MUSİKÂR EDEBİYAT KÜLTÜR EĞİTİM DERGİSİ 1. SAYI

More documents

Recommendations

Info

ÖLÜM YOLCUSU Sefa ALPTEKİN Aslında her şey doğduğumuz anda başlar Kulağımıza seslenirler ezan ile, sevinirler Sayılır aylar, devam eder yıllar Bir bir sayarız yaşlarımızı Seviniriz yolun yarısına gelene kadar yaşımız arttıkça Tabi yarı kime göre neye göre derler Birçok insan görmez onunu, yirmisini, otuzunu Görenler ise bilirler mi ne olduğunu Fark ederler mi dünyanın fani olduğunu Bir mum gibi olan hayatın farkına varabilirler mi? Kalpleri zikre gider mi yaratan rablerini Aslında bu hayatın her gününün Ölüme giden bir yol olduğunun farkına varabilirler mi? Kalpte yanan mumum bittiğinde okunur selâları Neden ezan değildir o okunan bilir misin? Çünkü o artık sana değil insanlaradır Sana doğduğunda okudular ezanı söylediler esası “Öleceksin ey Ademoğlu hazırlıklı ol” Ölünce sela ile hatırlatırlar “bakın gitti bir ademoğlu” Her gün yaklaştın sona bir mum misali Bak söndü mum bitti dünya hayali İyiyle kötüyle geçirdin nefsini Bekle şimdi sura üfleyecek İsrafil’i… “Bekle suru Ey Ademoğlu, hazırlıklı ol!” 76
Büyükler Küçüldü, Küçükler Büyüdü Sefa ALPTEKİN -Peki ya neden?- Nesil nasıl değişti böyle birden. Büyükler nasıl küçüldü, küçükler nasıl büyüdü? Küçükler; evde oturmak bilmeyen, sokak oyunları ile vaktini geçiren, anne baba nereye giderse koşulsuz takip eden nesil!.. Nereye gitti? Atasını görünce eline sarılan, karşısında adaptan iki büklüm olan miniklere ne oldu? Büyüklerinden çekindiği için evladı sevemeyen babaların olduğu nesilden bahsetmiyorum. Bundan on yirmi sene kadar geçmişten bahsediyorum. Samimi bir hayatın yaşandığı hatta belki dostluğun son demlerinden bahsediyorum. Büyükler; evlatlarını yokluğa rağmen bir yerlere getirmiş, eğitmiş bilgilendirmişti üç kuruş geliri ile... Küçükler, önlerinde pervaneydiler… Hapşırsalar peçete, su isteseler su, uykuları gelse yatakları hazır olurdu evlatları tarfından… Ya da aynısı anında onlara yapılırdı evlatları tarafından. Gelinler kayınvalidelerine saygılı hürmetkâr, evlatlar anne babalarına minnettardı… Peki ya şimdi! Ne oluyor bu hayatta? Yüzyıllardır süregelen gelenekler ve görenekler böyle kısacık, belki çeyrek asırda, nasıl oldu da değişti? Şimdi geçmişin büyükleri küçüldü, küçükleri büyük oldu sanki. Gelişen teknoloji mi, insanların okumuşluk oranları mı, bilmem ama bu kadar kısa sürede bir devrim yaratacak değişim yaşadı bu millet. Anne baba su istese, “kalk kendin al, bir de bana getir” diyen bir evlat; kayınvalide “bunu böyle yapıver” deyince “çok biliyorsan kalk kendin yap” diyen gelin; “beni burada okut, buraya götür, bana bunu al” diyen çocuklar; daha çocuk yaşta ellerinde telefon, evinde bilgisayar, tableti olanlar… Daha ne olsun ki! Evden çıkmayan bir nesil oluşturduk kendi ellerimizle. Bir yere giderken anne baba çocuğundan izin alır oldu, hem hesap vererek… Nereye, niye, neden sorularına cevap verilmeden evden çıkamazsın, hele ki büyüksen. Tabii ne kadar konuşursan konuş, çoğu zaman çocuğunu götüremezsin gideceğin yere. Gitse de oturtmaz seni, ‘kalkalım kalkalım’ diye tutturarak... Evden çıkmak zor gelir küçüklere. Neden çıksın ki evden? Neden insan içine karışsın ki; her şey elinin altında… Oturduğu yerden suyu geliyor, yemeği geliyor. 77
