ROSETTA_MAGAZINE_201303
ROSETTA_MAGAZINE_201303
ROSETTA_MAGAZINE_201303
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
152<br />
gelişmediği için de büyük bir sorun<br />
yaşanmıyordu. Farklı milliyetlere mensup<br />
insanlar birlikte yaşıyordu. Ancak, buradan<br />
Osmanlı İmparatorluğu’nun demokratik<br />
bir imparatorluk, padişahların demokrat<br />
yöneticiler, toplumun da demokrasi<br />
kültürünü içselleştirmiş bir toplum olduğu<br />
sonucunu çıkarmak abartılı bir yorum olur.<br />
Müslüman-Türk imparatorluğu olarak<br />
anılmakla birlikte, Türklük görece baskındı.<br />
İmparatorluğun Türk adını taşımaması<br />
da bunun önemli bir göstergesidir.<br />
Egemen din Müslümanlık, baskın bakış<br />
açısı Osmanlılıktı. Dünyaya İstanbul’dan<br />
bakılıyordu.<br />
Birçok milliyeti, dini, barındıran ve geniş<br />
bir coğrafyaya yayılan bu çok kültürlü<br />
imparatorlukta sanatın ve eğlencenin de çok<br />
renkli ve çok kültürlü olması kaçınılmazdı.<br />
Bu renkler imparatatorluğun büyük<br />
kentlerinde (İstanbul, Bursa, Edirne gibi)<br />
gelişen sanat ve eğlence etkinliklerine<br />
yoğun olarak yansıdı. “Osmanlı toplumu<br />
içindeki çeşitli ulusların (Arap, Arnavut, vb.),<br />
azınlıkların (Frenk, Rum, Yahudi, Ermeni<br />
vb.) ve taşralıların (Anadolulu, Rumelili)<br />
taklidi, mukallitdlerin en zengin kaynağı<br />
olmuştur.” 59 Dahası, “Osmanlı toplumunda,<br />
İstanbul şivesine aykırı düşen taşralılarla<br />
Türk ve Müslüman olmayan azınlıklar, ya da<br />
yabancılar mudhik ve mukallidlerin başlıca<br />
sermayesi idi.” 60<br />
Osmanlı İmparatorluğunda, gelişen iki<br />
büyük geleneksel tiyatro dalı, birbirleriyle<br />
yakın ilişki içinde olan Ortaoyunu ve<br />
Karagözdür. Ortaoyunu ve Karagözün kişileri<br />
o kadar çok ve çeşitlidir ki araştırmacılar,<br />
onları sınıflandırmakta bile güçlüklerle<br />
karşılaşmışlardır. 61<br />
59 Cevdet Kudret, Ortatoyunu I, 2.B., (İstanbul: İnkıilap Kitabevi Yayınları, 1994), s.14.<br />
60 Cevdet Kudret, Ortatoyunu I, 2.B., (İstanbul: İnkıilap Kitabevi Yayınları, 1994), s.84.<br />
61 Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, (İstanbul: İnkıilap Kitabevi Yayınları, 1985), s.459-460-461-462<br />
62 Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, (İstanbul: İnkıilap Kitabevi Yayınları, 1985), s.461.<br />
63 Cevdet Kudret, Ortatoyunu I, 2.B., (İstanbul: İnkıilap Kitabevi Yayınları, 1994), s.62.<br />
64 Cevdet Kudret, Ortatoyunu I, 2.B., (İstanbul: İnkıilap Kitabevi Yayınları, 1994), s.62.<br />
Farklı etnik ve coğrafyalara göre kişiler<br />
sınıflandırıldığında, Anadolulu kişiler; Laz,<br />
Kastamonulu, Kayserili, Eğinli, Harputlu,<br />
Kürt ile Anadolu dışından gelenler ise,<br />
Muhacir (Rumelili), Arnavut, Arap, Acem<br />
olarak sıralanmaktadır. 62 Bu sıralama bile,<br />
İstanbul odak alınarak yapılmıştır.<br />
Gerek Anadolu’dan gerekse Anadolu<br />
dışından gelen ve farklı milliyetlere mensup<br />
olan bu kişiler, karakter olarak karşımıza<br />
çıkmazlar. “İnsan olarak kendilerine özgü<br />
davranışları yoktur.” 63<br />
Her biri hakkında çok az bilgimiz vardır.<br />
Oyunlar sırasında, hiçbirinin çocukluğu,<br />
ailesindeki duygusal bağlar, hobileri,<br />
fobileri, tutkuları, kırılganlıkları ya da<br />
zaafları hakkında yeterince bilgi sahibi<br />
olmayız. Onları yakından tanımayız.<br />
Duygularını bilmeyiz. Acıları sevinçleri<br />
gösterilmez bizlere.<br />
Her iki geleneksel tiyatroda da, kişiler tip<br />
düzeyinde işlenmiştir. Mensup oldukları<br />
etnisitenin ya da bölgenin en tipik yanlarını<br />
temsil ederler. Zaman içinde, komikliğe<br />
neden olan kalıp tipler (steriotip) haline<br />
gelmişlerdir. Nasıl görünmek isteniyorsa<br />
öyle görülürler. Yer verilen tipler ait<br />
oldukları milletlerin İstanbul’dan, Osmanlı<br />
bakışı ile nasıl göründükleri bakımından<br />
önem taşımaktadır. Örneğin, “Laz, geveze ve<br />
aceleci, Acem mübalağacı, Yahudi korkak ve<br />
para düşkünü” dür. 64<br />
