Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 21<br />
Sungur, gösterilen iskemleye oturdu. Ağır ve sakin hareket ediyordu, mizacı böyleydi<br />
saray bahçıvanının. Yıllardır sarayın bahçelerine bakardı. Beş altı tane de işçi verilmişti<br />
kendisine, onlarla birlikte bahçelerde, ağaçlıklarda titizlikle çalışırdı. Çalışırken de yanındakilerin<br />
burnundan getirir, işlerini iyi yapmadıkları gerekçesiyle bağırır çağırır, kızıp azarlardı önüne<br />
geleni. O yüzden onunla birlikte iş yapan herkesin suratı asık olurdu sürekli. Ama çalışma<br />
saatleri dışında bu hâlinin aksine sus pus olur, ağzından laf zorla alınırdı; kimseye ilişmez,<br />
bulaşmaz hatta mümkün olduğu kadar insanlardan uzakta kalmaya çalışırdı. Hekim;<br />
– Söyle Sungur Efendi, bir rahatsızlığın falan mı var? Yoksa çocuklardan biri mi<br />
hastalandı? diye konuya girdi.<br />
– Yok, dedi diğeri; “Nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum ama… Belki de inanmayacaksınız,”<br />
dedi utanarak.<br />
Kafası sürekli öne eğik duruyordu, diken üstünde oturuyormuşçasına rahatsız olduğu her<br />
hâlinden belliydi. Kendisini sarayın içine pek ait hissetmezdi; onun yeri bahçeydi, ağaçlarının<br />
arasıydı. Targun;<br />
– Söyle, niye inanmayayım, yıllardır tanırım seni, dedi, konunun nereye varacağını<br />
bilmeden.<br />
Sungur bu sözlerden aldığı cesaretle kafasını kaldırıp, bir nefes aldı ve devam etti;<br />
– Ben o ağacı gördüm, dedi; sonra kafasını yeniden öne eğdi.<br />
– Hangi ağacı?<br />
Bahçıvan tereddüt içinde biraz suskun kalışının ardından, kafasını yeniden hafifçe<br />
kaldırıp, hekimin gözlerinin içine çok kısa bir bakış attı. Adam merakla kendisine bakıyordu.<br />
Başını yeniden öne eğip, utanır gibi bir tavırla;<br />
– O elmanın yetiştiği ağacı… dedi.<br />
Hekimbaşının gözleri yuvalarından fırlayacakmışçasına açıldı.<br />
I.<br />
Babam ırgattı. Anam öldüğü için evmiş, yermiş yurtmuş, hiçbir kaygısı, derdi olmadan<br />
yaşadı; bende onunla birlikte gezdim, dolandım durdum. O nereye, ben oraya… Ovalarda<br />
rençberlik ederdi. Mevsimlik çalışırdı, bu yaz bir ovada, öteki yaz bir başkasında, üç beş ay bir<br />
köyde, birkaç ay ötekinde… Yerimiz yurdumuz belli olmadan ekmeğimiz neredeyse biz de oraya<br />
gittik; insanın nasibi olan ekmek ona gelmez, insan ekmeğine gider çünkü. Tarla bahçe işlerini<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>