17.09.2014 Views

ELMA DENİZ KARAKURT

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

S a y f a | 63<br />

Balçık<br />

Aşağıdaki ağaçlıkta, baharları dut yaprakları üzerindeki yumurtalardan çıkan ve iştahla<br />

taze yaprakları yiyerek ve dört beş kez gömlek değiştirerek büyüyüp renkleri açılan ve artık<br />

tüyleri kaybolmuş olan ipek böcekleri görünüyordu. İyice büyüdüklerinde dudaklarından iplik<br />

gibi yapışkan bir sıvı çıkararak kendi vücutlarının etrafını örüp kozanın içinde görünmez olan, bir<br />

kaç hafta içinde ise kelebek hâline geldikten sonra ördüğü kozayı parçalayarak dışarıya çıkan bu<br />

canlılar bütün ağaçları dalamışlardı 103 sanki.<br />

İki tane güçlü ve besili konur 104 atın çektiği araba, artık yeterli olgunluğa erişerek<br />

yumurtalarını dut yaprakları üzerine bıraktıktan sonra bir kaç gün içinde ölecek olan ipek<br />

böceklerinin tüm dalları sarmış olduğu aşağıdaki dutluğa göre daha yukarıda kalan tozlu toprak<br />

yolda ilerliyordu.<br />

Arabanın yanında ilerleyen atlılardan ikisi kendi aralarında konuşuyorlardı. Saçlarının<br />

yanları hafifçe kırlaşmış olan geniş yüzlü, bıyıklı olanı diğerine doğru eğilerek fısıltı gibi duyulan<br />

bir sesle;<br />

– İyi oldu, dedi. “Zulmedersen, mazlumun âhını alırsan oğlun böyle sürünür işte.”<br />

Diğeri biraz daha umursamaz bir tavırla ve ötekine daha yüksek ve anlaşılır bir sesle;<br />

– Bana ne yav! dedi; “Yerinde bir başkası olsa zaten çoktan ölmüştü.”<br />

Araba dutluğu da geride bırakarak ücra bir yerdeki boz tepeye doğru yaklaşırken, ilk<br />

uşağın tüm dikkatine rağmen diğerinin patavatsızlığı sonucu konuşmanın içeriğini anlayan bir<br />

başkası, içinden böylesi bir durumun herkesin başına gelebileceğini düşündü. Ama delikanlının<br />

hâli gözünün önüne geldikçe iğrenme hissine kapılıyordu. Gerçi vicdanı kendisine tiksinmemesi<br />

gerektiğini söylüyordu ama bir türlü başaramıyordu.<br />

At arabası tepenin kıyısında durdu, atlarıyla eşlik eden yedi tane iyi giyimli adam aşağıya<br />

inip arka kapıyı açtılar. Arabanın sürücüsü de oturduğu yerden kalkarak yanlarına indi<br />

diğerlerinin. İçerisinden tahta bir taşıyacağı çekerek çıkardılar. Bir kişi de arabanın içinde olmak<br />

üzere toplam dokuz kişiydiler. Hastanın her yanını artık bakanlarda iğrenti oluşturacak derecede<br />

yara bere kaplamış, elini yüzünü ve tüm vücudunu alacalar 105 taramıştı 106 . Cüzzama benziyordu<br />

hastalık ve öyle bir boyuta varmıştı ki artık adam yerinden kalkmaya bile derman bulamıyordu<br />

hatta neredeyse konuşma yeteneğini bile yitirmişti, boğazından ancak kesik hırıltılar<br />

çıkarabiliyordu güçlükle. Her tarafından irinler, iltihaplar akan bedenini iri çıbanlar sarmıştı.<br />

103 Dalamak: Sarmak, kaplamak, örtmek.<br />

104 Konur: Kahverengi.<br />

105 Alaca: Cüzzam. Deri hastalığı.<br />

106 Taramak: Sarmak, kaplamak.<br />

D e n i z K a r a k u r t<br />

<strong>ELMA</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!