17.09.2014 Views

ELMA DENİZ KARAKURT

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

S a y f a | 46<br />

Diğerleri ellerindeki kürekleri ve kazmaları bırakarak yere çökmeye başlamışlardı çoktan.<br />

Kimileri bacaklarını uzatıyor, kimileri de ayaklarının üzerine çömeliyordu. İlerideki, içlerinde<br />

çocuklara ait olduğu belli olan küçük kafataslarının da bulunduğu bu kemik yığınına bakıyorlardı.<br />

Askerlerden bir tanesi yanında duran arkadaşına dönerek;<br />

– Sen ilk kez mi kazıyorsun? dedi.<br />

Öteki evet anlamında başını salladı.<br />

– Ben bundan evvel iki tane daha kazdım, birinden tam 75 tane ötekinden 220 küsür<br />

tane çıktı, dedi kısa boylu, sarı kıvırcık saçlı genç asker.<br />

– Dertleri neymiş peki, alıp veremedikleri neymiş yani?<br />

– Alıp veremeyecek ne olacak, yeryüzünün topağı dar mı gelecek, şu engin ovayı mı<br />

paylaşamayacaklar? Dert, yalnızca düşmanlık… Başkaca birşey değil. Başlarındaki gözü dönmüş<br />

birkaç çarpılmışın peşine takılmışlar, onlara inanmışlar. Sonra da obaları, kafileleri basıp<br />

yağmalamışlar. Eli silahsız zavallılara, acizlere önce gömülecekleri çukurlarını kazdırıp sonra<br />

kılıçtan geçirmişler. Kana susamışlar senin anlayacağın. Kimse anlamasın, farkına varmasın diye<br />

örttükten sonra ellerinden geldiğince gizlemişler bu çukurları. Ortadan kaybolan obalar,<br />

kervanlar kulaktan kulağa yayılmış ama ne onları bulan olmuş, ne de başlarına ne geldiğini bilen.<br />

Herkes birşeyler uydurmuş kafasından. Ama işte bu kelebekler çıkarmış herşeyi ortaya. Çünkü<br />

toprağın ahdi vardır, içimde hiçbirşey gizli kalmayacak, diye…<br />

– Kim anlamış acaba bu kelebekleri?<br />

– Mezarları ilk olarak ileriki köylerden birisinde yaşlı adamın birisi yavşan otu sökerken<br />

bulmuş. Birkaç kemik görmüş. Sonra da bir kafatasına rastlayınca açmışlar köylüler orayı, açtıkça<br />

çıkıyormuş kemikler. Acımasız zalimler yaptıkları hiçbirşeyin ortaya çıkmayacağını,<br />

duyulmayacağını sanmışlar ama bir biçimde duyuluyor işte. Çalıya bile fısıldadığın sırları rüzgâr<br />

duyup götürüyor başka yerlere. Ondan sonra da nerede bir mavi kelebek sürüsü varsa onun<br />

peşine takılanlar bu mezarları bulmuşlar. İnsanlar kaybolan yörük obalarının sırrını yavaş yavaş<br />

çözmeye başlayıp önlemlerini sıkılaştırınca, o insafsızların yaptıkları bu kıyacılık ayyuka çıkmış.<br />

Bu kez açıktan basmaya başlamışlar köyleri. İlhan 72 geçen yıl buraya büyük bir alay gönderip,<br />

dirliği düzeni sağlamış yeniden. Anladıkları dilden konuşup, bu kalkışmayı kanlı bir biçimde<br />

bastırıp haklarından gelmiş, kılıçtan geçirmiş bir kısmını. Haklarından gelmiş ama suçluların<br />

bazıları, başlarına geleceği anlayınca karışıp gitmişler insanların arasına, ortadan kaybolmuşlar.<br />

Bir süre sustular.<br />

– Yavşanı niye söküyormuş ki o adam, yenir mi?<br />

72 İlhan: Hakanlığa bağlı bir ilin başında bulunan han. Günümüzde valiye eşdeğer bir konumdadır.<br />

D e n i z K a r a k u r t<br />

<strong>ELMA</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!