You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
S a y f a | 119<br />
anda bu civarlarda yaşayan dağ hayvanlarına mı, yoksa bu yumurtaları bırakan canlılara mı, ya<br />
da bilmediği başka bir türe mi? İlerledi, her yer karanlık ve soğuktu. “Bir dahaki sefere içeriye<br />
girerken meşale almak lazım,” diye düşündü. Sonra yumurtalar gördü karların arasında yeniden.<br />
Yine sallayarak dinledi. Bu kez gelen ses biraz daha farklıydı; daha yoğun, daha koyu bir sıvıdan<br />
çıkıyor gibiydi. Bir tanesini kırdı. Evet, bu bozuk değildi. Bedeninde dolaşan kanın akışı hızlandı,<br />
kollarındaki damarlar şişti. Kan basıncı artıyor, heyecanından yerinde duramıyordu. Ama artık<br />
hava kararmış olduğu için önünü bile göremiyordu, dışarıya çıktı.<br />
Ağaçlardan kuru dallar toplayıp, kırarak ateş yaktı ve gözlerini yalımlara dikerek oturdu.<br />
Sonra da yatıp uyudu. Uykuya dalmadan önce düşündü. Bu yumurtalar belki de binlerce yıldır<br />
buradaydılar; karın, buzun içinde gömülü olarak korunmuşlar sonra bir biçimde buzlar eriyince<br />
ortaya çıkmışlardı. Ejderler efsanelerde, masallarda hep anlatılırdı, bu kadar çok şey söylenmişti<br />
haklarında ama yeryüzünde ejder diye bir canlıyı gören yoktu. Öyleyse niye o kadar sık<br />
bahsediliyordu onlardan insanlığın ortak hafızasında? Hemen her toplumun anlatılarında<br />
rastlanıyordu bu yaratıklara. Demek ki çağlar önce bu hayvanlar yaşamışlar ve sonra soyları<br />
tükenmişti tıpkı mamutlar gibi. İşte bulmuştu yumurtalarını, kim bilir yüzyıllar sonra belki yine<br />
birileri daha onların kemiklerini bulacaklardı dünyanın değişik yerlerinde.<br />
“Böylesine güçlü bir yaratığın soyu tükenir mi?” dedi kendi kendine. Niye tükenecekti ki?<br />
İnsanoğlunun gücü bunu başarabilmeye yetmezdi. Bunları yiyip, köklerini kurutabilecek güçte<br />
başka canlılar mı vardı ki? Öyle olsaydı onlar yaşıyor olurdu, şu an o büyüklükte bir canlı türü de<br />
yoktu ortada. Söylediklerinin çoğunda haklıydı ama yanıldığı bir kaç nokta olabileceğini<br />
düşündü. Herşeyden önce, doğadaki en vahşi canavar bile insanoğlu yanında masum kalırdı.<br />
Belki de bu canlıları yeryüzünden silen insan ya da başka bir canlı türü de değildi. Ne olduğu tam<br />
olarak bilinemeyen başka doğal bir sebepten ötürü yokolup gitmiş olabilirlerdi. Kıran mı girmişti<br />
yoksa? Hastalanır mıydı ki bu yaratıklar?<br />
Ertesi gün erkenden kalkarak birkaç tane meşale hazırladı ve mağaraya girdi. Yanında<br />
bulunan kulanın semerinde kürek, kazma, balta gibi işine yarayabileceği şeyleri getirmeyi akıl<br />
etmişti. Yakınlardaki bir pelit ağacından düzgün bir dal keserek yontup ucunu sivriltti, demir gibi<br />
sağlam olurdu bu ağaçlar. Mağaraya girerek uygun gördüğü yerlere meşaleleri yerleştirip,<br />
elindeki çubukla karların içini yoklayarak ilerledi. Hem yumurta varsa onlara zarar vermek<br />
istemiyordu, hem de bu inin çukurluk olan arka kısmının ne kadar derine indiğini bilmiyordu. Bir<br />
çökerse ne kadar aşağıya düşeceğini de tahmin edemezdi dolayısıyla. İlerleyince karın tavana<br />
doğru yükseldiğini ve donduğunu, buza döndüğünü gördü. Bu taraf insanın iliklerine işleyecek<br />
kadar soğuktu. Bu kuytu mağara karı ve buzu koruyordu, belki yüzlerce ya da binlerce yıl<br />
boyunca da öyle olmuştu.<br />
Donmuş karı ve buzu kazmaya başladı, sağlam yumurtalar bulmalıydı. Akşama kadar<br />
çalıştı, sabırla eşmeye devam diyordu. Elindeki değneği kullanarak önce karın içini yokluyor<br />
sonra işini sürdürüyordu. Hava kararırken dört tane yumurta çıkarmıştı. Yerde yine karların<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>