13.04.2013 Views

GEREKCELI-KARAR

GEREKCELI-KARAR

GEREKCELI-KARAR

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Rüşvet suçu, iki taraflı bir suçtur. Bir karşılaşma suçu olduğu için, zorunlu olarak<br />

suçun işlenişine katılanlar, aynı amacın gerçekleşmesini hedeflemekte, fakat farklı yönlerden<br />

hareket etmektedirler. Bu suç ile yasaklanan eylemler, rüşvet alan kamu görevlisi bakımından<br />

rüşvet alma, rüşveti veren fail bakımından ise, rüşvet vermedir. Yararı sağlayan veya bu yolda<br />

anlaşmaya varan (vaatte bulunan) kişi ile kamu görevlisi arasında, serbest iradeye dayalı bir<br />

“rüşvet anlaşması” bulunmaktadır.<br />

Gerek Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairenin yerleşmiş kararlarında, gerekse<br />

öğretide ağırlıklı bir görüş olarak kabul gördüğü üzere, kamu görevlisinin, görev alanına giren,<br />

yapmaması gereken bir işin yapılması veya yapması gereken bir işin yapılmaması karşılığında,<br />

fertle arasında, haksız yararın sağlanması hususunda rızalarının tam olarak uyuşması ile rüşvet<br />

anlaşması gerçekleşmiş olur. Teklif veya önerinin fert veya kamu görevlisinden gelmesinin<br />

önemi bulunmamakla birlikte, rüşvet veren ve alanın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik<br />

olarak, kamu görevlisi tarafından ferde veya fert tarafından kamu görevlisine doğrudan veya<br />

örtülü bir istek veya önerinin yapılması ve bunun da karşı tarafça kabul edilmesi gerekir. Böyle<br />

bir anlaşmanın varlığının kabulü için, anlaşmaya ilişkin rızalar özgür irade ürünü olmalı, başka<br />

deyişle, cebir, tehdit, hile ve sair nedenlerle fesada uğratılmamış bulunmalıdır.<br />

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.10.007 tarih ve 2007/5-174 esas-2007/213 sayılı<br />

kararında ise; “Yapmak zorunda olunan bir işin yapılması için elde edilen menfaatin rüşvet<br />

suçunu oluşturmayacağı” hükme bağlamış, “haklı bir işin gördürülmesi amacıyla kamu<br />

görevlilerine menfaat temininin rüşvet suçunu oluşturmayacağı, koşulları gerçekleştiğinde<br />

irtikaptan söz edilebileceği”, yapması gereken işi yapmak için menfaat temin eden kamu<br />

görevlisinin, irtikap düzeyine ulaşmayan eyleminin görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu<br />

oluşturabileceği düşünülmelidir” ,<br />

Yargıtay 5.Ceza Dairesinin 07.07.2011 tarih ve 2011/7022-2011/9666 sayılı kararı;<br />

“Kamu hizmetlerinin eşitlik ve likayat açısından adalete uygun yürütüldüğü, kamu görevlilerinin<br />

rüşvet kabul etmez ve satın alınamaz oldukları hususunda toplumda hakim olan güvenin<br />

korunması amacıyla TCK nun 252.maddesinde düzenlenmiş olan rüşvet suçunun bir kamu<br />

görevlisinin ya da anılan maddenin 4.fıkrasında sayılan tüzel kişiler adına hareket eden kişilerin<br />

görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı yasal<br />

zeminde bulunmayan her iki tarafın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak ortaya<br />

koydukları doğrudan veya örtülü bir istek ile özgür irade ürünü rızalar sonucunda oluşan ve şarta<br />

bağlı olmayan anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlamasıyla oluşacağı cihetle...” yönündedir.<br />

(Kaynak: İhaleye fesat karıştırma ve rüşvet suçları kitabı, A. C. Tuğrul, sayfa 332-354 )<br />

Bu noktada TCK da yer alan kamu görevlisi tanımını yapmak gerekmiştir. 5237 Sayılı<br />

TCK nun tanımlar başlıklı 6.maddesinin c fıkrasına göre kamu görevlisi deyiminden; kamusal<br />

faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yolu ile ya da herhangi bir surette sürekli, süreli<br />

veya geçici olarak katılan kişi anlaşılmaktadır.<br />

765 sayılı TCK’nın 279. maddesinde, Devlet faaliyetlerini kamu görevi ve hizmeti<br />

olarak ikiye ayırmaktaydı. Bu faaliyetler içerisinde personelin işlevinin kamu görevi olması<br />

durumunda ‘memur’ olduğu, buna karşın, personelin işlevinin kamu hizmetini yürütmek olması<br />

durumunda ‘hizmetli’ olduğu kabul edilmekteydi. Örneğin, belediyede veya nüfus müdürlüğünde<br />

görev yapan yönetici veya daktilo memuru olan kişiler kamu görevlisi sayılırken, 657 sayılı<br />

Kanuna da tabi olmasına karşın odacı, itfaiye eri, ahçı, marangoz, vb. kimseler ve kadrolu işçiler<br />

‘kamu hizmetlisi’ kabul edilirlerdi. Dolayısıyla 765 sayılı Kanun, kamu personelinin kamu<br />

fonksiyonu içerisindeki hukuki işlevini, görevini esas alan ve bu anlamda ‘sübjektif’<br />

sayılabilecek bir ölçüt kullanmakta idi.<br />

564/678

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!