Tahsin Bey Ekvador'da | Armağan TEKDÖNER Nerede? Y-yapma! Valla billa tamam. Halk Ekmek çarpsın, iki gözümönüme aksın, Allah trilyon kere belamı versin, ne istersen öyle olsun.Aslında pek korkmamıştım, sadece ödüm bokuma karışmıştı ve ne ilaç alsam diyedüşünüyordum. Yediğin haltları temizleyeceğiz. Hastanedeki ilaç alımlarındaeşimin usulsüzlük yaptığına dair, başhekime mektup göndermişsin demek, ha? O mektubu benim gönderdiğimi, kim nereden uydurmuş? Yaniiii,“ne mektubunu, kim, nereye, nereden göndermiş de, ben göndermişim demiş?” demekistiyorum.Karın yaşlı maşlı ama, kısa sayılabilecek bir etek giymişti ve bacakları sütunlar gibiydi.Kadın gibi de kadın kokuyordu kadın. Hayvan, ya öptüysen bunu zamanında? Kadındiyordum... Diyeceklerimi yap salak, otur masanın başına ve kağıt kalem aleline. Yaptıklarını yazacaksın. Ne alık alık bakıyorsun öyle? Neredeyse nefesin tıkanacak. Şeyy, yani haklısınız tabii efendim.Masaya derin nefesler alarak yönelirken, bir yandan da gözlerim gözlüklerden uğramış,karının bacaklarına kayıyordu Tahsin. Ne kadar da kapkalındılar Allah’ım, yani tam idealkalınlıktaydılar demek istiyorum. (Gözlük camlarımdan bahsetmiyorum Allah’ım.) Zatenbir dakika, beni vuracak hali yoktu ya, biraz cesur, vakur ve karakterli davranmalıydım.Sayfa 138 / 173
Tahsin Bey Ekvador'da | Armağan TEKDÖNER Şey Buket yani demek istiyorum ki... k-keh keh... her şey düzelirama bir şartla... Biraz daha arkadaşça davranamaz mısın? Yani heh-heh, kısa bir arkadaşlıkdemek istiyorum... Bir kerecik şöyle, dostluk... ehe-ehe-eh...“Ohhh, yanağımda arı sokması gibi sipsivri bir tokat... Karın çok cilveli.” Suratım, bir andasola seksen derecelik dönüş yapmış, gözlük roket gibi fırlamıştı. Yavaş bir edayla vehomojen bir hızla, artan bir yılışıklıkla, suratımı yerine döndürüyordum. O yılışık ifademkozmik düzeyde sonsuza eriştiğinde “Ah-ah-hah, seni gidi senii! Zorluk çıkarma ama, ğağa...aslında sen de ne biçim istiyosun. Hhhh-hadi bak, hhhh-hem kimse bilmeyecekdiyorum, hhhh... şerefim üzerine temin ederim yaaağ... N’olurdu sanki?” kelimelerinidöktürdükten sonra, şehvetten bitmiş halde, göz kapaklarım ¼ oranında açık olacakşekilde, neredeyse on saniye süreyle, nefesimi koyuverdim: Hhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh...Şişirme bir can simidinin, havası boşalır gibiydi. Ciğerlerime bu kadar hava, ne zamandolmuş?Titrek ve terli avucum, saçlarına doğru ağır çekimde yola çıkmıştı çoktan. O ise hızla vesessizce bir adım geri çekilip, tabancayı ayaklarıma doğrulttu. PÇUK!Tanrım bu ne dehşet! Ses mes yok ama yerden toz püskürdü! Ya ıskalamasaydı? Etme yenge, k-ku-kulun kölen olayım, tamam bütün kabahatbende. Ne istersen yazacağım, hemen. Bak seyret.Bilgisayar zaten açıktı. Koşarak gidip yazacaktım ki, aceleden yere kapaklandım. Fakatkısa bir süre emekledikten sonra güçlükle doğrularak, sendeleyerek de olsa, aletin başınageçtim.Sayfa 139 / 173