Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 169<br />
seyrediyordu. İleride kim bilir ne kadar süredir kullanılmayan kayıklar ve sallar duruyordu. Belki<br />
30 tane vardılar, belki de daha fazla… Salların bazılarının ipleri çürüyüp kopmuş, kütükler<br />
oldukları yerde dağılmışlardı.<br />
Artık kesin olarak emindi burası eski bir ulaşım yoluydu. Sağ tarafta aşağıya kıvrılarak<br />
inen küçük bir yol vardı, yolun sonundaki küçük bir delikten de dışarıya çıkılıyordu. Önce inip<br />
çevreyi kontrol ettikten sonra tekrar yukarıya çıkarak kayıklardan birisini yüklenip indirdi<br />
ırmağın kıyısına. Hava içeriye göre ve hatta geldiği o ülkeye göre çok daha aydınlıktı. Kayığa<br />
binip ırmağı izleyerek aşağı çığırlara doğru indi. Ardından kıyıya çıkarak, bir korulukta bulduğu<br />
yabâni meyvelerle karnını tıka basa doldurdu.<br />
Bu topraklarda bir aya yakın bir süre yolculuk yaptı ama hiçbir insan izine rastlamıyordu.<br />
Irmaktan tuttuğu balıkları, çakmak taşlarıyla tutuşturarak yaktığı ateşlerde pişirip karnını<br />
doyuruyordu. Irmağı izliyordu yalnızca. Çünkü biliyordu ki, yerleşim yerleri daima tatlı su<br />
kaynaklarının kıyılarına ya da yakınlarına kurulurdu. Irmaktan yukarıya doğru tırmanmaya<br />
çalışan, sıçrayarak küçük yükseltileri aşıp yollarına devam eden balıkları izliyordu. Kendisi gibi<br />
zor bir yolculuk yapıyorlardı, üstelik onlar bir de akıntıya ters yüzüyorlardı. Doğdukları yerlere<br />
vardıklarında yumurtalarını bıraktıktan sonra yorgunluktan öleceklerdi bu hayvanlar ama<br />
kendisinin öyle bir niyeti yoktu.<br />
Irmak bir lığ 296 ovasında küçük kollara ayrılarak denize karışıyordu ama maalesef şimdiye<br />
dek hiçbir köye, kasabaya ya da insan izine denk gelmemişti. Hâlbuki yürüttüğü fikir o kadar<br />
mantıklı görünmüştü ki kendisine, çok umutluydu ama olmamıştı işte, yine denize varmıştı.<br />
Fakat umudun bittiği yerde, beklenmedik olaylar gerçekleşiyordu bazen.<br />
Gözlerine inanamadı, küçük bir balıkçı teknesiydi bu gördüğü.<br />
KONUK<br />
Yaşlı kadın o sabah yine erkenden, henüz Güneş doğmadan uyandı. Hep böyle oluyordu,<br />
geceleri bir türlü uyuyamıyor sabahları erkenden uyanıyordu. Nedense çevresindeki tanıdığı<br />
tüm yaşlılar da hep aynı dertten şikâyetçiydiler, insan yaşlandıkça uykuya olan ihtiyacı azalıyor<br />
muydu neydi? “Elimiz ayağımız tutuyor, ele avuca düşmedik çok şükür. Aklımız fikrimiz de<br />
alınmadı, varsın az uyuyayım,” diye mırıldandı kendi kendine.<br />
Evi toparladı. Toparlanacak birşey de yoktu ya aslında… Evde çoluk çocuk mu vardı sanki<br />
de dağılacak, düzenleme ihtiyacı duyulacaktı? Eksikliğini duyduğu tek şey buydu belki de; evde<br />
koşturan, oynayan torunlar. Dört çocuk doğurmuştu ama hiçbirisi iki yıldan fazla yaşamamıştı.<br />
“Biz de böyle sınandık demek ki,” derdi zaman zaman. Kocası da öleli on yıldan fazla oluyordu.<br />
296 Lığ: Alüvyon.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>