You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
S a y f a | 69<br />
– Tırpan değdi değil mi Ese? diye sordu.<br />
Delikanlı, yüzündeki o acı ifadeyle başını evet anlamında sallayarak yanıtladı, konuşmaya bile<br />
mecal vermiyordu duyduğu sızı. Sonra, konuşmalarında iş bilir bir ifade olan bu köylü atlılara<br />
dönerek;<br />
– Sağolasınız ağalar, eğer müsaadeniz olursa evine kadar da bırakayım, sonra atınızı ben<br />
geri getiririm, siz de bu arada köy odasında dinleniverin zamanınız varsa, dedi.<br />
Bu kez Uruk yanıtladı;<br />
– Olur götür. Bekleriz, ama pek zamanımız… derken susup, Tuğrul’un gözlerine baktı.<br />
Büyüğünden önce söze girmişti.<br />
Ağabeyi yan gözle ona bakıp yanağını seğirterek, önemli değil gibisinden bir işaret yaptı<br />
ama önceliğin de kendisinde olduğunu anımsatırcasına onun fikrinin aksine bir cümle<br />
kurmaktan da geri kalmadı;<br />
– Gidip köy odasında biraz dinlenelim, çok yorulduk. Ama önce atları sulayalım şu<br />
pınardan.<br />
Adam atın yularından tutup çocuğu götürürken onlarda atlarından inip pınara doğru<br />
yürüdüler. Büyük boz taşlardan örülerek yapılmış bir çeşme duvarının üzerindeki yan yana iki<br />
tane oluktan bilek kalınlığı akan duru ve bu sıcakta bile insanı üşütecek kadar soğuk olan sudan<br />
içip ellerini yüzlerini yıkadılar. Pınarın önündeki yalakta 112 da hayvanları suvarıp 113 , yularlarından<br />
tutarak kendilerine yol gösteren iki kişiyle birlikte köy odasına doğru yola koyuldular.<br />
Sağlarındaki bir evin toprak damını loğlayan 114 yaşlı bir adam kendilerine yüksek sesle selam<br />
verdi, onlarda karşılık verdiler. Tahta bir köprünün üzerinden geçerlerken aşağıdaki derede<br />
büyükçe taşların üzerinde çamaşırlarını tokaçlayarak 115 yıkayan kadınlar dikkatlerini çekti.<br />
Kadınların kolları ve bacakları dirseklerine ve dizlerine kadar sıvalıydı, kendilerine bakan<br />
erkekleri farkettikleri hâlde hiçbir tepki vermeden işlerini yapmayı sürdürdüler. Çamaşır yıkayan<br />
bu kadınların yukarısında, iri taş parçaları dizilerek oluşturulmuş basit bir büğetten 116 beslenen<br />
ark, bir süre ırmağa koşut ilerledikten sonra kıvrılarak köyün içine doğru dönüyordu. Bambaşka<br />
bir dünya görüyorlardı burada, herşey saraydakinden o kadar farklıydı ki…<br />
Sarayın duvarlarının dışına çıktığında yaşadığı zihinsel sarsıntının etkisiyle eren 117 bir<br />
uzak ülke şehzadesinin öyküsünü anımsadı Uruk Han. Adam ömrü boyunca dışarı hiç çıkmadığı<br />
112 Yalak: Hayvanların su içmesi için yapılmış, çoğunlukla tahtadan tekne. Kürün.<br />
113 Suvarmak: Hayvanları (çoğu zaman atları) sulamak.<br />
114 Loğlamak: Loğ denen silindir şeklindeki büyük taş ile damların veya yolların toprağını pekiştirmek.<br />
115 Tokaçlamak: Tokaç adı verilen saplı, büyük yassı tahtalarla çamaşırı dövmek.<br />
116 Büğet: Küçük baraj, su bendi.<br />
117 Ermek: Olgunlaşmak. Dinsel ve/veya zihinsel olarak bir üst mertebeye ulaşmak.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>