ROSETTA_MAGAZINE_201303
ROSETTA_MAGAZINE_201303
ROSETTA_MAGAZINE_201303
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
154<br />
Baydur, bu kişileri ele alıp işlerken,<br />
yerleşmiş Osmanlı bakışından bakışı”ndan<br />
kuşkuya düşmüş, sosyalist dünya<br />
görüşünden 68 de gelen sınıf bilinciyle<br />
bakmaya çalışmıştır. Necati kamyon şoförü,<br />
Recep şoför muavini, Abuzer ve Şaban<br />
hamal, Zülfü ve Zeynel ise rençberdir. 69<br />
Hepsi emekçi kişilerdir.<br />
Bu altı kişi de, Mustafa Kemal Atatürk<br />
tarafından “milletin efendisi” olması<br />
arzulanan, ancak kurduğu Cumhuriyet’te bir<br />
türlü gerçekleştirilemeyen “sosyal devlet”<br />
nedeniyle “milletin hizmetkarı” olmaktan<br />
kurtulamayan köylülerdir. Necati, Recep,<br />
Abuzer ve Şaban “yıllardır şehirlilerle iş<br />
tutup, kentin varoşlarında yaşamalarına<br />
rağmen, köylülüklerini titizlikle –neredeysekorumuşlardır.”<br />
70 Zülfü ve Zeynel’se Yanbolu<br />
köyünden gelen köylülerdir. 71<br />
Gaziantep’ten İstanbul’a (Anadolu’nun bir<br />
ucundan ötekine) yepyeni, “kırmızı büyük<br />
bir kamyon”la 72 (Türkiye Cumhuriyeti<br />
olmasın sakın) mal taşırlarken (kamyonun<br />
kasasında, yine sanki dört bölgeyi işaret<br />
eden dört tane büyük tahta sandık yüklüdür)<br />
her nedense yollarını şaşırırlar. Yollarının<br />
üstünde olmayan Ege Bölgesine, Denizli<br />
civarına gelirler.<br />
Dahası kestirmeden gidelim derken, yol<br />
da denemeyecek bir ıssız alanda saplanıp<br />
kalırlar. Sadece dört ağacın olduğu ıssız bir<br />
yerdir burası (dört ağacın olması, üreme,<br />
bolluk, berekete işaret etmeleri bakımından<br />
durumun o kadar umutsuz olmadığı<br />
duygusu uyandırır bizde).<br />
Doğudan batıya doğru giden, yepyeni kırmızı<br />
kamyonun (Batılılaşmak isteyen genç<br />
Türkiye Cumhuriyeti) neden yanlış yola<br />
girdiğini, neden bozulduğunu ve saplanıp<br />
kaldığını merak edip oyunun yazılış tarihine<br />
baktığımızda, 1990’da yazılmış olduğunu<br />
görür ve şaşırmayız. 1990 yılı oyunun bittiği<br />
yıldır. Daha önce düşünülmüş, tasarlanmış,<br />
başlanmış olsa gerektir. Böylece, Kamyon<br />
oyununun, Baydur’un oyun yazmaya<br />
başladığı 1980’lerin ürünü olduğu sonucuna<br />
varırırz.<br />
1980’ler, Özal’ın öncülüğünde kurulan,<br />
genellikle bıyıklı ve göbekli milletvekillerinin<br />
oluşturduğu Anavatan Partisi yönetiminde<br />
yol alan Türkiye Cumhuriyeti’nin sancılı<br />
yıllarıdır. Bu milletvekilleri, köyden kopmuş<br />
kentli olamamış, arabesk bir yaşama<br />
biçimine sahip kişilerdir daha çok. Mecliste<br />
çiğköfte partisi yaptıkları, meclis tavanına<br />
çiğköfte attıkları belleklerdeki yerini<br />
korumaktadır.<br />
“Özalizm felsefesi”nin temelinde ise,<br />
kestirme yollar, “köşedönücülük” vardır.<br />
İşte, kırmızı kamyon da kestirmeden<br />
gideyim derken, “yol olmayan bir yol”a<br />
saplanıp kalır.<br />
Kamyon bozulunca, bir başka deyişle, ülke<br />
bir anlamda batağa saplanıp kalınca, bir<br />
kurtarıcı ararlar. Godot’yu Beklerken’deki<br />
gibi bir Godot beklerler. Kurtarıcı, bir süre<br />
Hamburg’da (Baydur eleştirel bir biçimde<br />
Avrupa Birliğine mi işaret ediyor yoksa Avrupa<br />
kültürünü içselleştirmemiş kurtarıcıları mı<br />
eleştiriyor?) kalmış olan, şimdi benzincilik<br />
yaparak zenginleşen Angut Memet’tir. Angut<br />
Memet “ikiyüzlü bir sahtekar”dır. Hem<br />
kendisidir, hem çırağı İsmail’dir. Görünmek<br />
istemediği zaman, sözde çırağı İsmail’i yerine<br />
bırakır, kiraz bayramına gider. Oyunbazdır,<br />
kumar oynar. Recep’i tavlada, arzu ettiği<br />
skorlarla defalarca yener ve parasını alır.<br />
68 Elveda Dünya ve Merhaba Kainat, Memet Baydur’un Ardından (Ortak Kitap), Haz: Sevda Şener, Ayşegül Yüksel ve Filiz Elmas, 1.B., (İstanbul,: MitosBoyut Yayınları, 2002), s. 66.<br />
69 Memet Baydur, Toplu Oyunları 3, 1.B., (İstanbul: MitosBoyut Yayınları, 1994) s.130.<br />
