17.09.2014 Views

ELMA DENİZ KARAKURT

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

S a y f a | 55<br />

Taş suyun üstünde birkaç kez sektikten sonra kesilen hızı bir sıçramaya daha<br />

yetemeyerek son seferde suya girdi. Gölün ortalarında balıklar yüzeye çıkıp sıçrayıp tekrar<br />

düşüyorlardı.<br />

Başvezir kısa bir sessizliğin ardından tekrar devam etti;<br />

– Sekiz dokuz yaşlarında ancak vardım. Bir gün annemle birlikte dayımlara oturmaya<br />

gittik. Az sonra da yengemin komşusu olan bir kadın daha geldi, mantı için hamur açacaklardı<br />

galiba veya erişte keseceklerdi? Kadının bir oğlu vardı benim yaşlarda, adı Orkun’du. Üç beş<br />

çocuk daha katıldı bize, hep beraber oynamaya başladık. Sonra aklına nereden geldiyse Orkun<br />

incecik uzun dallar kopardı ağaçlardan, yapraklarını sıyırıp hepimizin eline tutuşturdu birer tane.<br />

“Ben ne yaparsam onu yapın”, dedi. Biz de ona uyduk, bizden büyük ya… Bahçe duvarına yakın<br />

bir yerde duran arı kovanlarının yanında yere yüzükoyun uzandık, elimizdeki çubukları<br />

deliklerinden sokuşturmaya başladık. İçerden sesler yükseliyordu uğultu gibi. Arılar biz öyle<br />

yaptıkça kızıyormuş meğer… Hem de tam oğul verme zamanı. Denir ya arı kovanına çomak<br />

sokulmaz diye, biz sokuyoruz işte. Ben bir ara eve gidip ekmek almak için yanlarından<br />

uzaklaştım. Demek ki çok acıkmışım. Eve vardım, yufka ekmeğin arasına tereyağı sürdüler,<br />

üzerine biraz da şeker ekip verdiler bana.<br />

Dışarıya çıktım, bir baktım bizimkiler karşıdan geliyorlar, yaklaştıkça ağlama sesleri<br />

duyulmaya başladı. Yanlarına koştum. Ne göreyim? Bunların elleri yüzleri davul gibi şişmiş, arılar<br />

herbir yanlarını sokmuş; kollarını, bacaklarını. Gerisin geriye eve doğru seğirttim, içeri girer<br />

girmez, “Bizimkileri arı sokmuş,” diye müjdeyi verdim hemen. Önce bir temiz sopa yediler, sonra<br />

da yoğurtlar sürüldü şişlerinin üzerlerine. Yoğurda batırılıp çıkarılmış gibi oldu bunlar. Ben<br />

başladım gülmeye ama neşem fazla uzun sürmedi, ağzımın üstüne temiz bir şamar yedim,<br />

“Sanki sen iyi birşeysin,” diyen annemden.<br />

Her neyse… Diyeceğim şu ki, ya arı kovanına çomak sokmayacaksın, ya da yok eğer ben<br />

yaparım diyorsan onun da seni sokacağını bileceksin.<br />

İkisi de sustu. Batur birkaç taş daha kaydırdı.<br />

ORMAN<br />

Uzaktan göz alabildiğine yayılmış yemyeşil bir halı gibi görünen ve ağaçları göğe doğru<br />

uzanan ormanda güneş batmak üzereydi. Yüzlerce farklı ağaç türüne kucak açıp, koynunda<br />

barındıran ormandaki ağaçların dalları örülmüşçesine birbirine karışmış, iç içe geçmiş ve<br />

herbirinin gölgeleri kaynaşmıştı. Derdini, umutlarını, özlemini içerisinde yaşayan böceklerin ve<br />

kuşların diliyle anlatmaya çalışan bu muazzam büyüklükteki varlığın içinden geçen dere, dalların<br />

arasından süzülüp üzerine dökülen ışıkları yansıtarak altından bir zincir gibi sapsarı yanıyor; bazı<br />

yerlerde içindeki taşlar kora dönmüşçesine kıpkızıl tutuşuyordu. Güneş’in uçsuz bucaksız uzay<br />

boşluğundan Yeryüzüne gönderdiği bereketten, yaşam enerjisinden kendi payına düşen kısmı<br />

D e n i z K a r a k u r t<br />

<strong>ELMA</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!