Bu şifaya, bu ateşe, bu renge koştu asırlardır; yürek kayığı ile denizde, karada, çölde, gönülde, aşkta, sırda yüzmeyi bilenler. Bu ateş getirdi, Mevlânâ’yı Anadolu’ya. Bu ateş “Gönlün İki Büyük Denizi”, “İki Büyük Şifası”nı birleştirdi Anadolu’da… Mevlana’ya da Şems’e de bu ateş; hasretin de, yanmanın da; buluşmanın, susmanın, dinlemenin, gönülden dillenmenin sırrını da vermedi mi? Bu ateş, bizleri derde salmadı mı? Anadolu’yu hikmetli kılan; Şems’i ve Mevlânâ’yı yakan; Anadolu’da hiç sönmeyen yangına dönen “Aşk Ateşi”, o “İlahi Aşk” değil mi? “Mektup”larla taşınmadı mı “Saklı Bir İnci Kur’an’ın Muazzam Sırrı”? Gaipten gelen o ses yankılanmadı mı; erenlerin dilinde ete kemiğe bürünüp de, “yazıya dizilip”, “renk yelpazesinde salınıp”, arzda ve semada ezelden ebede: “Kur’an, şifa kaynağı panzehir ve her derde deva Kitap”… Bir ses geldi Altay’dan, bir ses geldi denizlerden… Ve yüreklerde yankılanan bir “mektup” açıldı renk renk, harf harf, hece hece, alev alev; “okunmak”, “yürekten duyulmak” için: “Kâinattaki olanlar Allah’ın “Ol” demesine bağlıdır. ”Bükra’yı koşturan da, susturan da; “Yelpaze”yi Anadolu’ya saklayan da; Mevlânâ’yı yandıran, Şems’e “mektup” yazdıran da; “PARSIL”ı çöllerde, renklerde, mektuplarda, harflerde dolaştıran da; Bükra’yı, Şems’i, denizleri, karaları, mektupları, sırrı, “AŞK”ı, Anadolu’nun renklerini “Muazzam Sanat” kâinatta, aynı “an”da buluşturan da O!.. O, Yüce Rabbim, değil mi?.. Bir rüzgâr esti gönüllere, “mektup mektup” resmedilmiş. Açın, okuyun her mektubu… Okuyun!.. Ve şahit olun gözlerinizle… Bükra’nın, Şems’in, Mevlânâ’nın, Aşk’ın, denizlerin, mektubun, Anadolu’nun bitip tükenmez sırlarına… Anadolu’da okunacak, her biri birbirinden can alıcı renklerde o kadar çok “mektup” var ki, sırrın ve hikmetin içine sarılmış. Şems’le Mevlânâ’nın aşkından, Bükra’nın cesaretinden ilham alıp da; harf harf, hece hece, renk renk, tuval tuval okuyun mektupları. Okuyun; o sesi, o rengi, o rüzgârı duyup da, YÜREK ATEŞ’ini bulun!.. Doğu’dan Batı’ya esen her hikmetli rüzgârda bilin ki; Bükra her yıl gelip de yüreğinizden kopan okumaları dinliyor, dinleyecek. Şems size, yüreğinize sesleniyor, seslenecek; sizin yürek mektuplarınızı cesaretle yazmanızı diliyor, dileyecek. Mevlânâ, yüreğinizle beraber sizi çağırıyor ve hep çağıracak… Bükra, Şems, Mevlana, Mektup, Yazı, Anadolu… Her biri birer renk; her biri birer yazı, her biri birer deniz, birer yürek… Her biri birer sır… Renkler, Anadolu’yu anlatıyor. Sırra sahip çıktığınızı görürlerse, her biri huzurla denizlerine çekilecek… “Renklerimiz”, yürek atışınızı duyarlarsa size ve Anadolu’ya hep gülecekler… Bize “Gönül Yelpazesi”nden hikmetli mektup olan tabloları sunan; yüreğimize “Ümid”i, “Aşk”ı, “Harf”i, “Renk”i, “Şems”i, “Anadolu”yu, “Sırr”ı nakşeden yürekli sanatçı Ümit PARSIL’a selam olsun… Bir rüzgâr esti, adı “MEKTUPLAR” olan… Ve sesi, rengi yüreklere dolan… Sırrı arayabilen, rengi görebilen, ”Yazı”yı okuyabilen, ateşi hiç sönmeyen yüreklilerden “ol”mamız dileğimle… Mektubu Yazdırana ve Buldurana hamdolsun… (Ranâ İSLÂM DEĞİRMENCİ) 102
çok yakında musikâR’DAN İKİ dEV USTA’YA İKİ ARMAĞAN... GENCİNE GİRİŞİMCİLİK İNOVASYON PROJE OFİSİ YAYINI HAZIRLANAN ÇALIŞMALARA KATKI VEREN YÜREKLERE ŞÜKRANLARIMIZLA! MUSİKâR <strong>EDEBİYAT</strong> <strong>KÜLTÜR</strong> <strong>EĞİTİM</strong> <strong>DERGİSİ</strong> YAYIN EKİBİ 103