Tahsin Bey Ekvador'da | Armağan TEKDÖNERSidik kokan soğuk koridorlar, Tahsin Bey’e çişinin geldiğinihissettirdi. “İnsanlar ne koşullarda çalışarak hayatını kazanıyorlar,” diye düşünüyor,Komiser’e acıyordu. Helanın yolunu bulmak, koku alma duyusu sayesinde hiç de zorolmamıştı. Kapıya ulaştığında da, burnu artık koku alma eşiğini aşmış, rahatsız edicisinyaller algılamaya son vermişti. Helanın kapısını açtı, daha doğrusu üzerinde “arızalı,”yazmayıp da, asma kilit takılı olmayan, iki kapıdan birini. İç kabin için aydınlatma tasarımıyapılmamıştı ama, kapı açılınca vuran ışık sayesinde, sağ alt dipte duvara takılı birmusluğun lastik hortum vasıtasıyla, orada devrilmiş plastik maşrapanın dış yan yüzeyininüzerine, sürekli bir tıslamayla su sızdırdığı görülüyordu. Artık Tahsin Bey’in önemli biryüzdesi içerideydi, tamamen girmek için gerekli cesaret, henüz oluşmamıştı, bu nedenlekontrplak kapı sırtına dayanıyordu. Kapıya, aralık kalmaması için yay takmışlardı ama,kapandığında da zifiri karanlık oluyordu. Karanlıkta kalmamayı tercih ederek, sağ eliyleişemek için gerekli çalışmaları yaparken, sol dirseğiyle de dışarıya doğru açılan kapıyı bellibir aralıkta tutmaya çalışarak, itiştiriyordu. Paslı yayın gıcırtısı eşliğinde, aralık kapınınüstünden bir şeyler dökülüyor, hela taşının bokla tümüyle tıkalı deliğine biraz da uzakmesafeden işedikçe, boğuk bir lokurtu çıkıyor, deliğe dökülen çişin darbeleri, etrafadelikten numuneler sıçratıyordu. Üzerine de sıçradığından, kaçınabilmek için bir yandan dadans ediyordu; sol ve sağ ellerin belli bir konumda sabitliği göz önünde bulundurulursa,dans sırasında sağa sola işediği, hatta duvarları yıkadığı, kolayca tahmin edilebilirdi.Sonunda bu iş bittiğinde, fena halde yorulmuştu ve eğer pantolonunu iliklerken birisikapıyı çekmeseydi, iş bu kadarla kalacaktı. Dışarıya doğru sendelemesi nedeniyle elindenkurtulan alet, don lastiği tarafından sıkıştırılması sonucu, pantolon ve don arasına kaydadeğer bir miktar daha boşaltım yaptı.Sayfa 56 / 173
Tahsin Bey Ekvador'da | Armağan TEKDÖNER Pardon birader.Dedi ve gitti herif. Bundan esinlenerek çekip gitmesi gerekirken,maceraya doyamayan Tahsin Bey’in asıl talihsizliği, karşı duvara yakın bir yerde sarkan vezar zor fark edilen küflü zinciri görmesi ve sifonu kullanmak niyetiyle bunu çekmesiolmuştu. Zincire ulaşabilmek için bin sakınmayla bir adım öne atmış, hela taşının basmakiçin dizayn edilmiş tırtırlı çıkıntılarından sağdaki nispeten temiz olanına ayağını basmış, biryere dokunmadan zinciri çekmişti. Ama tahmin edemediği bir şekilde, bir andarezervuardan boşalan su, delikten bir santilitre bile su gitmediği için tüm zemine yayılmış,nevale homojen bir şekilde delikten dışarıya taşmış ve yeri desenli bir halı kaplamıştı.Kaçmaya yönelik bir hareket yapmaya, ne gücü kalmıştı, ne de vakti. Bir de halının üzerinedeğil de, dokusunun içine basmakta olduğu, halının da kalın cinsten olduğu düşünülürse,hareket yapmanın anlamsızlığı ayrıca ortadaydı.Halıyı çiğneyerek durumu sineye çekti, kapıyı dışarıya itti ve rahat biryürüyüşle çıktı. Çıkışta, ayağına bulaşmış ekstralar nedeniyle kaydığı için, düşüyordu azkalsın. Son anda merdiven korkuluklarına tutunarak kurtuldu.Handan dışarıya çıktığında bir “oh,” çekti, işemek yine de mutluluktuve sonunda bütün bu pisliklere veda edecekti.Aşağılanmalara, fakirliğe, fakirler gibi çalışmaya paydos! Tuvalettençıkarken etrafına daha dikkatli baksaydı, karşı duvara yapıştırılmış önemli bir uyarıylakarşılaşacaktı:Sayfa 57 / 173