06.11.2014 Views

milliyetçilik

milliyetçilik

milliyetçilik

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Özetleyecek olursak, etnik <strong>milliyetçilik</strong>-vatandaşlığa dayalı <strong>milliyetçilik</strong> ayrımı gerek<br />

analitik, gerekse ahlaki açıdan son derece sorunludur. Bugünün dünyasında kendini<br />

soy sop, kan bağı gibi biyolojik ölçütlere dayanarak tanımlayan <strong>milliyetçilik</strong> çok azdır;<br />

radikal sağ hareketler bile ırkçılığı, kafatasçılığı reddeder. Öte yandan kültüre, ortak<br />

bir tarih algısına dayanmayan <strong>milliyetçilik</strong> de yoktur. Milliyetçilik, doğası gereği,<br />

siyaseti ve kültürü bir araya getirir (Eley and Suny 1996); deyim yerindeyse ‘kültürü<br />

siyasallaştırır’, ‘siyaseti de kültürel bir temele dayar’. Bu anlamda her <strong>milliyetçilik</strong>,<br />

tartışmakta olduğumuz ayrımın kategorilerini kullanacak olursak, belirli ölçülerde<br />

hem etnik, hem de vatandaşlığa dayalıdır. Daha vurucu bir şekilde ifade edecek<br />

olursak: Her <strong>milliyetçilik</strong> ‘etniktir’. Salt siyasi, salt vatandaşlığa dayalı <strong>milliyetçilik</strong><br />

yoktur.<br />

Bu noktanın önemi, ayrımın meşrulaştırıcı bir silah olarak kullanıldığını anımsarsak<br />

daha iyi anlaşılır. Siyasi aktörlerin kendi <strong>milliyetçilik</strong>lerini ‘siyasi’, dolayısıyla ‘iyi’<br />

olarak yansıtmaya çalışmalarında, rakip <strong>milliyetçilik</strong>leri ise ‘etnik’ olarak niteleyip<br />

meşruiyetlerini tartışmaya açmalarında şaşılacak bir şey yoktur. Altı çizilmesi<br />

gereken, bu ayrımı kullanan araştırmacıların da isteyerek ya da istemeyerek siyasi<br />

aktörlere koz vermekte olduğudur. Milliyetçilikleri siyasi ve kültürel olmak üzere iki<br />

sınıfa ayırma, bu sınıflar arasında da değer yargılarına dayalı bir hiyerarşi yaratma<br />

çabası, siyasi aktörlerin elinde kendi <strong>milliyetçilik</strong>lerine ulusal ya da uluslararası<br />

alanda meşruiyet kazandırma, aynı zamanda da siyasi rakiplerini ‘gayrimeşru’<br />

ilan etme yolunda eşi bulunmaz bir silaha dönüşür. Bu anlamda etnik <strong>milliyetçilik</strong>vatandaşlığa<br />

dayalı <strong>milliyetçilik</strong> ayrımının kendisi ‘siyasidir’; hatta çoğu zaman<br />

‘milliyetçi siyasetin’ bir parçasıdır.<br />

‘M‹llet‹n Bölünmez Bütünlüğü’<br />

Milliyetçiliğin en belirleyici özelliklerinden biri de milletin homojen (türdeş), bölünmez<br />

bir bütün olduğuna inancıdır. Milliyetçilik çalışmalarının önde gelen kuramcılarından<br />

Ernest Gellner’in sıkça atıfta bulunulan <strong>milliyetçilik</strong> tanımı bu noktanın altını çizmeye<br />

çalışır: ‘Milliyetçilik, siyasi ve milli birimlerin birbirleriyle örtüşmesi gerektiğini<br />

savunan siyasi doktrindir’ (1983, 1). Yani <strong>milliyetçilik</strong>, milletle devletin sınırlarının<br />

birebir örtüştüğünü varsayar. Elbette gerçek dünyada böyle bir örtüşme söz konusu<br />

değildir. Her millet içinde farklı etnik kökenlere, kültürel özelliklere sahip azınlıklar<br />

barındırır; milletin bir bölümü ise devlet sınırlarının dışında, başka devletlerin idaresi<br />

altında yaşar. Ancak <strong>milliyetçilik</strong> türdeşlik iddiasından asla vazgeçmez ve en büyük<br />

özlemi olan türdeş toplumu yaratmak uğruna elinden geleni yapar. Bunun için<br />

kullanılan yöntemler çeşit çeşittir. Gönüllü asimilasyondan nüfus mübadelelerine,<br />

etnik temizlikten soykırıma kimi bugün artık uluslararası hukuk tarafından insanlığa<br />

karşı suç sayılan birçok yöntem, tarih boyunca farklılıktan arındırılmış türdeş bir<br />

toplum yaratma adına denenmiştir. Bu çabalar büyük insanlık trajedilerine yol açmış,<br />

yine de amacına tam olarak ulaşamamıştır. Özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında,<br />

22

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!