Bu bakış, tepeden bir bakıştır. Birilerine<br />
tepeden bakarsak, onların içini yansıtan<br />
yüzlerini, gönüllerine açılan gözlerini<br />
görmeyiz. Onları tanımayız yeterince.<br />
Tanımadığımız kişiler de bizde herhangi bir<br />
duygu uyandırmaz. Komik kişiler bizden<br />
uzakta, hatta aşağıdadır. Onlarla herhangi<br />
bir empati kurmayız. Acılarını duymayız.<br />
Onlara acımayız, güleriz.<br />
Oyun içindeki işlevleri, renkli ve komik tipler<br />
olmalarıdır. Bu komiklik bazen aralarındaki<br />
iletişim kazalarından kaynaklanır. Böyle<br />
durumlarda yalnız biri değil, bazen her iki<br />
ya da üç tip, yine İstanbul bakışıyla komik<br />
duruma düşürülür. Öylesine ki, bu oyunlarda<br />
Türk tipi bile vardır.<br />
Türk de Osmanlı için “öteki” dir.<br />
Anadolu’dan gelendir.<br />
Daha “kamyon” icat edilmeden, Osmanlı<br />
İmparatorluğunda belirleyici olan bu bakış<br />
açısı, kamyon icat olunduktan ve modern<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nde oyuncak gibi lüks<br />
tüketim mallarıi taşımaya başladıktan<br />
sonra da egemenliğini sürdürmüştür. Gerek<br />
Baydur’un Kamyon’undan önce yazılan<br />
ve geleneksel tiyatromuzdan yararlanan<br />
oyunlarda, gerek Yeşilçam sinemamızın<br />
ürünü olan filmlerde, gerekse Televizyon<br />
skeçlerinde, bu bölgelerden gelen kişiler<br />
hep tip düzeyinde kalmış, komik öğe olarak<br />
yer almışlardır.<br />
Zaten Ortaoyunu ve Karagöz deyince akla<br />
komedi gelir. “Hangi konuyu işlerse işlesin,<br />
karagöz oyununun başta gelen özelliği<br />
bir komedya oluşudur. En acıklı konular<br />
(Ferhad ile Şirin vb.) karagözde komedya<br />
havası içine bürünür.” Aynı şey Ortaoyunu<br />
için de geçerlidir. 65<br />
Bergson’un dediği gibi komik, zekanın<br />
ürünüdür ve kalbin bir anlık susuşu<br />
sırasında oluşur. Yüzyıllarca kalbin sustuğu<br />
bu kişiler, eğlencemizin başköşesinde meze<br />
olmuştur. Kalbimizin, kekeleyerek de olsa,<br />
yeniden konuşması için Memet Baydur’un<br />
kalemi beklenecektir.<br />
Karagöz ve Ortaoyunundaki Bakışı Tersine<br />
Çevirmeye Başlayan Bir Oyun: Kamyon<br />
Memet Baydur’un, Kamyon’unu yazarken<br />
Ortaoyunu ve Karagözden yola çıktığı,<br />
oyundan bu etkiler bağırmasa da, dikkatle<br />
bakıldığında, iki geleneksel tiyatromuzdan<br />
hayli ama başka bir bakış açısıyla<br />
yararlandığı görülecektir. Her şeyden önce,<br />
oyun kişileri bakımından Ortaoyunu ve<br />
Karagözden yararlandığı anlaşılmaktadır.<br />
153<br />
Baydur’un oyununda, geleneksel olanı<br />
kopya etmediği, o öğeleri aynen almadığı,<br />
bir sorgulama içine girdiği, eski önyargılı<br />
bakıştan uzaklaştığı görülmektedir.<br />
Kamyon oyununda yer verdiği oyun kişilerini<br />
geleneksel tiyatromuzda yer alan etnik<br />
kesimlerden, bölgelerden seçmekle birlikte,<br />
onlara daha şefkat dolu ve demokratik bir<br />
bakışla yöneldiği gözlenmektedir.<br />
Kamyon’da, Ortaoyunu ve Karagöz’deki<br />
temel oyun kişileri olan Pişekar ve<br />
Kavuklu-Karagöz ve Hacivat yoktur. Farklı<br />
etnik kökenlere ve coğrafyalara mensup<br />
geleneksel kişilerin bir bölümü korunmuş,<br />
ama onlar farklı bir anlayışla işlenmiştir.<br />
Oyun kişilerinden Abuzer Kürt, 66 Şaban<br />
Karadenizli (Laz), Necati ve Recep Orta<br />
Anadolu’dan, (Hırbo’nun incelmiş ve<br />
değişmiş hali gibi, belki de Kayseri’lidirler),<br />
Zeynel ve Zülfü ise Egelidir. 67 Böylece, oyun<br />
kişilerinin dört farklı bölgeden (Doğu Anadolu<br />
Bölgesi, Karadeniz Bölgesi, İç Anadolu<br />
Bölgesi ve Ege Bölgesi) ve üç etnik kökenden<br />
(Türk, Kürt ve Laz) geldikleri görülmektedtir.<br />
65 Cevdet Kudret, Karagöz, 1.Cilt, 1.B., (İstanbul;Yapı Kredi Yayınları, 2004), s.27.<br />
66 Elveda Dünya ve Merhaba Kainat, Memet Baydur’un Ardından (Ortak Kitap), Haz: Sevda Şener, Ayşegül Yüksel ve Filiz Elmas, 1.B., (İstanbul,: MitosBoyut Yayınları, 2002), s. 66.<br />
67 Memet Baydur, Toplu Oyunları 3, 1.B., (İstanbul: MitosBoyut Yayınları, 1994) s.158.