ROSETTA_MAGAZINE_201303
ROSETTA_MAGAZINE_201303
ROSETTA_MAGAZINE_201303
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
166<br />
EDEBİYAT VE YAŞAM YA DA BEN VE<br />
OKURLARIM<br />
Gülsüm Cengiz Turkey<br />
Günümüzde, bilgisayarlar ve yeni iletişim<br />
olanakları girdi insanın yaşamına.<br />
Bu gelişme, yaşamın bütün alanları<br />
gibi, yazın alanını da etkiledi. İnternet<br />
sitelerindeki yazın sayfalarına, yazınsal<br />
ürünlere ulaşmakta; kendi yazdıklarını<br />
başka insanlara da iletebilmektedir insan.<br />
Ne var ki, bugün dünyayı hegemonyası<br />
altına alan emperyalist güçler; onların<br />
ideologları, bu iletişim ağına da egemen<br />
olma çabası içindedirler. Ekonomik, politik<br />
ve askeri alandaki yayılmacılıklarına;<br />
kültür alandaki yayılmacılıkları da eşlik<br />
etmektedir. İnsanların bilincini bulandırmak<br />
için yarattıkları tek tip, yoz, yaşamdan kopuk,<br />
salt tüketime yönelik yaşam biçimlerini<br />
halklara dayatmakta; yerel ve ulusal<br />
kültür değerlerini, halkların bu alandaki<br />
birikimlerini yok etmeye çalışmaktadırlar.<br />
Ellerindeki tüm olanakları kullanarak;<br />
insanı yaşamdan ve kendisi gibi olan<br />
öteki insandan yalıtma, yalnızlaştırma,<br />
yabancılaştırma ve tek tipleştirme politikası<br />
uygulamaktadırlar. İnsanların birbirlerine<br />
ve yaşama yabancılaştırılmaya, sanatın<br />
yaşamdan koparılmaya çalışıldığı bu süreçte;<br />
yazın ve yaşam, yazar ve okur ilişkisinin<br />
değerlendirilmesi büyük önem taşıyor.<br />
Bu konunun değerlendirilmesine, söyleşi<br />
için gittiğim okullardan birinde yaşadığım<br />
bir olayı anlatarak başlamak istiyorum. 5.<br />
sınıf öğrencileriyle söyleşi bitip sıra sorulara<br />
gelince 10 yaşında bir kız öğrenci söz alıp<br />
şu soruyu sordu bana: “Okuma oranının bu<br />
kadar düşük olduğu bir ülkede, kendinizi bir<br />
yazar olarak nasıl hissediyorsunuz?”<br />
Bu sorunun 10 yaşında bir çocuk tarafından<br />
sorulması şaşırtıcıydı. Bir an irkildim,<br />
sonra ona şu yanıtı verdim: “Sen bana bu<br />
soruyu sorduğuna göre, ben hiç umutsuz<br />
değilim ve kendimi kötü hissetmiyorum.”<br />
Ne var ki, çocuk, o soruyu sormakta haksız<br />
değildi. Çünkü bir yandan okuma oranının<br />
azlığı, öte yandan yayıncılık alanında çok<br />
satan yazarlar sisteminin egemenliği,<br />
günümüzde pek çok yazarın yapıtlarının<br />
okuruna ulaşmasında güçlükler doğuruyor.<br />
Çünkü günümüzde yayıncılık alanı,<br />
tıpkı başka her hangi bir ticari alan gibi<br />
çalışıyor ve kitap, tüketim nesnesi olarak<br />
değerlendiriliyor. Bu alanda yayın tekelleri,<br />
çoksatar sistemi, gazete- televizyon<br />
tanıtımları, duvar ve sokak afişleri, ulusal<br />
ya da uluslararası ödül sistemleri etkili<br />
olmaktadır.<br />
1980’li yıllarda ve sonrasında, Yeni<br />
Dünya Düzeni söylemine uygun olarak;<br />
insanı yaşam ve çevresiyle ele almayan,<br />
bireysel bunalımların işlendiği, zamanmekân-insan<br />
unsuruna dayanmayan<br />
kaotik kitaplar giderek çoğaldılar. Kitapçı<br />
raflarını, yazınsal ve yaşamsal kaygılar<br />
yerine; piyasa koşullarına uygun, pazar<br />
ekonomisi için ekonomik değer taşıyan,<br />
yayıncıların ve çoksatar listelerinin<br />
belirlediği konu ve biçimde üretilmiş<br />
kitaplar kapladı. Geniş halk yığınlarının<br />
yaşamlarına tanıklık etmeyen, onların<br />
yaşamsal ve yazınsal gereksinimlerini<br />
karşılamayan, insandan ve yaşamdan<br />
kopuk konular içeren bu kitapların satış<br />
grafiğinin yüksek olması onların yayıncılar<br />
tarafından çekici bulunması sonucunu<br />
doğurmuştur ve bu durum değişen<br />
dönemlerdeki eğilimlere göre değişmesine<br />
karşın hala sürmektedir. Bu konuda,<br />
2004 yılında, ziyaret ettiğim Bologna<br />
