14.01.2015 Views

tc çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü resim ... - Kütüphane

tc çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü resim ... - Kütüphane

tc çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü resim ... - Kütüphane

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

87<br />

toplumlarında, hem de 1900 yıllarından bu yana oluşan Batı plastik<br />

sanatlarında gözlemlenmektedir. Ancak toprağa ilk yerleşme belirtileri<br />

sırasında görülen soyutlamaya yönelik biçimleme, mutlak bir soyut<br />

anlatıma değil, bir nesne-figür görüntülerinin sembolize edilişine<br />

dayanır; yani sembolize edişten doğan bir soyutlamadır. Bu bakımdan<br />

XX. yüzyılda sanat alanında, ilk kez mutlak bir soyut anlayış bilincine<br />

varılmıştır, deniliyor. “Peinture absolut ”, yani mutlak <strong>resim</strong> ya da pür<br />

<strong>resim</strong>, bu nedenle yalnız çağımıza özgü bir olay olarak kabul ediliyor”<br />

(Turani, 1998, 80).<br />

Gauguin, Van Gogh gibi sanatçılarla belirginleşen ve Picasso, Nolde, Kirchner<br />

gibi sanatçılarla devam eden bir süreçte, sanatçıların doğanın renklerini, biçimlerini<br />

terk etmeye ve eserlerini öznel bir tutumla boyamaya ve nesneden uzaklaşan biçimler<br />

üretmeye başladıkları görülür. Bu durum, sanatçıların doğadan ayrılarak kendi içine<br />

dönmesidir bir bakıma. Bu duruma dış gözlemden iç gözleme dönüş de denilebilir.<br />

“Ekspresyonist sanatçının biçim, çizgi ve renkleri, doğa biçimine ve<br />

rengine bir uyum sonucu tuvale aktarılmıyor. Bu, doğa biçim ve<br />

renginde istediğini bulamayan bir insanın, kendi iç yaşantısı ve<br />

inançlarını yansıtan, bir anlatıma, biçimlemeye başvurmasıdır. Demek<br />

ki, Ekspresyonist sanatçı, daha önceki desen disiplini ve renk uyumu<br />

gibi geçmiş sanat özelliklerini ve değerlerini görmek ve algılamak<br />

istememektedir. Bu bakımdan o, belirli bir biçime, belirli bir figür<br />

resmine bağlı olmayan biçim ve renklerle, vahşi bir haykırışı, kendi iç<br />

isyanını anlatmak istemektedir” (Turani, 1998, 82).<br />

Ekspresyonizmin soyutlamaya çokça başvuran karakteri, kendi tarihsel dönemi<br />

içinde sanatın başka açılımlara yönelmesini olanaklı kılan bir birikim olarak<br />

algılanmasını sağlamıştır. Kandinsky, optik görüntülü doğa biçiminin sanatçılara engel<br />

teşkil ettiğini savunurken bu birikimden beslenen <strong>resim</strong>ler yapmaktaydı.<br />

Kandinsky’nin, “Doğa, kendi biçimini kendi amacı için; sanat, kendi biçimini kendi<br />

amacı için yaratır” sözleri yukarıda sözü edilen yeni yolun kuramsallaşmış olarak dile<br />

getirilmesi sayılabilir.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!