milliyetçilik
milliyetçilik
milliyetçilik
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
örneğidir. Bu koşullar altında Avrupa Birliği vatandaşlarının Türkiye’nin üyeliğine<br />
sıcak bakmasını beklemek kolay değildir. Kaldı ki Türkiye’nin üyeliği karşısındaki tek<br />
engel, göç ya da ekonomik kaygılar da değildir.<br />
K‹ml‹k<br />
1997 yılında bir grup tarihçi ve sivil toplum temsilcisi, Avrupa uygarlığını yansıtan<br />
bir ‘Avrupa Müzesi’ kurulması fikrini ortaya atar. Fikri hayata geçirmek üzere<br />
oluşturulan Bilim Kurulu, müzenin Avrupalılık bilincinin ilk ortaya çıktığı dönem<br />
olan dokuzuncu yüzyıldan, Charlemagne İmparatorluğu’ndan başlamasını önerir.<br />
Bu öneri Yunanistan’da büyük tepkilere yol açar. Avrupa uygarlığının eski Yunan’da<br />
başladığına inanan Yunan basınına göre, Bilim Kurulu Yunanistan’ı birlikten atmayı<br />
hedefliyordur. Kurulun o dönemdeki direktörü Elie Barnavi Yunanistan’da istenmeyen<br />
adam ilan edilir; Yunanistan işi resmi nota vermeye kadar götürür (Kohli 2000; ayrıca<br />
bkz. Michael Z. Wise, The New York Times, 29 Ocak 2000).<br />
Bu tartışma ‘Avrupa’ nedir? ‘Avrupalı’ olmak ne demektir? sorularının yanıtının henüz<br />
Avrupa’da bile verilmediğini gösterir. Nitekim bugüne kadar Avrupalılığın resmi<br />
bir tanımı yapılmamıştır. Kimilerine göre bu, üyelik kriterlerini esnek, yoruma açık<br />
bırakmak amacıyla benimsenen bilinçli bir tavırdır (Redmond 2007, 314). Ancak Avrupa<br />
Birliği’nin giderek çok etnik gruplu, çokkültürlü bir yapıya dönüşmesi, genişleme<br />
sürecinin Güney Akdeniz, Doğu Avrupa ve Balkanlara uzanması ve Türkiye’nin,<br />
yani nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin, üyeliği bu sorulara<br />
bir yanıt verilmesi gerekliliğini doğurmuştur. Küreselleşmenin ulus-devleti tehdit<br />
ettiğine inanılan bir dönemde, Avrupa Birliği yeni bir tür ulus-devlet mi olacaktır,<br />
yoksa tamamen ulus-üstü ya da ulus-ötesi bir siyasi yapıya mı dönüşecektir? Ortak<br />
bir Avrupa kültürü ya da kimliği var mıdır? Yoksa, bu kimlik yaratılmalı mıdır? Bu nasıl<br />
yapılmalıdır? Avrupa’nın ‘ötekisi’ kim olacaktır? Ve en önemlisi Türkiye’nin üyeliğinin<br />
bu süreçteki yeri nedir?<br />
Avrupalılığın resmi bir tanımı yapılmamıştır, ama Avrupa Birliği’nin kurucu<br />
antlaşmalarında ve temel belgelerinde nasıl bir birlik hedeflendiğine dair ipuçları<br />
vardır. Örneğin 1992 tarihli Maastricht Antlaşması’nın giriş bölümünde, Avrupa<br />
Birliği’nin kuruluş amaçları arasında Avrupa kıtasındaki bölünmeyi sona erdirmek ve<br />
Avrupa halkları arasındaki dayanışmayı derinleştirmek sayılmaktadır. Antlaşmanın<br />
ilk maddesinde, Avrupa halkları arasında daha yakın, daha sıkı bir birlik hedeflendiği<br />
belirtilmekte, bu amaç doğrultusunda bireysel hakların daha iyi korunmasını<br />
sağlayacak bir ‘Avrupa vatandaşlığı’ oluşturulacağı ifade edilmektedir. Antlaşmada,<br />
üye ülkelerin milli kimliklerine saygı duyulacağı da vurgulanmaktadır. Bu noktada bir<br />
parantez açarak Maastricht Antlaşması’nın sonuç bölümünde ‘her Avrupa ülkesinin<br />
birliğe üyelik için başvurabileceği’nin belirtildiğini de söyleyelim (The Maastricht<br />
Treaty 1992). 2000 yılında kabul edilen Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’nin<br />
giriş bölümünde ise şu ifade yer almaktadır:<br />
87