Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 75<br />
Kadın yeni ısladığı 138 yufka ekmeklerden getirdi. Üç beş aylık yufka ekmeğini mutfak<br />
yerine de kullandıkları o odadaki tandırda üçayaklı sacın üzerinde pişirir, üst üste yığardı anası.<br />
Sonra üzerini bir yaygıyla örter, gerektikçe birer ikişer çıkarıp üzerine eliyle su serper<br />
yumuşatırdı, o şekilde yerlerdi ekmeği. Bazen yiyecek birşey bulamadı mı, yufkanın arasına<br />
tereyağı sürüp üzerine şeker ekerdi. Çok hoşuna gider, değişik bir lezzeti olurdu. Bazen de, bir<br />
adam boyu olan bu tandırın iç kenarlarına yapıştırarak daha kalın ekmekler pişirirdi kadınlar.<br />
Bunları düşünürken, geçen yıl öğüzün 139 öte yanında bulunan evlerin bitişiğindeki damda<br />
tandırın içine düşüp yanarak ölen çocuğu anımsadı, lokması boğazına düğümlendi. Acı bir<br />
ölümdü. Çocuğun anası tam dört gün ağıt yakmıştı ardından, feryatları üç beş ev öteden<br />
duyuluyordu. Bir keresinde de bir kedinin gözlerinin önünde düştüğüne tanık olmuştu o harlı<br />
ateşe, o çığlıkları da bütün ömrü boyunca unutamayacaktı; tandır söndükten sonra kapkara bir<br />
iskelet çıkarmıştı kadınlar.<br />
Akşama kadar öküzlerin ardında saban sürdüğü için iyice yorulmuş, boz öküz de bugün<br />
kendisini bayağı bir uğraştırmıştı. Zaten geçen yıl da başka bir tosunla vuruşmaya kalkmış,<br />
boynuzunu yarısından kırdırtmıştı huysuz hayvan, iyi bir çatırtı duymuştu o zaman. İnsan gibi<br />
hayvanın da değişik huyluları oluyordu; sakini, sinirlisi, aksisi, delisi… “Bir dahaki sefere Coruk<br />
Camız’ı götürürüm,” diye geçirdi içinden. Maşallahı vardı o hayvanın, gövdesine yağı sürdü mü<br />
ışım ışım ışılardı. Yarın da tapan 140 atıp, düzeltmeyi düşünüyordu tarlayı. Yemeğini yer yemez<br />
erkenden yatağa girdi, yatar yatmaz da hemen uyudu.<br />
Uykunun derinliklerine dalıp, bedeni dinlendikten sonra bilinci yeniden yüzeye doğru<br />
yaklaşıyor, artık zihnin dinleneceği aşamaya giriyordu. Her gün onlarca rüya görürdü insan ama<br />
çoğu zaman büyük kısmını hatırlamazdı. Bilinç böylece o günü bitirir, o sayfayı kapatırdı bu<br />
rüyalarla, ertesi gün de bir yenisini açardı.<br />
Rüyasında üç kadeh bade 141 duruyordu karşısındaki sırça 142 bir masanın üzerinde.<br />
Badelerin yanına sessizce varıyordu. Her yer öyle sessiz ve ıssızdı ki, korkuyordu. Mekân yoktu<br />
rüyada, nerede olduğu belli değildi. Sonra badelere elini uzattı.<br />
İlkini içerken;<br />
– “Yaradan aşkına!” dedi, bir yudumda bitirdi.<br />
Yüreği ateş misali yandı, kor oldu.<br />
İkinci de;<br />
138 Islamak: Islatmak. Su serpmek.<br />
139 Öğüz: Irmak, dere, akarsu. (Kimi şivelerde; “Öz”.)<br />
140 Tapan: Tarlayı düzlemeye yarayan tahta alet, kalın tomruk.<br />
141 Bade: İçki. Divan edebiyatı ve tasavvuf edebiyatında kutsal içki.<br />
142 Sırça: Cam. Camdan yapılmış nesne. (Sır: Cam)<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>