Çocuk ve Gençlik Kitapları Fuarı’ndaki<br />
gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.<br />
Harry Potter ve Yüzüklerin Efendisi<br />
kitaplarının seri olarak yayınlandığı ve<br />
filmlere çekilip bütün dünyaya yayıldığı<br />
bir dönemdi. Fuarı gezerken birbirinden<br />
farklı ülkelerin stantlarındaki çocuk ve<br />
gençlik kitaplarının arasında çok sayıda<br />
büyü, büyücülük ve sihir konularını içeren<br />
kitaplara ve serilere rastladım. O zaman,<br />
çok sattığı için yayıncılar tarafından çekici<br />
bulunan bu konuların, yazarların kendi<br />
seçimleri nedeniyle mi, yoksa yayıncıların<br />
isteğiyle mi işlendiği sorusunu sormuştum<br />
kendime... Çünkü günün moda akımlarına<br />
uygun ve piyasa koşullarına göre kitap<br />
yazma olgusu, kapitalist toplumda olduğu<br />
ileri sürülen yazarın yazma ve yaratma<br />
özgürlüğünü de ortadan kaldırmaktadır.<br />
Gelelim okur ve yazar ilişkisine. Bir kitabın<br />
satış grafiğinin yüksek olması, onun<br />
okuruna tam olarak ulaştığı anlamına<br />
gelmez; çünkü kitap tüketilmez; okunur.<br />
Okumak iki yönlü bir eylemdir; edebiyat<br />
metni, okuyan insanla yaşam bulur, onun<br />
imgeleminde yeniden üretir kendini.<br />
Öte yandan, yazar okuyan insanın duygu<br />
ve düşünce dünyasının gelişmesine<br />
katkıda bulunur. Üstelik kitap, bir kez<br />
okunup bırakılmaz. Elden ele dolaşıp<br />
birçok okuru etkileme gücü vardır.<br />
Burada “okur” sözcüğünün de üzerinde<br />
durmak gerekiyor. Gerçek okurlardan ve<br />
güdülenmiş okurlardan söz edebiliriz.<br />
Gerçek okur; hangi yazarın kitabını okumak<br />
istediğine, hangi kitabı, niçin alacağına<br />
kendisi karar veren; sevdiği yazarın<br />
yeni kitapları çıkıp çıkmadığını izleyen,<br />
okuyup beğendiği yapıtı başkalarına da<br />
öneren; kitabı tüketmek yerine, edebiyat<br />
metninde yazılanları alımlayan, algılayan<br />
ve kendinin kılan kişidir. Güdülenmiş okur<br />
167<br />
ise; yayın tekellerinin güçlü olanakları,<br />
best seller sistemi, gazete- televizyon<br />
tanıtımları, duvar ve sokak afişleri,<br />
ulusal ya da uluslararası ödül sistemleri<br />
aracılığıyla yönlendirilmiş kişidir. Bir<br />
başka deyişle kitap alıcısıdır, metni<br />
alımlayıcı değil. Edebiyat metninden<br />
çok, metin dışı öğeler etkilidir onun için.<br />
Yazarın görüntüsü, yazarın ya da yapıtın<br />
magazine dönüştürülmüş haberleri,<br />
kitabın çoksatar olması, günün moda<br />
yazarı-yapıtı olması vb. Bu okur tipini,<br />
büyük kentlerin büyük kitapçılarında,<br />
kitap fuarlarında, alışveriş merkezlerinde<br />
düzenlenen imza günlerinde, yayın<br />
tekellerinin popülerleştirdiği yazarlara<br />
kitabını imzalatmak için kuyruğa girenlerin<br />
arasında görebilirsiniz.<br />
Biz burada bilinçli okurdan, gerçek<br />
okurdan söz ediyoruz. Ben kendi adıma,<br />
yapıtlarımla bu tür okura ulaşmak, yaşama<br />
dair anlattıklarımı, söylediklerimi bu<br />
insanlarla paylaşmak istiyorum. Ne ilginç<br />
ki, yaşam çok zengin ve şaşırtılarla dolu.<br />
Hiç beklemediğiniz bir anda, beklenmedik<br />
paylaşımlar yaşayabiliyorsunuz. Burada,<br />
kuşkusuz hepimizin yaşadığı ilginç okuryazar<br />
buluşmalarından birkaç örnek<br />
sunmak istiyorum. Bu buluşmalar, büyük<br />
yayın tekellerinin yayınladıkları kitapların<br />
satışını hızlandırmak için, büyük alışveriş<br />
merkezlerindeki kitapçılarda, gösterişli<br />
salonlarda düzenledikleri imza günü, yazarkitap<br />
tanıtımı vb. etkinliklere hiç benzemiyor.<br />
Türkiye’nin kuzeyindeki Karadeniz<br />
Bölgesinde önemli bir maden havzası<br />
vardır. Teknolojik koşulların yetersizliği<br />
ya da önlemsizlik nedeniyle, maden<br />
ocaklarında sık sık kazalar olmaktadır.<br />
1983, yılında bu bölgede birkaç ay arayla