MUSİKÂR EDEBİYAT KÜLTÜR EĞİTİM DERGİSİ 1. SAYI
GENCİNE PROJE OFİSİ YAYINI. Üç Ayda bir yayınlanır. (Ekim-Kasım-Aralık/ GÜZ) 1. Sayı. ESKİDE ve YENİDE İNSAN, Teması. Armağan Ekleri:1. Bahaettin KARAKOÇ 2. Ali Haydar TUĞ (İlk Yayın 16 Aralık 2018) Ankara- TURKEY
GENCİNE PROJE OFİSİ YAYINI. Üç Ayda bir yayınlanır. (Ekim-Kasım-Aralık/ GÜZ) 1. Sayı. ESKİDE ve YENİDE İNSAN, Teması. Armağan Ekleri:1. Bahaettin KARAKOÇ 2. Ali Haydar TUĞ (İlk Yayın 16 Aralık 2018) Ankara- TURKEY
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
BOSTAN KORKULUĞU<br />
Torun Korkut Masalları<br />
Hamdi ÜLKER<br />
Oduncu gömleklerinin ve shetland kazakların<br />
moda olduğu zamanlardı. Daha yirmili<br />
yaşlarında genç bir delikanlıydım. Mesleğe<br />
yeni başlamış, hayatı manalandırma telaşına<br />
kapılmıştım. Kahverengi ve grinin bütün<br />
tonları ile boğuşan, üzerine adeta dünyanın<br />
bütün kasavet ve gamının yüklendiği bir oduncu<br />
gömleğim, bir de kuzu yününden kazağım vardı.<br />
Çok beğenerek almış ve ilk zamanlarda onları<br />
üzerime çokseverek giymiştim. Ta ki bir gün<br />
birlikte görev yaptığım ablalarımdan birisinin<br />
renkler konusunda kafamı kurcaladığı zamana<br />
kadar.<br />
Sevgili ablam bir ara yanıma sokulmuş ve<br />
kulağıma bir şeyler fısıldayıvermişti. “Sen şair<br />
ruhlusun, duyguları olan bir insansın, biraz ruh<br />
yapınla ilintili renklere takıl!” diye bana uzun<br />
uzadıya tavsiyelerde bulunmuştu. Nedendir<br />
bilmem ama işte o günden itibaren o sarı ile<br />
kahverengi karışımı kazağımı ve grinin bütün<br />
kasavetli tonlarının hüküm sürdüğü oduncu<br />
gömleğimi bir daha üzerime giymemiştim.<br />
Çıkarıp bir köşeye atıvermiştim ve orada uzun<br />
bir süre durmuşlardı.<br />
Bir sömestri tatiliydi ve sıla burnumda<br />
buram buram tütüyordu. Karnelerini ellerine<br />
tutuşturup çocuklarımı sevindirdiğim<br />
günün akşamında hiç vakit geçirmeden yola<br />
çıkacak ve Keşiş Dağları’nın kuzeye bakan<br />
soğuk yamaçlarının uzantısındaki köyüme<br />
gelecektim. Son anda aklıma düşmüştü birkaç<br />
aydır bir köşeye attığım kazağım ve gömleğim.<br />
Toparlayıp valizimin bir köşesine sıkıştırdıktan<br />
sonra yollara düşmüştüm.<br />
O yıl zemheri oldukça çetin geçiyordu. Gurbeti<br />
soğuk zannetmiştim ama sıla gurbetten daha<br />
soğuktu. İçime işleyen soğuğa rağmen yine de o<br />
kazağı ve gömleği üzerime giymemiştim.<br />
Sayılı gün çabuk geçmiş ve tatil bir nefeste<br />
bitip gitmişti. Zevkine varmak nasip olmayan<br />
kazağımı ve gömleğimi köyden bir delikanlıya<br />
vermesi için anacığıma teslim edip tekrar<br />
gurbetin yollarına düşmüştüm…<br />
Bir süresonra bir yaz günü yine sıla aklıma<br />
düşmüş, köyümün özlem kokan havasını<br />
solumak için hiç zaman geçirmeden koşup<br />
gelmiştim. Dağlarına, tepelerine, baharda<br />
gençliği, güz mevsiminde ise ihtiyarlığı<br />
yüreğime narin bir kalemin ipeksi dokunuşları<br />
ile nakşeden tabiatını hayran bakışlarla<br />
seyre dalmıştım. Anam her zamanki gibi<br />
bostan ile uğraşıyordu. Toprağı tırnakları ile<br />
tırmıklamak, yeni açmış fasulye çiçeklerine<br />
bir bebek gibi nameler döktürmek, ninniler<br />
söylemek onun toprağa olan yakınlığının<br />
dışarıya yansımasıydı. Bazen de bostana ektiği<br />
zerzevatın köklerini acımasızca yolup götüren<br />
köstebeğe öfkelenip kargış etmek onun toprak<br />
ile uğraştığı zamanlarda dilinden terennüm<br />
eden nameler olurdu. Onun dünyası kendi elleri<br />
ile inşa ettiği küçücük de olsun bir çevreden<br />
ibaretti. Şimdi yaşlanmış, iki büklüm olmuştu<br />
belki lakin o gençliğinde kendi hayatını<br />
kurguladığı dünyayı bir koşu gezip gelecek<br />
güce sahipmiş.<br />
85