Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
takma adlı Abu-Hassan Ben-Hassan’dır - (Ziriab melodik öten siyah bir kuşun adıdır). Otuz<br />
yaşında Bağdat Halifesinin sarayında şarkıcı ve müzisyendi. Ziriab<br />
VIII’inci yüzyılın son yıllarında Bağdat’da doğdu. Kendi deyişine göre İran kökenliydi.<br />
Halifenin Alcazar sarayında şef müzisyen İbrahim-al-Vasli’nin öğrencisiydi.<br />
Fakat, Ziriab’ın sanatı kısa zamanda öğretmenininkini geçti. İbrahim-al-Vasli, anlaşılacağı<br />
gibi, yavaş yavaş Halifenin gözünden düşecekti. Endişeye kapılmış,<br />
kıskançlığın kemirdiği İbn İbrahim, öğrencisini ölüm veya onuruyla ülkeyi terk etmek<br />
arasında bir karar vermeye zorladı. Sağduyulu bir adam olan Ziriab<br />
gitmeyi tercih etti. Kirvan Emiri’nin yanında kendine yer buldu. Orada, ona kraliyet sarayı<br />
müzisyeni adı verildi. Kendini Endülüs Emiri’ne de dinletme<br />
fırsatı buldu. Sarayın müzisyenlerini idare etme hizmetinden dolayı da Emir’in alkışını aldı.<br />
Büyüyen şöhreti ona, Cordoba Emiri’nin yanında devamlı yerleşme<br />
imkanı sağladı ve orada ününü doruklara taşıdı.<br />
Bu zamana kadar ud, sadece 4 çift telliydi ve tahtadan bir mızrapla çalınırdı. Ziriab bir<br />
çift tel daha ilave ederek udu 5 çift telli hale getirdi<br />
ve eski mızrabı kartal tüyünden bir mızrapla değiştirdi. Bundan başka, çaldığı çalgıları kendi<br />
yapıyordu. Kendi udu öğretmenininkinin yarısı kadar bir<br />
ağırlığa sahipti.<br />
Anlaşılıyor ki, zeki, kültürlü, astronomi bilgini, yazar ve ince bir şair olan Ziriab’ı,<br />
oryantal müziğin reformatörü olarak saymak, incelemek<br />
gerekir.<br />
Etimolojik olarak, çekilerek çalınan çalgıları (arp dışında) şu şekilde özetleyebiliriz:<br />
1- LUT (lavta): Orijini ARABO-ASİATİK olan, adı “ARAPÇA”’dan gelme bir çalgıdır.<br />
2- VİHUELA: Orijini ARABO-ASİATİK, adı “ROMEN” bir çalgıdır.<br />
3- GİTAR: Orijini ARABO-ASİATİK, adı “GREKO-ROMEN” bir çalgıdır.<br />
ORTA ÇAĞ<br />
Güçlü, ileri ve yaratıcı milletlerin müziği, o devirde, gerçekten kalitesi ve kökleşme<br />
süreci ile egemenlikleri altındaki ülkelerde çok büyük<br />
bir etkiye ( örneğin Arap müziğinin İspanya’ya gittiği gibi ) sahipti. Bu oluşum greko-romen<br />
etkisine ( Bizans başkenti İstanbul’daki keşiş okulundan yakın<br />
arkadaşı Roma’lı Gregoire ile Sevilla’lı Saint İsidor’un (565-657) getirdikleri Bizans müziği<br />
ve Sevilla’lı Saint Eugene’in yaptığı dini şarkı reformu<br />
) rağmen yerleşti.<br />
Ama tam tersine, Avrupa’nın diğer ülkelerinde, az veya çok Arap etkisine göre greko-<br />
oryantal müzik baskın geldi.<br />
Bu iki eğilim ( greko-romen ve Arap etkileri), bir şok yarattı ve bu akımlar arasında<br />
kalan “menestrel”, “truver” ve “trubadur”ların sesleri<br />
ve kalemlerinden Avrupa müziği meydana geldi. Dini ve kültürel merkezler olan manastırlar<br />
da bu oluşumda işbirliği yaptılar.