16.12.2018 Views

MUSİKÂR EDEBİYAT KÜLTÜR EĞİTİM DERGİSİ 1. SAYI

GENCİNE PROJE OFİSİ YAYINI. Üç Ayda bir yayınlanır. (Ekim-Kasım-Aralık/ GÜZ) 1. Sayı. ESKİDE ve YENİDE İNSAN, Teması. Armağan Ekleri:1. Bahaettin KARAKOÇ 2. Ali Haydar TUĞ (İlk Yayın 16 Aralık 2018) Ankara- TURKEY

GENCİNE PROJE OFİSİ YAYINI. Üç Ayda bir yayınlanır. (Ekim-Kasım-Aralık/ GÜZ) 1. Sayı. ESKİDE ve YENİDE İNSAN, Teması. Armağan Ekleri:1. Bahaettin KARAKOÇ 2. Ali Haydar TUĞ (İlk Yayın 16 Aralık 2018) Ankara- TURKEY

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Köyünü çevreleyen dağların öteleri için hiçbir<br />

zaman hayal k ur mamışt ı. A şağ ı memleket ler diye<br />

tabir ederdi görmediği bir yerden bahsedeceği<br />

zaman. Çocukluğu okuma ve yazmanın günah<br />

sayıldığı bir zamana rastlamış; kitapla, defterle,<br />

kalemle hiçbir işi olmamıştı. Saati gölgelerin<br />

uzantısına göre kestirir, mevsimleri kavak<br />

yapraklarınınzamana y a y ı l a n<br />

gelişimleri ve bostana<br />

ektiği zerzevatın<br />

büyümesine göre<br />

belirlerdi. Yine onun<br />

i ç i n<br />

her yılın başı,<br />

kuzuların doğup<br />

melemeye başladığı<br />

günlerdi.<br />

Anam yine<br />

bir yandan<br />

bostanın<br />

tumbunda<br />

karınlarını<br />

d o y u r a n buzağılara<br />

kendi koyduğu isimleri ile sesleniyor<br />

ve yaramazlık yapmamaları için<br />

onlarıikaz ediyor, bir yandan da henüz<br />

yeni açmaya başlamış kabakların<br />

diplerindeki zararlı otları elleri ile<br />

yoluyordu.<br />

Bir ara kafasını kaldırıp<br />

topraktanyeni çıkmışmısırları<br />

yiyen kargalara yüreğini soğutmaya<br />

çalışırcasına sayıyor fakat sonra<br />

onlara hiçbir zaman gücünün<br />

yetmeyeceğini kabullenerek<br />

tekrar başını öne eğip işine devam<br />

ediyordu. Öylesine dalıp gitmişti ki<br />

benim geldiğimi çok zaman sonra<br />

fark edebilmişti. O benim, ben ise<br />

bostanın baş tarafına dikilmiş ucube<br />

yaratığın farkına varmakta gecikmiştik.<br />

Kafamı kaldırıp o tarafa doğru<br />

baktığımda ilk anda yere çakılmış uzun<br />

bir sırık ve üzerine giydirilmiş tozdan<br />

ve kirden kararmış, yaz güneşinin<br />

gevrettiği kahverengiye çalan bir<br />

kazak görmüştüm. Sonra yanına iyice<br />

yaklaşıp incelediğimde kendimce<br />

bostan korkuluğunun meydana getiriliş<br />

şeklini yorumlamaya çalışmıştım. İlk kez<br />

yakından bir bostan korkuluğu görmüştüm.<br />

Baharın henüz yüzünü göstermeye başladığı bir<br />

zamanda söğüt ağaçlarının dalları budanmıştı.<br />

Budanan dalların tazeleri nice umutlar<br />

beslenerek fidan olarak yeniden toprağa<br />

dikilmiş, iyice kartlaşmış olanlar<br />

ise yakacak yahut mertek yapılmak<br />

üzere çırpılarından temizlenerek bir<br />

kenara istiflenmiş, kurumaya<br />

bırakılmıştı. İşte o kart<br />

söğüt dallarının uzun<br />

boylularından birisi<br />

bostanı kargalardan korumak<br />

için korkuluk yapılmıştı.<br />

Üst tarafına yatay<br />

olarak<br />

b i r<br />

s o p a<br />

çakılmış,<br />

omuz ve kollar yapılmış<br />

üzerine ise benim bir iki yıl<br />

önce birisine versin diye anama<br />

bıraktığım markalı kazak<br />

giydirilmişti. Başına ise<br />

babamın eski kasketlerinden<br />

birisi geçirildikten sonra<br />

bostanın üst tarafındaki<br />

boşluğa dikilmişti. Uzaktan<br />

bakıldığında heybetli bir<br />

adam görüntüsü veren<br />

bu korkuluğun yanına<br />

gidildiğinde ise hiçbir<br />

şeye yaramayan çirkin bir<br />

yaratık görüntüsü dikkati<br />

çekiyordu.<br />

Bir yıl kadar öncesiydi.<br />

Aşağı memleketlerden birileri<br />

köye çoban olarak gelmişlerdi.<br />

Çoluk çocuk oldukça kalabalık<br />

olan bu ailenin bir de yanlarında<br />

getirdikleri hodakları vardı. Hasta<br />

babası oğlunu sahip çıkmasıve<br />

çalıştırması içinÇoban Ahmet’e<br />

teslim etmişti. O da dost yadigârı<br />

olarak gördüğü bu çocuğu alıp<br />

buralara kadar getirmişti. Kendi<br />

çocuklarından ayırt etmiyor,<br />

hiçbir şeyini eksik bırakmamaya<br />

çalışıyordu.<br />

86

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!