Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 29<br />
ağzında. Yanına yaklaşan tombul yüzlü, şişmanca bir görevlinin sesiyle uykudan uyanır gibi<br />
irkildi;<br />
– Hallettim efendim, dedi adam.<br />
– Tamam mı? Ayda’yı getiren hamalları buldunuz mu?<br />
– Evet efendim, emrettiğiniz gibi ikişer kese altın verdik.<br />
Görevli yanından uzaklaşırken, o da ölüm sessizliğine gömülmüş ve hiç bitmeyecekmiş<br />
gibi görünmekte olan koridoru yürümeye başladı, kafasında bin bir düşünce arı gibi uçuşuyordu.<br />
***<br />
Tuğrul Han acayip bir ruh hâline bürünmüştü son zamanlarda. Kafasının içinde öyle<br />
birdenbire olmayacağını kendisinin de bildiği anlamsız şeyler kuruyordu. Zihninde oynanan bir<br />
oyunda kardeşi Uruk kendinden önce davranıyor, başarılı oluyordu, tahtı istiyor, babası da<br />
veriyordu. Bu kuşkuculuğa ve yüreğinin derinliklerine fısıldayan vesveseye kaptırmış kendisini,<br />
hırstan içi içini yiyip bitiriyordu. Düşündüğü şeyin saçmalığını, gerçekleşebilme ihtimalinin<br />
zayıflığını biliyor ve kendisine bu işkenceyi yapmaktan vazgeçmeye karar veriyordu ama biraz<br />
sonra bu kurgunun bir ucundan tekrar tutup farkında olmadan içine çekiliyordu; içinde<br />
yaşıyordu o hayalin, sanki gerçekmişçesine. Uruk’unsa bütün olanlardan haberi bile yoktu belki<br />
de. Tuğrul onun yapmayı bile düşünmediği şeyleri yapacağını sanıyordu. Bunun ruhsal bir<br />
bozukluk olduğunun çok iyi farkındaydı ama engel olamıyor, önüne geçemiyordu. Ama emin<br />
olduğu tek birşey vardı. İster kuruntu, ister gerçek olsun bu ıstıraba kesin olarak son vermenin<br />
sadece tek bir yolu vardı; harekete geçmek, hem de bir an önce. Kararını verdi, babasıyla<br />
konuşacaktı.<br />
Kalbi çarpıyordu, yalnızca kafasındakileri açacak olmaktan değil, aynı zamanda babasıyla<br />
arasındaki mesafeden dolayı her zaman korkmuştu ondan. Karşısında ulaşılmaz bir varlık gibi<br />
duruyordu. Bu, hem iktidardan korkma duygusu hem de babasının çocukluklarından beri<br />
kendileriyle aralarına çekmiş olduğu sınırın doğal bir sonucuydu. Yüreğinin derinliklerinde<br />
yenilmez bir korku yatıyordu babasına karşı. Ve içeriye girdiğinde yine duyumsadı bu korkuyu.<br />
Kapıyı yavaşça kapattıktan sonra içeriye doğru döndü. Odada şatafatlı olmayan büyük,<br />
ahşap bir yatak, duvarın dibinde geniş ve süslü bir masa, onun da yanında aynı renkte bir dolap<br />
vardı. Duvarlardan birisindeyse yana yana diklemesine asılmış, üzeri taşlarla süslü iki kılıç göze<br />
çarpıyordu hemen. Yuluğ Han o duvarın önünde, kılıçların biraz sağındaki kırmızı kumaş kaplı bir<br />
koltukta oturuyordu. Yerlerde değerli halılar döşeliydi, çok uzak diyarlardan gelmiş olanları bile<br />
vardı bu halıların. Babası;<br />
– Gel otur, dedi Tuğrul’a.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>