Tahsin Bey Ekvador'da | Armağan TEKDÖNERdua edeceğine, işinize çomak sokmasaydı. Oysa hastaneye ne biçim ilaç çakıyordunuz,kamyon kamyon. Toptancının patronu üzümünü yiyor, bağını soranı mıhlayacakmış gibidavranıyordu. Satış gelirlerindeki uçuk komisyon giderlerini çoktan sineye çekmiş,Serap’ın yetkilerini, artırdıkça artırıyordu. Oradaki huysuzluk çıkaran tek kişi, şu anda daortak dostumuz olan, müdürdü. Yok usulmüş, kılmış, tüymüş... Onu da buraya tıktın ya,içtiğin rakılar olmasın haram.Stoklar patlayıp göze batmaya başladığında, çalacağınız ilaçlarıbaşkalarına satmaya çalışacak kadar amatör davranmadınız. Bunu yakalanmadan yapmak,ne de olsa çok zordu. Hem de durum ivedilik gerektiriyordu. Sanırım kandil gecesiydi,neydi o akşam...O fazla kaçırılmış bahşişle bekçiyi doyurup, büfeden bir şeyler almayagönderdiğin anda açılan delikten, Serap sinsice hastaneye daldı. O gün getirilmiş onca ilacı,şeker çuvalları içerisinde, patlatasıya kadar Serap’a yeni aldığınız yeşil Grand Cherokee’yeyüklediniz ve Yeşilyurt’taki altında garajı olan o muhteşem dubleks daireye kolayca sokup,sakladınız. Sakladınız ki, kısa süre sonra naylon faturalar karşılığında, ikinci bir defa o sonkullanma tarihleri geçmek üzere olan ilaçları hastaneye çakasınız. Deli ilacı bu, tarihi miolurmuş? Bazı ilaçlarda bunun pek önemli olmadığını da başhekime inandırmıştın. (Nasılyaptın, bilmiyorum.)Bekçi büfeden alması gerekenleri aldıktan sonra, hatalı şişkinliktekibahşiş tutarı sonucu, o gece kapıda bekleyeceğine, peşinizden gölge gibi seğirtip durmuştu.Serap’ı girerken görmemişti, bu doğru. Ama orada, hani Serap diz üstünde, sen deayaktayken; yani siz onu görmezken, o sizi görecekti işte ve herkese de anlatacaktı. Neşeker çuvalları, ne de ilaçlar, o beyni sulanmış herifin ilgi alanında değildi aslında.Sayfa 104 / 173
Tahsin Bey Ekvador'da | Armağan TEKDÖNERDemek depoda ayakta, sakil bir biçimde sallanmaktan, az daha yereyuvarlanıyordun Tahsin? Denizde boğulmakta olan bir insan gibi çırpınmış, kollarını imdatister gibi sallamış, akortsuz bir sesle “AAAAAAA,” demişsin. Üzülme, Amerika’da bilekimi yetkililer, bu tip çalışmalar yapıyormuş. Bunu yapmasaydınız, o bekçi kimseyeanlatacak ilginç bir öykü bulamayacaktı. Sen o moruğun ne vurucu olduğunu, Allah’ıngünü genç bir hastayla, gün doğmadan az önce saklambaç oynadığını bilmiyorsun. Hiçdeğilse bunu bilseydin, o bekçiyi de kovduracağın tarihte, başka bahaneye ihtiyacınolmayacaktı. Sözüm ona, senin cüzdanından para çalmışmış. Sana bir şey diyeyim mi? Bende olsam ilaçları bırakır, depoda aynen senin yaptığını yapardım. Bekçi görse de yapardım,görmese de. Fakat bir farkla: Raflara tutunarak. Bir de Yeşilyurt’ta, servis değişerek ikinciyarı. (Serap’ı kazanacağımı bilsem, kendimi kaybetmeye razıydım.) İşinize devamedebilmek için müdüre boş yere saldıracağına, Serap istifa etseydi ve keşke naylon faturaişini daha önce akıl etseydiniz! Çünkü size müdür engel değildi, sorun, ilaçların fazlagelmesiyle patlak vermişti. (Gerçi aptal sayılmazsın, bir sorun görüyorduysan, bir bildiğinolmalıydı.) Evrakta sahteciliğe karşıyım. “Naylon çoraba evet,” diyorsam, “naylon faturayada evet,” demek değildir.Sayfa 105 / 173