Page 2 and 3:
2
Page 4 and 5:
75 ‘Masal Gibiyim’ - Mustafa Ç
Page 6 and 7:
Böylesi yanan, yandıran âşıkla
Page 8 and 9:
Biz, dergimizin yürüyüşüne ç
Page 10 and 11:
GÖKLER GÜRLEMİYOR ARTIK Bahaetti
Page 12 and 13:
VASİYET Ali Haydar Tuğ Akşam bir
Page 14 and 15:
14 ‘Niçin benim olan dil, beni y
Page 16 and 17:
16 “… Halbuki; ideal dünyayı
Page 18 and 19:
BİLGE PINARINDAN YEŞEREN TOHUMLAR
Page 20 and 21:
Geleceğini garanti altına almakta
Page 22 and 23:
UZAT ELLERİNİ Ayten Başabaş Dir
Page 24 and 25:
Bütün bu hatıraları döne döne
Page 26 and 27: 26 Sibirya’nın kışını anlaya
Page 28 and 29: AKLIMDA BÖYLE KALMIŞ Təranə TUR
Page 30 and 31: 25 m yükseklikten bir ırmağa atl
Page 32 and 33: GENÇLER YARINLARDIR Oktay HACIMUSA
Page 34 and 35: GAMLI MUSİKÂRLAR 1 Elizaveta Miga
Page 36 and 37: Gece Gecenin serinliğinde doğan A
Page 38 and 39: -O da ne mi öyle? Buz işte bildi
Page 40 and 41: ESKİ TAKVİMLER Halil İbrahim Öz
Page 42 and 43: Ben afacan, o masum bir köylü kı
Page 44 and 45: Y a p t ı ğ ı m bu işleri bana
Page 46 and 47: 46 Önce elekle unu elemesi lazım
Page 48 and 49: Hayat koşturmacasının içinde is
Page 50 and 51: Bilirik ki, insanların m ö v c u
Page 52 and 53: Y ə q i n l i k xüsusunda insan v
Page 54 and 55: 54
Page 56 and 57: Gençler! “Bir mü’minin diğer
Page 58 and 59: Eskiden gönüller genişti diyebil
Page 60 and 61: Geriye kalıyor iki şey: Tebliğ n
Page 62 and 63: Biz gençlere vermek istediğiniz
Page 64 and 65: YAHYA KEMAL’İN 60. ÖLÜM YILDÖ
Page 66 and 67: 66 Sanki birileri onu, beni buraya
Page 68 and 69: ÇOCUKLUĞUM Reyhan DAĞ Sımsıkı
Page 70 and 71: “Sonsuzluğa kanatlanmaya hazır
Page 72 and 73: Gitti garptan şarka savaşla durma
Page 74 and 75: 74
Page 78 and 79: Her istediği, değişen sistem ile
Page 80 and 81: Muhsin Dede yarıyıldan fazla zama
Page 82 and 83: Bugün de öyle olmuştu. Tabiat Mu
Page 84 and 85: KERBELA AH Hasan Tahsin SÜRÜ “K
Page 86 and 87: Köyünü çevreleyen dağların ö
Page 88 and 89: 88 yAZAR VE ESERİ
Page 90 and 91: 90 Bu çalışma, han duvarları ve
Page 92 and 93: ir volkan gibi coşup gelen derin b
Page 94 and 95: Hüseyin Siret Bey, her gün çekti
Page 96 and 97: 96 Mehmet GÜRSOY’un ‘KÜTAHYA
Page 98 and 99: Hiçbir ahlak kendi kurallarının
Page 100 and 101: 100 ÜMİT PARSIL’IN ÇALIŞMALAR
Page 102 and 103: Bu şifaya, bu ateşe, bu renge ko
show all

MUSİKÂR EDEBİYAT KÜLTÜR EĞİTİM DERGİSİ 1. SAYI

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

Delete template?

Save as template?