06.11.2014 Views

milliyetçilik

milliyetçilik

milliyetçilik

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ölümünün bu aşırılığa kendini kaptırmasıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, kimse<br />

‘vatanseverliğin’, ‘Atatürk milliyetçiliğinin’ artmasından kaygı duymamaktadır. Tam<br />

tersine bu tür duygular milletin bölünmez bütünlüğünü pekiştirmektedir; o yüzden<br />

ne kadar artarsa o kadar iyidir. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın<br />

12 Nisan 2007’de dile getirdiği şu sözler, bu konudaki resmi görüşü yansıtması<br />

açısından önemlidir:<br />

Ülkemizde halen gerçek anlamda bir ırkçı terör örgütü varken PKK... Türk toplumunun<br />

ulusal değerlerine sahip çıkacak şekilde gösterilen en ufak bir tepkisine bile ‘Türkiye’de<br />

<strong>milliyetçilik</strong> yükseliyor’ şeklinde yorumlar yapılması ulusal güvenliğimize çok zarar<br />

vermiştir ... Türkiye’de ‘<strong>milliyetçilik</strong> yükseliyor’ endişeleri Atatürk’ü tanımamanın,<br />

anlamamanın bir itirafıdır. Bizim milliyetçiliğimiz Atatürk milliyetçiliğidir. Bu da hiçbir<br />

zaman etnik temele dayalı bir <strong>milliyetçilik</strong> anlayışı olmamıştır. Bizim milliyetçiliğimiz<br />

kendi insanımızı, vatanımızı, bayrağımızı, devletimizi sevmek demektir. Yani bizim<br />

milliyetçiliğimiz, vatanseverliktir. Bunda endişe duyulacak hiçbir şey yoktur. Tam aksine<br />

bu <strong>milliyetçilik</strong>, gurur duyulacak, ifade edildikçe mutlu olunacak bir <strong>milliyetçilik</strong>tir<br />

(Hürriyet, 13 Nisan 2007).<br />

Bu da bizi birinci bölümde tartıştığımız milliyetçiliğin sürekliliği meselesine getirir.<br />

Her ulus-devlette olduğu gibi, Türkiye’de de <strong>milliyetçilik</strong> ‘süreğen’ bir ideolojik<br />

altyapı, devlet tarafından aralıksız yeniden üretilen, toplumun hemen hemen her<br />

kesimi tarafından benimsenen bir algı biçimidir. Türkiye’de milliyetçiliğin yükselişi<br />

olarak adlandırılan durum, aslında gerek devletin ideolojik aygıtları, özellikle de<br />

eğitim sistemi (resmi tarih, ‘milli’ coğrafya, vatandaşlık bilgileri, ‘milli’ güvenlik,<br />

vb.), gerekse ufak semboller ve popüler kültür aracığıyla milleti oluşturan bireylere<br />

sürekli pompalanan milliyetçiliğin kontrolden çıkması, ‘azgınlaşması’, çevresine<br />

ve kendine zarar verir hale gelmesidir. Burada tekrar tekrar vurgulanması gereken<br />

nokta, milliyetçiliğin sadece belirli siyasi aktörlerin, örneğin radikal sağın ya da<br />

bugün kendisine ‘ulusalcı’ diyen kesimlerin değil, devlet başta olmak üzere tüm siyasi<br />

aktörlerin belirleyici niteliklerinden biri olmasıdır. Milliyetçilik, birazdan daha ayrıntılı<br />

olarak göreceğimiz gibi, siyasi hayatın hegemonik dilidir. Bu ölçüde desteklenen,<br />

farklı kaynaklardan beslenen bir algı biçiminin ‘kışkırtıldığında’ istenmeyecek<br />

tepkilere yol açmasından daha doğal bir şey olamaz. Somut bir örneğe başvuracak<br />

olursak, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Orhan Pamuk’u kutlamazsa, Türkiye’nin en çok<br />

satan ikinci gazetesinin başyazarı Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü almasının ‘Türk<br />

yanının’ içine sinmediğini yazarsa, o toplumda Orhan Pamuk’a karşı tepki oluşması,<br />

bazılarının bu tepkiyi şiddete başvurarak ifade etme yolunu seçmesi kaçınılmazdır.<br />

Milliyetçiliğin Türkiye’de sürekli yeniden üretilen bir ideolojik altyapı, gerek<br />

kamusal, gerekse gündelik hayatta farklı kaynaklardan beslenen bir algı biçimi<br />

olduğunu kavramadan, ‘milliyetçi patlama’ denilen olguyu anlamanın ve bunun<br />

doğurduğu sonuçlarla başa çıkmanın olanağı da yoktur. Milliyetçi duyarlıkların<br />

sertleşmesine yol açan konjonktürel nedenleri belirlemek ve onları çözmeye<br />

35

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!