Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 52<br />
Kastettiği şeyi bile anlamamıştı.<br />
– Neyi? dedi.<br />
– Gidip o elmayı ben getireceğim, diye yanıtladı.<br />
Derin bir sessizlik oldu. Oğullarının beceriksizliğinden dolayı deliye dönmek üzere olan bu adam<br />
aslında o anda patlayacaktı ama öyle yorgun hissediyordu ki kendisini öfkelenecek hâli bile<br />
yoktu; sinirli sinirli ve uzun uzun yüzüne baktı Batur’un. Yuluğ Han eliyle kapıyı göstererek;<br />
– Git ağabeylerini ve Yalman’ı çağır, dedi alçak bir sesle.<br />
Yarım saat sonra herkes yine hakanın karşısındaydı, öne eğik başlarıyla Tuğrul ve Uruk’un<br />
yanında Batur bekliyordu. Başvezir de az sonra izin isteyerek içeriye girip toplantıya katıldı.<br />
– Şimdi ağabeylerinin eline yüzüne bulaştırdığı şeyi deneyip bir kez de sen mi rezil olmak<br />
istiyorsun? dedi Yuluğ Han.<br />
Bu sözlerin üzerine salonda soğuk bir hava esti. Tuğrul ve Uruk kafalarını kaldırıp<br />
babalarına şaşkınlıkla baktılar, böylesi sözleri hiç beklemiyorlardı. Aslında eskiden olsa daha<br />
beteri de olurdu, daha kötü sözler işitirlerdi hatta kovulabilirlerdi belki. Ama şu son dönemdeki<br />
ruh hâliyle artık bütünüyle aciz bir izlenim bırakan babalarının bu cümleleri kuracağını hiç<br />
düşünmemişlerdi.<br />
– Ben bu işi başaracağıma inanıyorum, diye yanıtladı en küçük oğlu.<br />
Tuğrul itiraz etti;<br />
– Bizim yapamadığımızı sen nasıl başaracaksın?<br />
– Siz nasıl denediyseniz benim de deneme hakkım var, diye karşı koydu Batur.<br />
Bu sert karşılığa şaşırıp kalmıştı herkes, onun gibi kendi hâlinde birisinden hiç<br />
beklemedikleri sözlerdi bunlar.<br />
Uruk;<br />
dedi.<br />
– Biz tekrar hazırlanırız, gerekirse birlikte hareket ederiz. Bir yolunu mutlaka buluruz,<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>