Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 84<br />
büzülüyor, dişleri hafiften birbirlerine çarpıyordu. Küçük kardeşi atların birisinden aldığı<br />
battaniyeyi üzerine sarmak için yanına yaklaştığında Uruk;<br />
– Gerek yok, aşağıya inme sırası bende, diyerek ayağa kalktı.<br />
Onun bu hareketinin üzerine bu kez de Tuğrul ayağa kalkarak;<br />
– Ne dediğimi duymadın galiba? Orası cayır cayır yanıyor, dedi bağırırcasına kızgın bir ses<br />
tonuyla; “Üstelik bu hâlde… Sen kafayı bozmuşsun galiba.”<br />
Bunun üzerine yeniden tartışmaya başladılar ama Uruk “dediğim dedik”, diyordu. İnadı<br />
tutmuştu ve laf anlamıyordu. En sonunda onun da isteğini yerine getirmek zorunda kaldılar<br />
fakat o daha ağabeyi kadar bile inemeden ipi sallayıp çekiştirmeye başladı, hem de aynı anda<br />
kendisini yukarıya çekmeleri için bağırıyordu. Çıkan rüzgâr kendi soğuğuyla birlikte, Uruk’un<br />
elbiselerinin ıslaklığının etkisini artırarak genç adamın vücuduna çarpıyor, iliklerine işliyordu.<br />
Uruk’u geri çektiklerinde zangır zangır titriyordu. Batur elini alnına ağabeyinin alnına koyarak<br />
kontrol etti, ateşler içinde yanıyordu. Giysilerinin üst tarafını çıkarmasına yardım ettikten sonra,<br />
biraz önce atın üstünden aldığı battaniyeyi tekrar üzerine sardı. Onun yardımı olmadan Batur’un<br />
inmesi mümkün değildi. Öylece beklemeye koyuldular.<br />
Bir iki saat sonra, Uruk’un bu sefer de uyumluluğu tutarak;<br />
– Ben o kadar da kötü değilim. Gücüm yerinde, yardım edelim de insin sorumluluk bizde<br />
kalmasın. Zaten nereye kadar inebileceği belli, orada kavrulsun da anlasın, dedi titreyen bir<br />
sesle.<br />
Sanki sesi bile üşüyordu. Birazdan beline bağladığı iple birlikte uçurumun kıyısına varan<br />
Batur Han;<br />
– Yansam da donsam da, ölsem de kalsam da, ağlasam da yalvarsam da sarkıtacaksınız,<br />
dedi, kesin ve inatçı bir tavırla.<br />
İpin uzanabildiği yere kadar inecekti. Sonrası… Sonrasını oraya vardığında düşünürdü.<br />
Yanlarında getirdikleri ne kadar urgan varsa birbirine zaten eklemişlerdi. Düğüm yerlerini tekrar<br />
kontrol ettikten sonra Batur ipin bir ucunu beline bağladı, sonra uçurumun ağzına varıp aşağıya<br />
baktı. Kendisini yutmaya hazır bir canavar gibiydi, o da canavarın ağzına kendi isteğiyle<br />
giriyordu. Uruk da ayağa kalkarak ağabeyiyle birlikte ipin ucundan tuttu, yakınlarda herhangi bir<br />
ağaç veya kaya gibi urganı bağlayabilecekleri bir nesne olmadığı için çok sıkı kavramak<br />
zorundaydılar. Ellerinden bir kez kaçırırlarsa başka bir şansları olmayabilirdi; o yüzden de<br />
atlardan birisinin eyer kaşının üzerine ipin ucunu doladıktan sonra düğümlüyorlardı.<br />
Batur, kendisini nerelere götüreceğini bilmediği bu karanlığın içine dalarak kayboldu.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>