Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
S a y f a | 32<br />
arkta 37 birleşiyorlardı. Masaların arasında yamaklar dolanıyor, siparişlere bakıyorlardı. Buralara<br />
gelen müşterilerle baş edebilmek zorunluluğundan dolayı ve onlarla uğraşa uğraşa artık<br />
yeterince kabalaşıp, ağızları iyice bozulmuş; sefih, müptezel, serseri müşterilerle uğraşmaktan<br />
artık tüm insani yönleri yıllar içinde törpülene törpülene kaybolmaya yüz tutmuştu.<br />
Artık olgunluk çağını geçmek üzere olan bir rakkase ortada boş alanda dans ediyor,<br />
ellerindeki zilleri şıngırdatarak, vücudunu bir balık gibi kıvırıyordu. Gençliğinde çok daha güzel<br />
ve bakımlıydı, insanların aklını başından alırdı. Bir zamanlar ünü çok uzaklara kadar yayılmıştı;<br />
adını bile duymadığı ülkelerden, şehirlerden kendisini izlemeye gelenler olurdu. Ama<br />
yaşlanmaya başlayıp, güzelliği kaybolmaya yüz tutunca o ünde sönmeye başlamıştı. Ama yine de<br />
böylesi bir yer için haddinden fazla iyi olduğu çok rahat söylenebilirdi. Bu izbe yeri doldurup<br />
taşıran şeyin hanın yol üstündeki konumu olmasının yanı sıra, aynı zamanda onun da varlığı<br />
olduğu çok açıkça belliydi. İri göğüslerinin arasından süzülen ter göbeğinden aşağıya akıyor;<br />
kollarındaki bilezikleriyle ve ayağındaki halhalıyla çıkardığı sesler, elindeki zillerin ve kenarda<br />
çalınan tefle bendirin 38 sesine karışıyordu. Burnunda iri bir hızma bulunan ve yanaklarına<br />
abartılı biçimde allık sürülmüş kadının dudakları da kıpkırmızıydı. Kulağının birisinde iri bir<br />
halkayla, diğerinde ise ince bir zincirin ucunda sarkan boncuktan oluşan küpeler takılıydı. Saçları<br />
ise ince ince örülüp uçlarına boncuklar geçirilmişti. Kolları da dirseklerine kadar kınalıydı. Biçimli<br />
vücudu müziğe öyle bir uyum sağlıyordu ki, yaptığı hareketlerin kendisi ezgiye ve müziğe<br />
dönüşüyordu sanki. O anda, bu kıyıda kalmış handa değil de, görkemli bir haremin şadırvanlarla<br />
süslü, kadınların uzanarak dinlendiği, ud çalıp eğlendiği büyük salonundaki bir havuzun içinde<br />
ayak bileklerine kadar gelen suyu etrafa sıçratarak raks ediyormuşçasına kendisinden geçmişti.<br />
Erkeklerin gözlerinin üzerinde olmasından hoşlanıyor, bundan bir çeşit şehvet duyuyordu.<br />
Bedenini bu aç gözlere sunmaktan haz alıyordu. İnsanın içindeki zapt edilemeyen duyguları<br />
devindirdiğini 39 bilerek yapıyordu işini, erkeklerin pek çoğu ağzı açık onu seyrediyorlardı.<br />
Tuğrul kadına, oradaki diğer erkeklerden pek de farklı olmayan gözlerle bakarken<br />
arkadaşına;<br />
– Ne bileyim, bir kaplan veya pars vardır o ağaçta, dedi. Sessizce kadına kısa bir süre<br />
daha baktıktan sonra sürdürdü; “Başka ne olabilir ki, Kamos 40 gelip insanların ruhlarını çalacak<br />
değil ya?”<br />
Bu sözleri duyduğunda Kayas’ın içi ürperdi ama Tuğrul’a belli etmedi.<br />
o da.<br />
– Bakalım öyle bir ağaç var mı ki? Hele gidip önce bir onu bulalım bence, diye yanıt verdi<br />
37 Ark: Kanal, suyolu.<br />
38 Bendir: Tefe benzer bir müzik aleti. Büyük tef.<br />
39 Devindirmek: Hareket ettirmek, harekete geçirmek.<br />
40 Kamos: Kâbuslara sebep olan kötü ruh. Karabasan.<br />
D e n i z K a r a k u r t<br />
<strong>ELMA</strong>