17.09.2014 Views

ELMA DENİZ KARAKURT

Elma - Apple Roman - Novel

Elma - Apple
Roman - Novel

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

S a y f a | 136<br />

zeminden çevreye taşlar sıçratıyor, sert toynakları ve tırnaklarıyla kıvılcımlar saçıyorlardı ama<br />

ayrılmaya hiç de niyetli görünmüyorlardı. Aralarındaki amansız mücâdele tarihin<br />

derinliklerinden kopup gelen ve bilinçaltında yansıyan ilkel bir ölümcül kavganın dışavurumuna<br />

benziyordu. Bazen kendisine doğru yaklaşıyorlardı hiç umursamadan, etrafında dönüyorlar ve<br />

durup yeniden tokuşuyorlardı, o esnada şimşek çakar gibi bir ses duyuluyordu. Bir süre daha<br />

izledi belki bıkarlar diye ama boşunaydı, bunları ayırmanın bir yolunu bulmalıydı, kendi<br />

çözümünü kendisi üretmeliydi.<br />

Önce yerde bulduğu taşlardan fırlattı üzerlerine ama işe yaramadı, hayvanlar biraz<br />

uzaklaşıp yeniden devam ettiler. Sonra kalınca bir değnek aradı, bulamadı. Aklına meşale geldi.<br />

Getirdiği sönmüş meşaleyi alarak yanlarına yaklaşıp ayırmayı denedi fakat kızgın hayvanlardan<br />

bir tanesi kendi üzerine yürüyünce kaçmak zorunda kaldı. Kenara çekilip yeniden izlemeye<br />

koyuldu. Bir yolunu bulmalıydı.<br />

Bu nasıl bir düşmanlıktı anlayamıyordu, birbirlerine öldüresiye saldıracak kadar neden bu<br />

kadar büyük bir öfke duyuyorlardı anlamıyordu. Sonsuza dek sürecek bir kavgayı andırıyordu<br />

izlediği; iyiliğin ve kötülüğün kavgasını… Çocukluğunda gördüğü bir parşömen tomarına çizilmiş<br />

o şekli anımsadı, birbirine sarılmış iki balık tam bir yuvarlak oluşturuyordu 244(*) . Biri ak diğeri<br />

karaydı; kara olanın gözü ak, ak olanın gözü karaydı. Sonraları öğrenmişti ki, onlar balık değil bir<br />

bütünün birbirinin tıpatıp aynısı ama karşıtı olan iki parçasıydı ve göz sandığı şeyler de<br />

parçaların içindeki zıtlık çekirdekleriydi. Herşeyin içinde en az düzeyde de olsa zıddından bir<br />

parça bulunacağı anlamına geliyordu bu. İyiliği harekete geçiren şey içinde kötülüğe karşı<br />

duyduğu öfkeydi ve çok gariptir ki, öfke de kötülüğün bir parçasıydı. Kötülüğü harekete geçiren<br />

şey ise aslında iyiliğe duyduğu ama açıklayamadığı hayranlığıydı ve bu gizli tevazu iyiliğin bir<br />

parçasıydı. Evrende herşeyin karşıtı bulunurdu. Şimdi bu iki ezeli düşman, karşısında vücut<br />

bulmuş, ete kemiğe bürünmüş ve çarpışıyorlardı. İçinde bulunduğu şu çelişik durumda öyle değil<br />

miydi? Ruhunda aşk ve öfke yan yana durmuyor muydu şu an için?<br />

Yere bıraktığı değneği alarak koçların üzerlerine doğru koştu ve vurmaya başladı<br />

sırtlarına. Artık öfkeden kudurmuş olan hayvanların ikisi birden boynuzlarını kendisine karşı<br />

kullanmakta gecikmediler. Vurarak yere düşürdükleri, araya giren bu yeni düşmana karşı<br />

ayaklarıyla ve çengel gibi boynuzlarıyla saldırıya geçtiler. Birkaç darbe alan Batur Han, böyle<br />

giderse kendisini öldüreceklerini anlayarak ayaklarıyla karşı koymaya çalışıyordu. Artık hangisi<br />

hangi hayvan onu da anlayamıyordu, bir o vuruyordu bir diğeri. Birşeyler yapmazsa işi burada<br />

bitecekti, bir anlık kızgınlığı başına iş açmak üzereydi. Can havliyle koçlardan birisini<br />

boynuzundan yakaladı ama yakaladığı gibi de mağaranın karşı duvarına savrulup çarptı, yere<br />

nasıl düştüğünü anlamadı bile. Üzerinden bir boğa geçmiş gibi ağrıyordu her yanı.<br />

Koçların yeniden üzerine yürüdüğünü görüp kendisini güç bela toparlamaya çalışarak<br />

dizlerinin üzerine doğruldu, yine aynı tepkeyle 245 kararan gözlerini kapatarak üzerine gelen<br />

244 (*) Uzakdoğu, özellikle de Çin felsefesindeki Yin-Yang sembolü. –Editör.<br />

245 Tepke: Refleks.<br />

D e n i z K a r a k u r t<br />

<strong>ELMA</strong>

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!