224 Toygar: Tarlakuşu.<br />

225 Toğurtka: Ağaçkakan.<br />

226 Kulan: Yaban eşeği. Evcilleştirilebilen bir hayvandır.<br />

D e n i z K a r a k u r t<br />

<strong>ELMA</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!