70 Memet Baydur, Toplu Oyunları 3, 1.B., (İstanbul: MitosBoyut Yayınları, 1994) s.131.<br />
71 Memet Baydur, Toplu Oyunları 3, 1.B., (İstanbul: MitosBoyut Yayınları, 1994) s.146.<br />
72 Memet Baydur, Toplu Oyunları 3, 1.B., (İstanbul: MitosBoyut Yayınları, 1994) s.131.<br />
Oyun kişileri yaşadıkları büyük soruna<br />
rağmen kestirme yollardan vazgeçmezler.<br />
Angut Memet’i çağırmak üzere benzinciye<br />
giden Recep’e, dönüşünde, Angut Memet’in<br />
“çırağı İsmail”, yine kestirme bir yol tarif<br />
eder. Bu nedenle onu bulmak ve Angut<br />
Memet’e ulaşmak üzere arkasından gelen<br />
Necati ile karşılaşmazlar. Sorun uzar ve<br />
büyür.<br />
Kamyonun kasasındaki sandıklardan<br />
çıkan mallar, lüks tüketim mallarıdır.<br />
Bu da bize, Özal döneminin karakterini<br />
hatırlatmaktadır. O dönemde, “liberalizm”in<br />
ilkeleri doğrultusunda ithalatın önünde<br />
engel oluşturan vergiler kaldırılmış, fakir<br />
ülkenin dükkânlarının vitrinleri lüks tüketim<br />
mallarıyla dolmuştur. Yurttaşların bu<br />
malları satın alma özgürlüğü vardır ancak<br />
paraları yoktur. Yıllardır bu ülkeyi sırtında<br />
taşıyan emekçi yurttaşlar (hamallar) yük<br />
taşımaya devam ederler.<br />
Kamyon oyununda, Daniel Defoe’nun<br />
Robinson Crusoe adlı yapıtından söz edilmesi<br />
bir tesadüf olmasa gerek. Meraklı Şaban,<br />
yeterli olmayan “okuma”sıyla gazetede<br />
Robinson Crusoe üzerine yazılmış bir<br />
makale okur ve onu anlamaya çalışır.<br />
Bu makale oyunun derinleştirilmesi ve<br />
katmanlandırılması bakımından önemlidir.. 73<br />
Her şeyden önce, kamyonun durduğu ıssız<br />
yer, bir adayı hatırlatmaktadır. Kuş uçmaz<br />
kervan geçmez bir yerdir burası. İzole<br />
edilmiş gibidir. Robinson gibi, Kamyon<br />
oyununun kişileri de bir kurtarıcı beklerler.<br />
Öte yandan, Robinson Crusoe bir çeşit<br />
ütopyadır. Oyunda da belirtildiği gibi,<br />
Ortaçağda, kar edenler küçük bir azınlıktır.<br />
Çoğunluk sömürülmektedir. Robinson<br />
73 Memet Baydur, Toplu Oyunları 3, 1.B., (İstanbul: MitosBoyut Yayınları, 1994) s.178-179.<br />
74 Aktaran Sevda Şener, “Kamyon”, Sahne Dergisi, Mart-Nisan 2011, s. 23.<br />
75 Serhat Ulağcı, İmgebilim, “Öteki”nin Bilimine Giriş, 1.B., (Ankara: Sinemis Yayınları, 2006), s.106.<br />
155<br />
Crusoe biraz da buna tepkidir. Kimsenin<br />
mülkiyetinde olmayan bir adada (dünya gibi<br />
de düşünebiliriz) ihtiyacı kadar üretme ve<br />
tüketmenin erken ütopyalarından biri olarak<br />
değerlendirilebilir.<br />
Kamyon oyunuyla Robinson Crusoe<br />
arasında bir karşıtlık da yaratılmıştır.<br />
Robinson Crusoe’da “üretim” (Robinson,<br />
ekip biçmek için kazma, kürek, çapa vb.<br />
yapmıştır), Kamyon oyununda yaratılan<br />
durumda (Özal Türkiye’sinde) ise<br />
“tüketim” egemendir. Robinson temel<br />
ihtiyaçlarını karşılarken, kırmızı kamyona<br />
yüklenmiş olan sandıklardan temel ihtiyaç<br />
maddelerinden (yiyecek, içecek, giyecek,<br />
vb.) hiçbiri çıkmaz.<br />
Şimdiye kadar “başkaları hesabına çalışan”,<br />
kendilerine yük yükleyip boşaltma, yükleri<br />
bir yerden bir yere götürme görevi verilen<br />
“hamal”lar, “efendi”lerinin olmadığı bir<br />
ortamda kendileriyle baş başa kalınca,<br />
birden boşluğa düşerler. Özgürlüğün<br />
“dayanılmaz hafifliği”dir bu. Yaşamı<br />
sorgulayanlar (örneğin Abuzer) yeni<br />
kararlar alır. Baydur’un bu oyunu için “bir<br />
pazarlık oyunu, hayatın pazarlığı” 74 demesi<br />
belki de bundandır.<br />
Oyun Kişilerine Farklı Bakış<br />
Memet Baydur’un, Kamyon oyununda,<br />
oyun kişilerini geleneksel tiyatromuzdan<br />
hareketle oluşturmuş olmakla birlikte,<br />
alışılagelen bakış açısını kırmaya çalıştığı<br />
gözlenmektedir. Yukarıda da belirtildiği gibi,<br />
oyunda, Karagöz ve Ortaoyununda da yer<br />
alan üç etnik kökenden gelen altı kişi vardır.<br />
Bunlar Türk, Kürt ve Laz’dır. Geleneksel<br />
tiyatromuzdaki egemen İstanbul (Osmanlı)<br />
bakışına göre her üçü de taşralı ve “öteki”dir.