milliyetçilik
milliyetçilik
milliyetçilik
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Orgeneral Başbuğ’a göre ‘[u]lus devletin en önemli özelliklerinden birisi egemenliğin<br />
devlete ve ulusa ait olması ile egemenliğin paylaşılamamasıdır’. Son dönemde<br />
güçlenen etnik akımlar Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir. Bu<br />
durumu yaratan nedenlerin başında ‘son dönemlerde dünyadaki toplumsal olayları<br />
yönlendiren özellikle postmodernite ve küreselleşme düşünce akımları’ ile ‘Türkiye-<br />
AB ilişkileri’ gelmektedir (a.g.e.).<br />
Başbuğ’un sözleri, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde Türkiye kamuoyuna egemen<br />
olan korkuları yansıtmaktadır. Buna göre üç paralel gelişme, Türkiye’nin bekasına<br />
yönelik kaygı duyulmasına yol açmaktadır. Bunlardan genel dünya konjonktürünü<br />
ilgilendiren birincisi, son dönemlerde küreselleşmenin de etkisiyle ulus-devletin<br />
geleceğinin tartışılmaya başlanmış olmasıdır. İkinci gelişme doğrudan Türkiye-<br />
Avrupa Birliği ilişkilerini ilgilendirmektedir. Müzakere sürecinde verilen bazı tavizler,<br />
‘bölücü’ etnik akımları güçlendirmekte, Türkiye’nin üniter yapısını tehdit eder<br />
hale getirmektedir. Üçüncü gelişme ise Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğinin<br />
gerçekleşmesiyle gündeme gelecek olan egemenlik devridir. Özetle, Türkiye ulusdevletin<br />
geleceğinin sorgulandığı bir dönemde, içinde barındırdığı ‘bölücü’ akımları<br />
güçlendiren bir birliğe üye olmak için egemenliğini paylaşmaya hazırlanıyordur.<br />
Bunun Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu anlamına geleceği açıktır.<br />
Bu noktada öncelikle genel dünya konjonktürüne dair korkunun yersiz olduğunu<br />
belirtmek gerekir. Küreselleşme süreçlerinin ulus-devletin geleceğini nasıl etkileyeceği<br />
akademik literatürde en çok tartışılan konulardan biridir. Bu tartışmayı<br />
ayrıntılı olarak değerlendirmek çalışmanın sınırlarını aşacaktır. Yine de tartışmada,<br />
ulus-devletin sonunun geldiğini iddia edenler kadar, ulus-devletin önemini<br />
koruduğunu savunanlar da olduğunu belirtmekte yarar vardır. İkinci görüşü<br />
savunanlar, uluslararası sistemin hala ulus-devlet temelinde örgütlendiğine dikkat<br />
çekerler. Birleşmiş Milletler, NATO gibi uluslararası kuruluşların üyeleri yine ulusdevletlerdir.<br />
Bir orduya ve egemen olduğu topraklarda meşru şiddet uygulama<br />
hakkına sahip olan tek siyasi yapı ulus-devlettir. Milli ekonomiler, kaynakların<br />
bölüşümü, piyasanın kontrolü gibi konularda belirleyici olmaya devam etmektedir.<br />
Tartışmada gündeme gelen üçüncü bir görüş ise küreselleşme süreçlerinin ulusdevleti<br />
yok etmediğini, ama dönüştürdüğünü iddia eder. Bu görüşe göre, tam<br />
bağımsızlıktan söz etmek günümüz dünyasında mümkün değildir. Bu anlamda<br />
milli egemenlik kavramı mutlak olmaktan çıkmıştır. Ama zaten egemenlik tarihin<br />
hiçbir döneminde tam mutlak olmamıştır; o yüzden bunun yeni bir gelişme olduğu<br />
ileri sürülemez. Ulus-devletler egemenliklerinin bir bölümünü ulus-üstü ya da<br />
ulus-ötesi yapılara devrederken, başka alanlarda egemenliklerini korumaya, hatta<br />
arttırmaya devam etmektedirler. Kısacası, yakın bir gelecekte ulus-devletin ortadan<br />
kalkacağını söylemek için hiçbir neden yoktur (ayrıntılı bir tartışma için bkz. Smith<br />
1995; Appadurai 1996; Holton 1998; Scholte 2000; Guibernau 2001; Held, McGrew,<br />
Goldblatt ve Perraton 1999; Held ve McGrew 2000, 2003).<br />
105