Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 10<br />
kendisinin kurtlara karşı mücâdeleler verdiği düşler kurup durmuştu. Düş kurmak onun en<br />
sevdiği eğlencesiydi. Bazen de, biraz önce annesinin ışığının seviyesini ayarladığı lambanın<br />
önünde eliyle duvara gölge düşürüp değişik biçimler oluştururdu; köpek, kurt, tavşan, kedi,<br />
kartal… Doğadan zihnine yansıyan ne varsa onları… O bu imgeleri duvara düşürürken, iki yıl<br />
önce ölen ninesi kızardı kendisine; “Gölgeyle oynama,” diyerek.<br />
Camdaki buğunun ortasında eliyle silerek açtığı boşluktan bakıyordu dışarıya; sonra<br />
kenarlardaki henüz bembeyaz duran kısımlar dikkatini çekti, parmağıyla şekiller çizmeye başladı,<br />
orası yetmeyince yandaki diğer camı kullandı. Ara sıra dışarıya göz atıyor sonra çizmeye devam<br />
ediyordu; evler, dereler, dağlar çiziyordu. Dışarıda bütün doğa kefene sarılmış bir ölü gibi<br />
bembeyazdı. Ölümü çağrıştırıyordu kendisine bu beyazlık, bu korkunç dinginlik ve soğuk.<br />
Dedesini sardıkları kefen geldi aklına. Sonra da onun anlattığı, karların altından fışkırıp atların<br />
ayaklarına sarılan herbiri bilek kalınlığındaki yılanlara dair bir meseli 2 anımsadı. Bu yılanların<br />
ortaya çıkışıyla birlikte küçük bir askeri birliğin koca bir orduyu yenişi, beklemedikleri bir<br />
yardımın yetişmesi vurgulanıyordu öyküde. Yıllar sonra bu günleri olduğu gibi, o zamanları da<br />
özlemle anacaktı. Çocuk perdenin altından kafasını çıkartıp içeriye dönerek;<br />
– Ne zaman gelecekler baba? dedi.<br />
– Ne diye acele ediyorsun ki? Birazdan gelirler işte, diye cevapladı babası da.<br />
Zayıf yüzlü adam tabakasını çıkarıp kapağındaki küçük kıskacın arkasından aldığı, ardı<br />
görünecek kadar ince kâğıda tütün koyup sardıktan sonra tahta bir ağızlığa yerleştirip ağzına<br />
aldı. Cebinden çıkardığı kibritle yakıp derin bir nefes çekti, sonra tekrar dışarıya verdi gri<br />
dumanını. Ardından ciğerlerini yakan, buhara benzeyen bu acı havayı bir kez daha soludu. Gerçi<br />
biraz çok içtiğinin kendisi de farkındaydı ama bu aralar bazen efkâr basıyordu. Hayatındaki<br />
herşey olduğu gibi sürüp gidiyordu işte, hiçbir değişiklik yoktu onlarca yıldır. Yaşantısında hep<br />
büyük bir değişimin olacağı farklı bir günün geleceği gibi beklenti vardı içinde ama ömrü akıp<br />
gidiyor, öyle bir gün bir türlü gelmiyordu.<br />
Annesi içeriye girerken, çocuk da kafasını tekrar perdenin altına sokarak dışarıyı izlemeye<br />
koyuldu. İleride görünen kavaklıktaki 3 ağaçlar beyaz sivri birer mızrağa benziyorlardı. Boz renkli<br />
bir baykuşun uçarak karanlığın içinde yitişini seyretti. Kavaklığın önünde, çocukların yaklaşık iki<br />
kulaç uzunluğunda birer duvar şeklinde örüp, üzerine su dökerek dondurup kurdukları kardan<br />
küçük kaleler görünüyordu. Aralarında 25-30 adım mesafe bulunan bu kalelerin arkasından<br />
gündüzleri birbirlerini kartopu yağmuruna tutuyorlar, bazen de kaleden ayrılıp birbirlerine<br />
saldırıyorlardı, kendisinin de bazen katıldığı oyunda. Bu buzdan kaleler o günden beri orada<br />
duruyorlardı yıkılmadan. Eğer koyduğu yeri bulabilirse, yarın da arkadaşlarıyla kızak kayacaktı.<br />
Kızağın nerede olduğunu bir türlü hatırlayamıyordu, bakmadık yer de bırakmamıştı ama nafile.<br />
2 Mesel: Ders verici, öğretici küçük hikâye.<br />
3 Kavaklık: Kesim için yetiştirilen kavak ağaçların bulunduğu arazi.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>