MUSİKÂR EDEBİYAT KÜLTÜR EĞİTİM DERGİSİ 1. SAYI

Gençlik hakkında kitap
yazma gereksiniminiz
neydi?
Gençlik bizim geleceğimizdir. Benim ‘Gençlik
Geleceğimizdir’ diye birçok konferansım var.
Birçok yerde vermişimdir bu Konferansları.
Gençliğini kuvvetli yetiştiremiyorsan geleceği
yakalayamazsın.
Zihnen, bedenen, ruhen güçlü bir gençlik
olmazsa geleceği yakalayamayız. Biz gideceğiz
onlar gelecek. Yani gençlik her şeyimiz.
Gençlikle iyi ilgilenilmesi lazım. ‘Tuhaf gençler’
denmemesi lazım. Gençliğin bazı yanlış gibi
gördüğümüz davranışlarını ötekileştirmemek
lazım. Ne diyor Haluk’ül-Celal Peygamber
Efendimize? O’nun yanındakilerin çoğunluğu
gençti. Peygamber ve yanındakiler… Hepsi genç.
Peygamber Efendimiz peygamber Efendimiz
peygamber olduğunda, 40 yaşındaydı. Hz.
Ebubekir 38’inde, Hz Ömer -Ebubekir’deniki
yaş daha küçük. Yani hepsi 40 yaşın altında
genç insanlardı. Ne diyor? ‘Ya Muhammed! Sen,
biraz katı yürekli olsaydın, çevrende kimseyi
bulamazdın!’ diyor. Bizde camiden çocukları
kovan yaşlılar var. ‘Gürültü ediyor’ diyorlar.
Tabii ki edecek; çocuk! Hâlbuki Kabe’de,
Mekke’de, Medine’de öyle olur ki bazen;
namazda çocuklar koro halinde başlarlar,
çocuk sesi çok olur. Beş on çocuğun bir anda
ağladığın düşünün. Onlar (Kabe) bir de uzun
okurlar sureleri, bizim gibi kısa okumazlar.
Dolayısıyla; ‘çocuk mescitten kovulur mu?’
Şöyle söyleyeyim; terbiye bakımından ‘32 Farz’
diye, farz derlemesi vardır. Abdestin farzını;
İslam’ın, İmanın Şartını…30’a kadar sayarlar.
İki farzı da; Emr-i Maruf, Nehy-i Münker derler.
İşte, herkese farz derler. Niye? Usulü bilene,
farzdır! Yani, hakikati körün gözüne parmak
gibi atacaklara, farz olmaz. Bilmek yetmez!
Mecelle kaidesinde diyor ki; ‘usul, esastan
öncedir’. ‘Ben bunu biliyorum, ben bunu
söylerim!’ –Hayır- Söyleyemezsin! Usulünce
söylemek zorundasın. Bu sonucu nereden
çıkartıyoruz? ‘Bir sen, katı yürekli olsaydın’…
Oradan da çıkartırım…
Hz Musa ile Harun’u firavuna gönderirken
Rabb’im, ayeti kerimede tebliğ ediyor: ‘Konuşun’
diyor; ‘ola ki iman eder’ diyor. Haluk’ul-Celal
onun iman etmeyeceğini bilmiyor mu yani? –
Biliyor- Bize usul öğretiyor. Mesela; Üstadın
‘tohum saç bitmezse toprak utansın’ deyişi
şairane bir sözdür. -Ama bana göre- o doğru
bir söz, değil. Ben ziraatçiyim; tohum saçarken
usulü bileceksin, tohumun sağlıklı mı? Onların
tohumu toprağın üzerinde! Birçoğu kurur. Belki
biraz nemli olan çimlenebilir. Fakat bu sefer de
kökü kurur. Mutlaka bir toprağa gömeceksin!
‘Tohum saç…’ Öyle olmaz; toprağa gömeceksin.
Toprağa gömerken de; belli toprağın yapısına
göre, tohumun iriliğine, toprağın derinliğine
göre yapacaksın.
Onun için ‘tebliğ’ –bahsi / tavrı- önemlidir.
Allah Resulü’nün tebliğinin iki ayağı vardır.
Allah Resul’ünün kaç görevi vardır? Üç görevi
vardır. Dört görevi yoktur Allah Resulü’nün.
Birincisi; seyirci olmaktır şahit olmaktır; bizi
kollamak, gözetlemektir yani şefaat dediğimiz
hadise seyirciliktir. Kontenjan yok bu benim
ümmetim diye. Kur’an ve sünnete aykırı olanlar
takılıyorlar. Kontenjan değil ki! O kontenjan
olsa; kızına ne diyor? Kızı; ‘Ey Baba! Seninle
olmak istiyorum’ deyince Resul-i Ekrem; ‘O
zaman biraz çalış, bana yardımcı ol!’ diyor. Yani
‘Kontenjan yok; şefaatim şahitlik, diyor.
59