Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 111<br />
Arkasından diğer yanındaki Mergen Han’a çevirdi yüzünü, kısa boylu neşeli birisi olan bu<br />
han da aynı şeyi yapmakta tereddüt etmedi. Gerçi o eline fırsat geçse söz falan dinlemez geri<br />
dönerdi ama gücün karşısında boyun eğmek gerektiğine inanırdı. Sonra diğerleri de sırayla aynı<br />
taahhütte bulundular. Kimileri bağlılıklarının sınandığı bu olayın gerçekliğinden kuşkulanıyor,<br />
çoğu da tamamen korkudan itiraz etmeden uyuyordu diğerlerine.<br />
Sıra, çok da belli olmayan hafif kemerli sivri bir burnu, kalın, kara kaşları olan bir han’a<br />
geldi. Ayuk Han’dı bu. Ses soluk duyulmuyordu. Herkes bekliyor, onun yüzüne bakıyordu ama<br />
taştan ses çıkıyor ondan çıkmıyordu. Salar Han biraz bekledikten sonra gözünü bir sonraki kişiye<br />
çevirdi. Ondan sonrakiler de aynı sözlerin benzerlerini yinelediler, hepsi de mallarını mülklerini<br />
yağma ettireceklerdi. En sonunda Salar Han, yeniden Ayuk Han’a dönerek;<br />
dedi.<br />
– Sen ne dersin Ayuk Han? Sesin soluğun çıkmaz, yoksa benim sözümü çiğner misin?<br />
Ayuk Han susmuş, yanıt vermiyordu, ağzını bıçak açmıyordu. Başını hiç kaldırmadan<br />
gözlerini masanın üzerindeki bir yere sabitlemiş öylece bakıyordu. Salar Han sesini yükseltti bu<br />
kez, bir kaplan gibi kükrüyordu sanki.<br />
– Konuş, ne diyeceksen onu de, diye bağırdı.<br />
Ayuk Han başını kaldırıp, Salar Han’ın gözlerinin içine bakarak;<br />
– Çiğnerim, dedi. “Senin sözünü de çiğnerim, mezardan atam çıksa onun sözünü de<br />
çiğnerim. Ben malımı kimseye vermem. Böyle birşey istemeye hakkın da yok, bunun törede yeri<br />
de yok. Siz hepiniz ne dediğinizi bile bilmiyorsunuz, kafayı bozmuşsunuz.”<br />
Gözleri akşamdan beri içtiği içkinin ve tüm bu olan bitenin etkisiyle kan çanağına<br />
dönmüştü. Ağzından, yoğunlaşmış alkolün kokusunun da karıştığı zehir gibi bir hava<br />
püskürüyordu dışarıya konuştuklarıyla birlikte. Bütün bu olup bitenlere inanamıyor, inanmak<br />
istemiyordu. Oradan yaşlı bir moruk çıkagelmiş ve herşeyi berbat edip arkasına bile bakmadan<br />
çıkıp gitmişti.<br />
– Verir misin, vermez misin görürüz, diye karşıladı bu sözleri Salar Han. “Törede yeri<br />
yokmuş öyle mi? Peki bütün bu yaptıklarımız uygun mu töreye?” diyerek eliyle salonu gösterdi.<br />
Sonra aynı hiddetle devam etti; “Tüm malına mülküne el koyuyorum, halka dağıtıyorum.<br />
Hanlığını da alıyorum elinden, seni de bu ülkeden sürüyorum.”<br />
O esnada üzerine bastığı yumuşak karları gıcırdata gıcırdata ilerleyen yaşlı kadın evine<br />
gidiyordu, yaptığı davranışın nelere yol açtığını bilmeden. Dayak yemediğine, dövülerek,<br />
sövülerek kovulup dışarıya atılmadığına ya da zindana tıkılmadığına şükrederek yürüyordu.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>