MUSİKÂR EDEBİYAT KÜLTÜR EĞİTİM DERGİSİ 1. SAYI
GENCİNE PROJE OFİSİ YAYINI. Üç Ayda bir yayınlanır. (Ekim-Kasım-Aralık/ GÜZ) 1. Sayı. ESKİDE ve YENİDE İNSAN, Teması. Armağan Ekleri:1. Bahaettin KARAKOÇ 2. Ali Haydar TUĞ (İlk Yayın 16 Aralık 2018) Ankara- TURKEY
GENCİNE PROJE OFİSİ YAYINI. Üç Ayda bir yayınlanır. (Ekim-Kasım-Aralık/ GÜZ) 1. Sayı. ESKİDE ve YENİDE İNSAN, Teması. Armağan Ekleri:1. Bahaettin KARAKOÇ 2. Ali Haydar TUĞ (İlk Yayın 16 Aralık 2018) Ankara- TURKEY
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
“Sonsuzluğa kanatlanmaya hazır mısın küçük?”<br />
O anda şehitlik mertebesine ulaşmanın rahatlığıyla sonu<br />
gelmeyen bir aydınlığa sürdü atını; son duyduğu şey, dev<br />
gibi bir ordunun sesiydi. Şehitler arşa doğru kanatlanırken<br />
gökyüzü ağardı, fetih güneşi ufukta doğmaya başladı, tam<br />
da o an.<br />
***<br />
70<br />
“Ve gönlün fatihi tebessümler içinde yüreklere dağılır.<br />
Surların ardındaki küçük mum, lalenin aşkıyla yeniden<br />
alevlenir ve lale yeniden filizlenir. Kalın surları delip geçen<br />
mum, gecenin mavisine dayanır; sabahın ayazını atlatır ve<br />
laleye doğru uzanır. On iki ay sabırla baharın gelmesini<br />
bekler. Surları yavaş yavaş delip fethe ulaşır ve o fetih<br />
bütün yüreklere yayılır.”<br />
Tarihî dekor tozlu zaman perdesini aradan kaldırır. Bir<br />
adam görünür dökülmüş hazan yapraklarının üzerinde.<br />
Örtüsünden sıyrılmış ağaçların üstünden kuşlar havalanır.<br />
Adam küçük bir gülü dalından alır, onu dikkatlice bir<br />
peçeteye sarar ve ak kefeninin içindeki keseye koyar.<br />
Karakaşlı, kara saçlı, bıçak gibi gözleri olan adam sakince<br />
çınarın dibine oturur. Fatihin geleceğini biliyordur. Gönül<br />
rahatlığıyla sakin ormanın tınısına kendini bırakır. Rüzgâr<br />
huzur verici bir şarkı söylemeye başlar. Etrafa lale kokuları<br />
yayılır. Tebessüm ederek gözlerini kapatır.<br />
***<br />
“Ve soğuk bir ikindi vaktinde Fatih gözlerini açar. Çetin<br />
çarpışmadan kanatlanan akıncıları görür. Bütün savaşlara<br />
şahit olan Tuna, akıncıların kanlarıyla beslenir. Fatih<br />
ve mum hüzün yağmuruna yakalanır. Mum söner. Fatih<br />
döner. Ama bu geri dönüş bir müjdedir gönüllerde. Fethin<br />
müjdesidir.”<br />
Şafak vaktinde ufuktan sızan güneş, hiç olmadığı kadar<br />
mesut doğdu bugün. Beyazdan sarıya döndü ve boğazın<br />
sularını ışığıyla aydınlattı. Sabah güneşi altında hiç olmadığı<br />
kadar güzeldi İstanbul. Fatih, koca tepenin ardındayken<br />
aniden ordusundan sıyrılıp atını son sürat tepeye sürdü.<br />
“Kalın surlar ardındaki İstanbul’u gördü<br />
Öyle bir göz ile baktı ki o İstanbul’a.<br />
On arşın surlara gözü kördü;<br />
On minare görüyordu Haliç’in üstünden.”<br />
Tuna’nın kıyısındaki kanatlanmış atlıları gördü<br />
Fatih. Surları üzerinde öyle bir coşku, öyle bir şevk ile<br />
koşuyorlardı ki. Çocuklar gibi şen idiler. Gülle gibi surlara<br />
vuruyordu atların nalları.<br />
“Bin atlı Tuna’dan aldığı hızla kanatlandı<br />
Fethin müjdesiyle sonsuzdan gelerek boşandı<br />
Akıncı Beyi’nin dibindeki küçük<br />
Gördü Vardar’ı, Mohaç’ı, bütün cihanı<br />
Esti sabah meltemi ile<br />
Bir şimşek gibi bulutları yardı.<br />
Akıncı Beyi’nin dibindeki küçük<br />
Gördü, Fethi, Fatih’i bütün İstanbul’u<br />
Gördü surları, gördü derede süzülen o ışıltıyı<br />
Gördü kâinatımızı, kendi gökkubbemizi”